......
İlkbahar aylarının, habercisi olan sıcak rüzgar yüzümü okşuyordu. Batmakta olan güneşin veda ışıkları, kiraz ağaçlarının yaşlı gövdelerinin üstünden son kez geçiyordu. Bu güzelliğe derin bir iç geçirerek baktım. Gözlerimi kapatıp, pek nadir bulduğum sessizliğin tadını çıkardım. Kulağıma küçük serçelerin minik çıvıltıları geliyordu. Geniş bir şekilde gülümseyerek gözlerimi açtım. İlkbahar ayını hep severdim ve kuşların göç edip tekrar buraya geldiğine göre artık en sevdiğim zamanlar gelmişti.
Güzel sessizliğimin bozulduğunu yavaş yavaş hissediyordum. Arkamda duyduğum hareketlilik ile duruşumu değiştirmeden, gökyüzüne bakmaya devam ettim. " Hoseok-shii ne demek için geldin?" Arkamdaki hareketlilik daha çok arttı ve sol tarafıma geldi. Gözlerim hala yerinden ayırmadan, ona kulak kesildim. Yanımda dizlerini eğip kırıp eğilmesi ile kafamı salladım.
" Efendim babanız sizi çağırıyor" Derin bir nefes alıp, dudaklarımı sarkıtarak omuzlarımı silktim. Hiç gitmek istemiyordum, burada kalıp bütün gün dışarı bakabilirdim. Hoseok bu halime gülümseyerek bakıp, dışarıyı işaret etti. " Akşam tekrar dışarı çıkarız efendim, babanızı bekletmemek iyi olur"
Kafamı sallayıp, arkamı döndüğümde genişçe gülümsedim. " Haklısın Hoseok-shii, hadi gidelim" Elimdeki yelpazeyi açıp, yüzümü örterken geniş verandadan çıkıp içeriye girdim. Sessizlik bitmişti işte ve tekrar eski hayatıma geri dönmüştüm. Ne kadar zor hayatın olabilir ki diyebilirsiniz. Lakin cidden sabır isteyen bir hayattı benim yaşadığım.
Bendeniz Kim Taehyung. Kore imparatorluğunun, birinci prensi olan omegaydım. Sıradaki tahtın varisi bendim bir omega olarak. Ülkemiz birçok savaştan galip çıktığı ve hazine gelirleri bol olduğu için Asya devletlerinin en büyük gücüydü. Diplomasi ve güç bakımından diğer bütün prenslerden daha üstündüm. Evet bir omega olmak bu iş daha da zorlaşıyordu tabi. Lakin bu yüzden sıkı bir eğitimden geçmiştim; bir sürü savunma ve kılıç dersi, feromanlarımı kontrol etmek için ve siyasi, kültür dersleri... İşte bir prens olarak böyle zor işlerim vardı. Benden iki yaş küçük olan bir kardeşim vardı ve adı Jimin 'di. O benim aksime çok güçlü bir alfaydı.
Sarayın içinde Hoseok hemen yanımda süslü koridorlardan geçerken, hızlı olmaya çalışıyordum. Koridordan sola dönüp, yüzümde ki yelpazeyi çekmeden kapının önünde durup Hoseok' a döndüm. " Sen beni odamda bekle Hoseok, ben de gelicem" Aldığı emir ile geri giderken, kapının iki tarafında ki muhafızlar hızla kapıyı açtılar. Gözlerimi kısarak, içeriye girerken yelpazemi indirip ilerledim. Annem ve babam süslü ve ihtişamlı tahtlarında oturuyorlardı, yelpazemi arkama alıp saygıyla eğildim.
" Selam olsun İmparator Sehun ve İmparatoriçe Ha Eun 'a" Eğdiğim belimi düzeltip gülümseyerek bakan annem ile babama baktım. Annem için hep Jimin' den bir adım öndeydim. Çünkü bir alfa olarak benle olan bağı daha derindi. Sıcak bir gülümseme yüzüme yayıldı. Annem gülümseyerek elini uzatıp, oturmamı işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingdom | Taegi
Fanfiction" Bana deli gibi ihtiyacın var, artık beni kabullen sevgili omegam"