Okula hazırlık

310 18 7
                                    

Medyasa Rüzgar in giydiği kıyafet var.

Buraya taşınmazdan koskoca iki hafta geçmişti ve şu ana kadar samimi olduğum bir insan bile olmamıştı. Okul 3 gün sonra açılıyordu. Babam beni evimize çokda uzak olmayan bir koleje yazdırmıştı. Oraya kısa sürede uyum sağlayacağımı hiç sanmıyorum. Çünkü bundan önceki okulum bir devlet okuluydu.

Okul için kısa bi alışveriş yapmam lazımdı bu yüzden hizlica çok da açık olmayan bir tişört altına da kot bir pantalon giyerek dışarı attım kendimi.

Iki sokak ötemizde bir kırtasiye olduğunu bilyordum, oraya gidicektim.

Ah inşallah bu sefer o kara giyinen adamla karşılaşmam. Ama o dayaktan sonra bidaha karşıma çıkacağını sanmıyorum.  Yüzümde belirsiz bi tebessüm belirtmişti.

Köşeden döndüğümde bu sokağın hiç bizim sokağa benzemediğini farkettim. Havanın güneşli olmasına karşın bu sokak sanki güneş geçiriyor gibiydi ve fazla karanlıktı. Bunlara rağmen cesurca yürüyordum sokakta.

Birden omzumda bir el hissettim. Küçük bir titreme ile Şaşkınlıkla arkamı döndüğümde bunun Rüzgâr olduğunu anladım. Küçük bir duygu kargaşası ardından Yanıma doğru geldiğinde hâlâ yürümeye devam ediyordum. Birden sessizliği bozup "Merhaba?" Dedi. Hafif bi tebessümle "Merhaba." Dedim bende. Üzerine giymiş olduğu siyah desenli bir tişört ve altında olan kot pantalonu ile hem serseri hemde cool bu havası vardı.

Ona karşı içimde yersiz bi nefret doluydu. Ama nedenini bilmediğim bi şekilde güvende hissediyordum kendimi onun yanında. Fakat onunla samimi olma gibi bi düşünce yoktu kafamda.

"Nereye?" Diye sordu bana. Hah napacaktı ki nereye gittiğimi sanki bu? 

Ağımızdan sözler sanki kendiliğinden çıkarak "Hiç kırtasiyeye gidiyorum beraber gidelim?" Ne! Az önce bunları benim söylediğime inanamıyorum. 

Bildiğin yanıma çağırmıştım Rüzgâr'ı. İç sesimle kavga ederken o da şaşırmış gibi suratıma bakarak "Gidelim." Dedi.

Ahh salak kafam neye güvenerek çağırmıştım ki onu yanıma. Tek kelime bile etmeden yürüyorduk şimdi. İçimden 'Lütfen hemen eve gitmiş olayım lütfennn. ' diye dualar ediyordum.

Kırtasiyeye girdiğimde bildiğin şok oldum. Bu ne yani okul başlıyoda herkesin bugün mü alışveriş yapacağı tuttu. Kırtasiye de adım atacak yer yoktu bildiğin.  Arkamda rüzgârın olduğunu hatırlayarak tekrar iç geçirdim.

Girişte aldığım küçük bi sepetin içine kendime seçme şansı  vermeyerek gördüğüm ve işime yarayacak şeyleri koymuştum direkt.

Kasaya gelip sepeti kasaya bıraktığımda bir okul çantası almayı unuttuğumu farkedip rüzgâra "Ben hemen geliyorum birşey unutmuşum." Diyerek çantaların olduğu tarafa yöneldim. Elime hemen siyah beyaz olan bir sırt çantası aldım. Aklıma yanımda paramın olup olmadığı geldi ve off. Daha ne kadar şanssız olabilirim bilmiyorum. Yanımda sadece elimdeki çantayı almaya yetecek para vardı. Şimdi ne yapacaktım? Birde yetmiyormuş gibi yanımda Rüzgâr da vardı.

Kasaya yeniden geldiğimde sepetimdekilerin poşetlendiğini gördüm.  Şaşkınlık içinde "Hey onlar benim!" Dedim kasiyere.

Kasadaki poşetleri

Rüzgâr ın aldığını ve bana göz kırparak kırtasiye den çıktığını görünce yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Bende hızlıca elimdeki çantanın parasını ödeyerek çıktım kırtasiyeden.

Hayatımda bu kadar utandığımı hatırlamıyordum. Aldıklarımın parasını ödemiş ve evime gelene kadar taşımıştı poşetleri. Benimde yok boyunca ona söylediğim tek şey "Ne gerek vardı teşekkür ederim. " diye klişe bi cümle kurmaktı. O da bunun karşında sadece gülümseyerek "Önemli değil, Ezra." Demişti Ezra kelimesini bastırarak.

Eve girdiğimde utançtan kızarmış yanaklarıma baktım. Rezil görünüyordu. Dudağımı büzerek odama çıktım.  Aldıklarımı yatağımın yanına bıraktım ve Üstümü değiştirdim.

Geldiğimden beri normal geçen bir günüm dahi olmamıştı. Ve bundan gerçekten sıkıldım. Aa peki birdaha rüzgarın yüzüne nasıl bakacağım, bu utançla?

...

Ve büyük gün gelip çatmıştı. Bugün okul başlıyordu ve bende bir heyecan bile yoktu. O kadar yaşadığım korkunç olaylardan sonra bir okul için heyecanlanacak değildim.

Okul sabahıydı ve ben erken kalkmaya alışık olmadığım için ilk günden geç kalmıştım. Hızla üstüme okul formasını giyerek yola koyuldum.

Neyseki okul fazla uzakta değildi ve biraz hızlı adımlarla gittiğimde pek de geç kalmamıştım. Direkt sınıfımı öğrenmek için müdürün odasına çıktım. 

Müdürümüz tipik bir okul müdürü olarak kel,gözlüklü ve göbekli hafif yaşlı bi adamdı.

Sınıfı bulmaya koyulduğumda şimdiden buradaki öğrencilere gıcık olmaya başlamıştım. Hepsi dış görünüşte zengin ve ukala tiplerdi. Kızlar sanki düğün salonuna gelir gibi süslenmiş belliki saçlarını özene bözene yapmışlardı.

Sınıfı bulup cam kenarından ikinci sırayı kaparak sıra arkadaşımın ve öğretmenin gelmesini bekliyordum. Görünüşe bakılırsa herzamanki gibi buradan da hiç arkadaşım olmayacaktı. 

Açıkçası böyle ukala insanlarla arkadaş olmak yerine yalnız başıma takılırdım daha iyi.

Oturmamdan 5-10 dakka geçmişti ki sınıfa giren o çocuğa baktığımda gözlerime inanamadım. Korkudan ve telaştan ellerim titriyordu şimdi ne yapicaktım?

Yorum yapmayı unutmayın lütfen ^^

-TERAS-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin