"Sana inanamıyorum."
Yaklaşık beş dakika önce eve gelmiştik ve ben hala söylenmeyi kesmiyordum. Kesemezdim de zaten. Resmen Zack'i bayıltana kadar dövmüştü.
"Yıllar önce yapmam gerekeni bugün yaptım."
"Bir de bununla gurur mu duyuyorsun ?!"
"Öyle bir şey söylemedim... ama evet,gurur duyuyorum. Sana tekrar dokunmaya kalkarsa onun kafasını Gilinsky'nin götüne sokacağım."
"Dostum ! Benim ne suçum var ?!"
Gilinsky hızla sorduğunda Jack yine sinirli bir şekilde konuşmaya devam etti.
"Yalnız gelmen gerekiyordu,Aria ile birlikte değil."
"Oh,beni istemediğini baştan söyleyebilirdin,Johnson."
"Aria ! Bunun istemek ya da istememek ile bir alakası yok. Sadece iki saattir onu neden dövdüğümü yargılıyorsun."
"Yargılıyorum çünkü başına bir şey gelebilirdi,tam tersi olabilirdi Jack. O piç seni orada bayıltana kadar dövebilirdi ya da başka bir şey yapabilirdi !"
"Ama olmadı ! Lütfen,birazda bana hak verebilir misin ?!"
"Tanrım ! Gilinsky,haksız mıyım ?"
Gilinsky bana baktı ve konuşmaya başladı.
"İkinizde haksızsınız,salaklar. Ben yatmaya gidiyorum."
Gilinsky hızla yukarı çıkarken bende mutfağa gittim.
"Aç mısın ?"
Jack'e bakmadan konuştum ve sanırım bundan çok rahatsız olmuş olacak ki derin bir nefes aldı ve arkamda duran sandalyelerden birine oturdu.
"Lütfen... eski halimize dönmek istiyorum."
"Bu senin elinde olan bir şey."
"Nasıl yani ?"
"Jack,artık birbirimize değer vermiyoruz,görmüyor musun ?"
"Aria,lütfen bu konuyu uzatma. Sana değer verdiğimi biliyorsun ve seni sevdiğimi de."
"Hayır Jack,bilmiyorum. Bana değer verdiğini ya da beni sevdiğini bilmiyorum."
"Gerçekten mi ?"
"Evet."
"Üzgünüm. Haklısın,bu benim hatam,sana bunu yeterince hissettirmedim ya da göstermedim. Biz çok yakınız Aria ve ben seni aramadığım,mesaj atmadığım için bunu sana hissettirmedim. Ama bundan sonra böyle bir şey olmayacağına emin olabilirsin hatta söz veriyorum Aria,söz veriyorum seni asla yarı yolda bırakmayacağım,bırakmam. Şimdi lütfen sende bana söz ver."
"Ne için ?"
"Bir daha asla,beni,bugün üzdüğün gibi üzmeyeceksin."
"Söz veriyorum."
Jack sandalyeden kalktı ve bana sıkıca sarıldı. Geri çekilip gözlerimin içine bakmaya başladı ve alnını alnıma dayadı. Nefesi yüzüme çarparken ve bu kadar yakınken rahat davranmak bir seçenek değildi. Ne yaptığını çözmeye çalışırken dudaklarını dudaklarımın hemen yanına bastırdı ve küçük bir öpücük kondurdu. Belimde duran ellerini geri çekti ve benden uzaklaştı.
"Evet,açım."
"Ne ?"
Şu öpücük yüzünden kafam karışmıştı. Neyse ki mutfağın ışıkları kapalıydı ve bu sayede yüzümde ki salak ifade belli olmuyordu.
"Aç mısın diye sormuştun ?"
"Ah,evet."
"Söyle bakalım... bana ne yemek yapacaksın ?"
"Pizza."
"Oh,harika ! Ben malzemeleri çıkartayım."
"Hayır,gerek yok. Ben hallederim."
"Pekala."
Dedi ve sandalyesine geri oturdu. Bende tezgahın üstünde duran telefonumu aldım. Numarayı tuşladım ve telefonu açmalarını bekledim.
"Ah,merhaba. Biz büyük boy pizza istiyoruz,baharatsız olacak."
Ben konuşurken Jack kahkaha atmaya başlamıştı bile. Adresi söyledikten sonra telefonu kapattım ve tezgaha geri koydum ve gidip Jack'in yanında ki sandalyeye oturdum.
"Jack,"
Jack anlamsızca bana bakarken konuşmayı sürdürdüm.
"Bana şarkı söyler misin ?"
"Aria,saat dört."
"Ne olacak ? Söyle işte."
"Ah,pekala. Bu şarkıyı daha yeni kayıt ettik,bunu ilk dinleyen sen olacaksın. Çıktığında iTunes'tan benim için al."
"Ah,emin olabilirsin."
Dedim ve ikimizde kıkırdadık.
"İsmi 'Like That' ve sözlerin çoğu bir kıza karşı olan hislerimi anlatıyor ama oraları söylemeyeceğim."
Söylemesini beklerken heyecanlanmıştım,onu dinlemeyeli iki yıl olmuştu.
How people get lost in love,mixed up
I'm begining to daydream
Of what we could be and the things we could do if you give me your time
But tonight,all that's on my mind,
Is gettin' to know you and making you mineJack şarkı söylemeyi bıraktığında ve bana doğru yaklaşmaya başladığında bu sefer geri çekilmemem ya da kaçmamam gerektiğini biliyordum,şu an bana çok doğru geliyordu,elimde onu öpmem için bir fırsat vardı,onu hissetmek için bir fırsat vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unbreakable
FanfictionBulunduğumuz salonun kapısından içeri girdiğinde kalbimin hızla çarptığını hissettim. Elini saçlarının arasına daldırdı ve bize yaklaştı. Göz göze gelmemek için verdiğim savaş görülmeye değerdi. Oturduğumuz koltuğun tam önünde durdu. Kafamı ona doğr...