Saat 16.14..

6 2 0
                                    

                               ***
Hep bir şekilde gideceğim yolum tek oluyor benim önümde bir sürü yol olsa da. Sanki bir şey var beni o yola iten ve karşı koyamıyorum gücüne karşı.

Venüs..bana o cümleleri döktü, o güzel ağzıyla. Çenem titredi birkaç dakika. Yutkunamadım saatlerce. Hislerim..ölecekmişcesine, kalbimi deli gibi çarptırıyor göğsüme. Neden her defasında bunu yaşıyordum yanında ki? Sadece bir cümle söylemişti hâlbuki. Neden hep bu oluyordu..neden?
Bir şeyler demek istiyordum lâkin ağzımdan çıkmıyordu sözcükler. Ağzımı açıyordum ama ses tellerim çalışmıyordu sanki. Bir harf bile dökülmüyordu ağzımdan. Hâlbuki içim çok şey anlatıyordu ona. Beni anlıyor muydu gözlerime bakıp? Sanki anlıyor gibiydi. Bu yüzden gözlerimi ona çevirdim ürkekçe. Sonrasında o da bana çevirdi gözlerini. Sanki gözü gözüme değince kalbi de kalbime değiyormuş gibi hissettim o an. Onun nasıl hissettiğini hiçbir şekilde anlayamıyordum. Peki o nasıl beni anlıyordu? Çok mu yansıtıyordum kendimi ona? Bilemiyordum.

Venüs'ün bana sarf ettiği sözlerden beri yarım saat geçmişti ve hâlâ öylece uzanıyorduk uçurumun kenarında. Hava soğumuştu ama ikimizde dert etmiyorduk bunu. Sadece ve sadece aklım dediklerindeydi. O da sadece gözlerini kapatmış, uyuyordu. Ona bakıp kirletmek istemiyordum onu ama bakmaya karşı koyamıyordum. Biraz yüzünü incelemiştim sadece. Çok güzel uyuyordu. Onu, benle beraber gökyüzü de inceliyordu sanki. Çok güzeldi..her şeyiyle mükemmeldi. Sanki bir menekşe gibiydi. Menekşelere saatlerce bakabileceğim gibi ona da saatlerce bakabilirdim. Ruhum onu istiyordu ama neden olduğunu bilmiyordum. Onu seviyor muydum?
Henüz bunu bilemiyordum ama  basit bir aşktan da daha çok sevdiğimi öğrenecektim zamanla.
Hayalimin içinde gerçek bir çiçek büyüteceğimi hiçbir şekilde bilemezdim sanırım.
Ondan uzak kalmam en iyisiydi. Onu da kirleteceğimden korkuyordum çünkü. Herkesi kirlettim ben. Şu kirli ruhumla hiç iyi bir iş yapamadım. Sadece görmek istediğimi mi görüyordum? Herkes de zaten kendi görmek istediğini görüyor. Kendi görmek istediğimi görseydim daha iyi bir yaşantım olurdu benim. Bu yüzden bu soruyu kafamdan çıkardım hemen.
Uyurken onu izlemek çok güzeldi. Sanırım şu an menekşelerle dolu bir bahçede gibi hissediyordum. Biraz sonrasında uyandığında hemen ayağa kalktım ve eve doğru yürümeye başladık beraber. İkimizde konuşmuyorduk. Sadece adımlıyorduk. Eve doğru gelmeden önce gökyüzünün gürültüsü kulaklarımıza doldu ve çok hızlı bir şekilde yağmur vücudumuzu ıslatmaya başladı. Bu yüzden hızlı adımlarla yol almaya başladık.
Eve vardığımızdaysa da her yerimiz sırılsıklam olmuştu ve yağmur hâlâ aynı şiddetiyle yağıyordu üzerimize.
Bu yüzden ben de Venüs'ü eve davet etmiştim. Venüs de ıslanacağını anlayınca içeri geçti hemen arkamdan. Beraber salona oturduk. Elektrik gittiği için mum bulmaya çalıştım evin içinde. Nihayet birkaç tane mum bulabilmiştim. Elime çakmağı aldım ve tek tek yakmaya başladım mumları. Sırasıyla yerleştirdim ve Venüs'ün karşısındaki koltuğa oturdum. Sessizdik birkaç saatten beri. İkimizde dilini yutmuş bir kedi gibi yerimizde diken üzerinde oturuyorduk resmen.

Sadece birkaç dakika sonra oturduğum koltuğun üzerinde uyuyakaldım. Bunu istemiyordum ama gözlerimin kapanmasına müdahale edememiştim.
~~
Etrafım karanlık ve sessizliğe yemin etmiş gibi ölüm kokuyor. Burada ben ve nereden geldiğini anlayamadığım bir parıltı var. Nereden geldiğini anlamaya çalışıyorum. Etrafa daha dikkatli bakınca karşımda birinin olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Bu Venüs'tü.
Bana sadece yarım gülümsemesiyle bakıyordu ama ruhunun yangın yeri olduğunu harelerinden anlamamak mümkün değildi. Doğrudan gözlerime  bakarken vücudundaki yakarışları duyabiliyordum. Gözümün önünden usulca kaybolurken elinden bir defter düşürdü.Yavaşça deftere yaklaştım ama sanki kanla kaplıydı. İlk sayfayı yavaşça açtım, kendisinin bir fotoğrafı duruyordu. Elime alıp biraz inceledim ve fotoğrafın arkasını yavaşca çevirdim. Bir mektup yazılmıştı. Sanırım kendi el yazısıyla yazmıştı. Şu sözcükler sakinlikle dudaklarımdan döküldü:
"[...]
Bayım...İlk defa yaşadığımı hatırlattığınız için size minnettarım. Eğer bu Dünya'da artık yaşamayacaksam lütfen siz öldürün beni. Ne büyük şeref sizin ellerinizde ölmek..Eğer beni yaşatacaksanız kalan ömrümü ömrünüzün ucuna bağlayın. Kalan ömrümde canım yanacaksa siz yakın canımı,güleceksem siz güldürün beni. Lütfen bayım..Beni kendinizle yaşatın.Yaşatın ki sizinle olduğum her güne şükür edeyim."
~~
Bir anda gözlerimi açmıştım rüyamdan. Sadece bu bile tüylerimin diken diken olmasını sağlamıştı. Etkisinden çıkamamıştım ve nasıl çıkacağımı da bilmiyordum. Rüyamda Venüs'ün gözlerinde sanki bir ateş yanıyordu. Bütün bedenini kaplayacak kadar büyük bir ateş. Neden böyle bir şey gördüğüm hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Sadece hazmetmeye çalıştım olanları. Ruhu acı çekiyordu. Neden ruhu acı çekiyordu ki? Benim yanımdayken hiç de öyle durmuyordu hâlbuki. Belki de geçmişte yaşadığı bir şey onun acı çekmesini sağlamıştır diye düşündüm içimden. Umarım hâlâ acı çekmiyordur Venüs.
Karşımdaki koltukta o da uyuyakalmıştı. Hemen odamdan bir battaniye alıp üzerine örtmüştüm. Tanrım..çok güzel uyuyordu. Ona bakarken bile içim gidiyordu ama sakinliğimi korudum ve kendimi hemen banyoya attım. Duş almalıydım, belki böylece düşünceler biraz da olsun uzaklaşırdı benden.

Suyun altına geçtim ve vücudumun biraz da olsun rahatlamasını bekledim lâkin bu söz konusu bile değildi. Bedenim sıcak suyun altında durmasına rağmen çok kasılıyordu. Neden kasılıyordu ki? Rüya yüzünden değildi..değil mi? Kendimi böyle bir rüya için neden kastığımı anlayamıyordum. Sadece bir rüyaydı, sakinleşmem gerekiyordu.
Banyodan çıktığımdaysa Venüs kahvaltı hazırlıyordu. Bana "Günaydın." diye seslenmişti tek düze bir sesle. Ben de "Günaydın." diye karşılık verdim ona. Üzerimdeki kıyafetleri değiştirmek için odama geçtim ve hemen üzerime siyah bir kot pantolon ve kazak giyip dışarı çıktım odadan. Kahvaltıyı çoktan masanın üzerine koyup yemeye başlamıştı Venüs. Ben de karşısına oturdum ve kahvaltıyı yedik beraber.
Salona geçtik ve koltuklara oturduk karşılıklı olarak. Televizyonu açtım ve bir film gördüm. Venüs kafasıyla onayladığını belirtti bana. Ben de açtım hemen. Yaklaşık bir buçuk saat beraber o filmi izlemiştik. Sanırım gözümden yaş gelmişti ama belli etmemeye çalışıyordum. Ama sanırım anlamıştı..herneyse.
Birkaç saat sonra evden birlikte çıktık ve markete doğru yürümeye başladık. Aslında işini yapacağını söylemişti ama onu yalnız bırakmak istemediğimden onunla beraber gitmeyi teklif etmiştim.
İçim çokça alışmıştı ona, bırakmak istemiyordum nedense. Yavaş yavaş adımlıyorduk beraber..sanki bana bir şey anlatmak ister gibi bir hâli vardı ama bir türlü açamıyordu konuyu. En sonunda ben dayanamadım ve bir soru sordum ona "Venüs..geçmişinde bir şey mi oldu?"
Benimle bir saniye göz göze geldikten sonra hemen bakışlarını kaçırdı. Boğazını temizledi ve "Sanırım söylemesem daha iyi olacak." dedi bana. Ben de ısrar etmedim ve bir daha sormadım ona bu konuyla ilgili bir şey.

Nedense ruhum ona daha da yakınlaş diyordu bana. Neden olduğunu bilmesem de yakınlaş diyordu ve ben de sanki elim kolum bağlıymış gibi ruhumu dinliyordum.
Meğersem ona gittikçe bağlanıyormuşum ve henüz bundan haberim yokmuş.

Sadece biraz daha yürüdük ve marketin önüne geldik. Yüzlerimizi birbirimize çevirdik ama bakışlarımız hâlâ buluşmamıştı onunla. Yeniden boğazını temizledi Venüs, bu sefer ağzını araladı ve konuşmaya başladı:
"Benimle geldiğin için teşekkür ederim Gece. Aslında bu yolu sadece benim bedenimle gelmedin sen. Ruhunla da bana ulaştın. Sen bana gittikçe yaklaşıyorsun Gece'm. Teşekkür ederim sana bana bir umut olduğun için. Saat şu anda 16.14 Gece. Ruhunun ruhuma ikinci kez değişi bu tarih. Seni seviyorum."
                            
                                 ***

Ruhuma Dokunan YangınlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin