küllerimize bile garezi var zalimin,

1.5K 126 209
                                    

Şerefsiz: Cevap vermemeye devam edersen hem hiçbir şeyi çözemeyiz

Şerefsiz: Hem de sinirlenirim Sinan, inan hiç iyi olmaz (12.54)

Şerefsiz: Tamam öyle olsun.

Şerefsiz: Sabahki hareketini de unutmadım, çıkışta yanımdasın. (13.00)

Sinan gözlerini devirerek telefonun ekranı kilitledi. Her hareketini sonucunu düşünmeden yapması bir yana; Osman'ın çığırından çıkmış, artık iyice 'ben ne dersem o olur' havalarında dolanması sinirlerini daha da fazla bozuyordu.

Osman'ın, onun yoluna çıkmasından bıkmıştı. Kafasını karıştırmasından bıkmıştı. Bazı anlarda her şeyi siktir edip dudaklarına yapışmak istemesi de cabasıydı. Tabii sonra aklına hiçe sayıldığı zamanlar ve saklanmaktan yorulduğu günler gelince bastırıyordu bu isteği. Çünkü bu aynı zamanda Osman'a da istediğini vermek olurdu. Ne pahasına olursa olsun, ona tekrar yenilmeyi göze alamazdı. Bu yenilgi tüm galibiyetlerinden üstün olacak olsa da aynı zamanda kalan parçalarının yetemeyeceği kadar kırıcı olurdu.

"Bugün arabayla dönmeyeceğim, birlikte yürür müyüz?"

Sinan rahatlamış gibi gülümsedi. En azından Kerem'le olursa Osman ona yaklaşamazdı. Tek bulunca yanına gelirdi anca zaten. Sabahtan beri sayamayacağı kadar fazla olan sövgülerine bir tane daha ekledi Sinan.

Kerem'in hala cevap beklediğini farkettiğinde kafasını salladı, "Olur."

Kafasını sıraya koyup dersin bitmesini beklerken üstüne ceket koyulduğunu hissetti.

Bahçe kapısından Kerem'le birlikte çıkarken sol tarafa bir bakış attı Sinan. Biraz uzakta duran siyah arabanın içini göremesede arabanın çalışır durumda olmasından Osman içinde olduğunu biliyordu.

İkili ters yöne doğru ilerlerken havadan sudan konuşmaya başlamışlardı. Birkaç dakika sonra Sinan'ın beklediği gibi telefonu art arda titrediğinde önce takmadı. Ama sonra Kerem'in telefonu çaldığında dayanamayıp elini cebine attı.

Şerefsiz: Hayatım :)

Şerefsiz: Beni sinirlendirmeye çalıştığını biliyorum, istediğini de aldın

Şerefsiz: Ama biliyorsun ki bu tip olaylarda genelde üzülen sen oluyorsun. :)

Şerefsiz: Neyse bu konuyu sonra konuşacağız. Nasılsa yarın kendin yanıma geleceksin.

Sinan fazla takmak istemese de mesajlar onu strese sokmuştu. Konu Osman olunca pek fazla şeyi kestiremiyordu.

Kerem konuşmasını bitirdiğinde Sinan da hızlıca cebine soktu telefonunu.

"Kusura bakma ya, babam aradı işte bir ton laf." diye söylendi gözlerini devirerek.

"Ha yok, önemli değil. Ne olacak?" diye mırıldandı Sinan.

Yolun devamında birbirlerinden ayrılana kadar Kerem bir şeylerden bahsetmişti ama Sinan'ın aklı başka bir yerdeydi.

•••

Sinan ağır adımlarla sınıfa girerken Kerem'in ondan önce geldiğini görünce şaşırmıştı. Kafasını sıraya koymuştu. İçini bir merak sararken adımlarını hızlandırıp yanına oturduğunda Kerem de doğruldu.

Sinan yüzünü gördüğünde Kerem'e bakakalırken aklında soruları yutmuştu.

"Ne bakıyorsun öyle?" diye umursamazca sorduğunda kendine geldi Sinan.

"Ne oldu oğlum, ne bu tipin?"

Kerem derin bir nefes verdikten sonra hızlıca konuşmaya başladı. "Kanka dün seninle ayrıldıktan sonra birkaç kopuk önümü kesti. Nereden çıktılar bilmiyorum valla bildiğim tek şey belayı çektiğim." Sinan'ın kaşları çatılırken Kerem devam etti, "Tabi sen beni böyle görünce şey sandın ama bir de onları gör. Haşat ettim herifleri, e tabi bir iki yumruk bana da denk geldi. Yapacak bir şey yok yani." diye gülerek anlatmasına daha da şaşırmıştı Sinan.

Sinan'ın tipini görünce kötü bir şey olmadığına ikna etmek için devam etti Kerem, "Tabii babam eve gidince 'Yine mi okulda kavga ettin it oğlu it?' diye ucu kendine de dokunan sövgülerini sıraladı, ne desem inanmadı ama okuldan da şikayet gelmediğini farkedince 'Okul bitti bu sefer de dışarda mı milleti dövüyorsun pezevenk?" diye söylenmeye başladı. Ben de sabah beni görmesin diye erkenden geldim."

Sinan'ın aklında tek bir senaryo dönüp dururken içinden hem kendine hem Osman'a küfretti Sinan. Hırsla ayağa kalkıp onun yanına gidecekken öğretmenin içeri girmiş olmasıyla tekrar sövdü. Sanki her şey ona inat planlanmış gibiydi.

Dersin bitmesini beklerken sürekli tek bacağını sallıyor ve Kerem'in sorularına cevap vermiyordu.

Sonunda zil çaldığında ayağa fırladığında Kerem onun kolundan tuttu. "Ne oluyor? Bir yerinde duramadın."

"Tuvalete gitmem gerekiyor, bekle sen burda geliyorum hemen." diye aklına ilk gelen yalanı söylediğinde kolunu kurtarıp hemen çıktı sınıftan.

Hızla Osman'ın sınıfına gittiğinde orda olmadığını görünce mümkünmüş gibi daha da sinirlendi. Merdivenleri son hız inerken bahçeye doğru ilerledi.

Sonunda bahçeye çıktığında Şerefsiz Osman ve arkadaşlarını her zamanki yerlerinde görünce oraya doğru ilerlemeye başladı. Sadece ona bakarken Osman da Sinan'ı farkettiğinde sırıtmaya başladı.

Sinan karşısına geçip Osman'ı yakalarından tuttuğunda spontane olarak yüzüne bir yumruk geçirdi. Hızla duvara yapıştırdığında hızını alamayıp bir yumruk daha salladı ona doğru.

Hepsi ayaklanırken Osman'ın bu yumrukları beklemediği aşikârdı. "Ne şerefsiz bir insansın lan sen!"

Osman onun yanına gelip sövmesini bekliyordu, evet. Ama Kerem iti için ona vurması sinirine dokunmuştu. Kaşları çatılırken Sinan tekrar bağırdı, "Derdin ne senin puşt!"

Bardağı taşıran son damlayla birlikte Osman aniden dizini Sinan'ın karnına geçirdi. Her zamanki gibi ondan beklemediği anda bir darbe alan Sinan iki büklüm olurken, Osman kıpırdamaması için eliyle ensesini kavradı. Diğer eliyle de sırtını hafif hafif 'pat pat'larken kulağına doğru eğildi.

"Daha fazla gerilmeyelim Sinan, siktir git bunun hesabını daha sonra vereceksin." Fısıldayan sesinden bile sinir akarken ellerini çekti.

Sinan doğrulduğunda gitmeye niyeti yoktu ve burada hesap verecek olan tek kişi Osman'dı.

Tekrar yakalarına yapıştığında onun aksine bağırarak konuştu Sinan, "Asıl sen bana hesap vereceksin ulan!"

Osman hızla Sinan'ı ittiğinde, onun adını bağıran Kerem koşarak yanlarına geliyordu. "Kavga etmeyi denemeyin Sinan, siktir git konuşacağız sonra." diye Sinan'a tıslarken onun gözünden okunan öfkeyi de hissedebiliyordu.

"Ne oluyor lan?"

Osman ufak bir baş hareketiyle Sinan'a Kerem'i işaret etti. Sinan Kerem'e döndüğünde tüm bahçenin onları izlediğini de farketmişti. Kerem'in kolundan tutarak yönlendirmeye çalıştı. "Bir şey yok yürü gidelim."

Kerem ve Osman keskin bakışlarını birbirlerinden ayırmazken Kerem sitemle konuştu, "Sinan!"

"Kerem, lütfen." Onun tekrar kavgaya falan girmesini istemiyordu. Kerem de ona döndüğünde gözlerini kapatıp açarak dediğini yapmasını istedi.

İkisi birlikte okula yürürken tüm bahçe onlara bakıyordu.

nasıl gidiyor? umarım beğeniyorsunuzdur 🧡

𝙝𝙖𝙩𝙖𝙡𝙖𝙧 / 𝘴𝘪𝘯𝘮𝘢𝘯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin