Gözlerimi araladığımda odamda olduğumu fark etmem biraz zamanımı aldı. Ayağa kalktım ve banyoya gidip dişlerimi fırçaladım. Bugün güzel geçecek gibi geliyordu, banyodan hızla çıktım ve dolabımdan şort ve t-shirt çıkarttım.
Hızla üstümü giyindim ve dağılmış olan makyajımı sildim. Tanrım, berbat görünüyordum. Saçımı taradım ve beni güzel göründüğüme inandıran her şeyi yüzüme sürdüm. Çok daha iyiydim, zaman kaybetmeden aşağı inmeliydim yoksa geç kalacaktık.
Aşağı indiğimde Johnson ve Gilinsky konuşuyorlardı, beni görünce konuşmayı kestiler ve ayağa kalktılar.
"Sonunda!"
"Beni uyandırmanız gerekmiyor muydu?"
"Evet, sadece belki uyanırsın diye bekledik."
"Her neyse, gidiyor muyuz?"
Beni onayladıklarında hızla evden çıktık. Bugün günlerden bir klasik olan 'hayranlarla buluşma' günüydü. Onlarla gurur duyuyordum. Ben o lanet yerde, tek başıma, savunmasız bir şekilde yaşarken onlar herkesin gözdesi olmuşlardı. Beni unutmadıklarına seviniyordum, çünkü onları anlatamayacağım bir şekilde seviyordum.
Arabaya bindiğimizde içimde kötü bir his oluşmuştu. Benim aksime Gilinsky ve Johnson heyecanlı bir şekilde konuşuyorlardı.
"Çocuklar?"
"Evet?"
Dedi ikisi aynı anda.
"Ne konuşuyorsunuz?"
"Uhm, dün gece çok güzel bir şey oldu!"
"Ne oldu?"
"Hazır mısın?"
Kafamı onaylarcasına salladığımda Gilinsky gülerek konuştu.
"Şu yakışıklı bulduğun mavi gözlü çocuk,"
"Nash!"
Dedim gülerek.
"Evet, Nash. O, Ashley'e evlenme teklifi etmiş! Harika bir haber değil mi?!"
"Aman tanrım! Gerçekten mi?!"
"Evet, sanırım benimde birisini bulmam gerekiyor."
"Kim gibi?"
"Mad-"
"Kapat çeneni ve sür artık!"
Johnson gülerek bağırdığında artık sıkıldığını anlamıştım. Garip bir çocuk ve bu hoşuma gidiyor.
"İyi ki Nash'e aşık olmadın."
Dedi Johnson.
"Ah, aşık olmadığımı söylememiştim ki?"
Johnson hızla arkasını dönüp bana baktığında kahkaha atmaya başladım.
"Bu komik değildi."
"Ah, hadi ama Jack!"
Cevap vermeden önüne döndüğünde bende telefonumla ilgilenmeye başladım.
***
Arabadan indiğimizde hızla Gilinsky'nin yanına gittim ve telefonu yüzüne doğru yaklaştırdım.
"Dün gece nerede olduğunu biliyorum pislik!"
"Yemin ederim söyleyecektim."
"Ben olmadan nasıl partiye gidersin?"
"Ah, sen partiden mi bahsediyordun?"
"Evet. Başka ne olabilirdi ki?"
Dedim ve telefonu kendime çekip ekranda ki resime daha dikkatli baktım.
"Siktir Jack!"
"Bak biz çıkmıyoruz!"
"Ah, hayır salak! Madison ile birlikte olmana kızmadım."
"Öyleyse neye kızdın?"
Telefonu tekrar suratına yaklaştırdım ve söylenmeye başladım.
"Şu lanet pastaya baksana Gilinsky! Tanrım, senin yüzünden bu pastadan yiyemedim!"
Gilinsky gülerken telefonumu cebime koydum. Johnson arkadan geliyordu, bizi dinlediğine adım kadar emindim.
"Aria."
"Evet, Gilinsky?"
"Pasta çilekliydi."
"Tam bir pisliksin!"
***
"Bu ne?"
Gilinsky merakla yanıma yürüdü ve telefonuma baktı.
"Vay canına! Bu gerçekten garip."
"Ne anlama geldiğini söyleyecek misin?"
"Hala anlamadın mı Aria?"
"Hayır?"
"Sizi Jack ile yakıştırıyorlar, beraber olmanızı istiyorlar."
"Oh, demek 'Jaria' isimlerimizin birleşimi?"
"Aynen öyle."
İkimizde gülerek Twitter'da gezinmeye devam ettik.
"Ama bu çok saçma."
Dedi Gilinsky yerinde rahatsızca kıpırdanırken.
"Ne demek istiyorsun?"
"Yani-"
O sırada Johnson merdivenleri hızla inerken bağırdı.
"Çocuklar?!"
Johnson koşarak yanımıza geldi. Önemli bir şey söyleyecek gibi duruyordu.
"Lanet olası telefonun şarjı bitti."
"Git ve şarja tak Jack."
"Sen beni salak mı sanıyorsun?"
"Biraz."
"Ah, dalga geçme Aria! Şarj aletimi arabada unuttum ve anahtarı bulamıyorum."
Gilinsky elini cebine daldırdı ve arabanın anahtarlarını çıkartıp Jack'e verdi.
"Teşekkürler dostum."
Jack hızla evden çıkarken bizde telefonlarımızla uğraşmaya devam ettik.
"Söylesene Jack."
Jack merakla bana bakarken konuşmaya devam ettim.
"Saçam derken ne kast ediyordun?"
"Ah, şu konu... Demek istediğim sen ve Jack çocukluk arkadaşısınız. Böyle bir şey olsaydı yani eğer birlikte olsaydınız çok saçma olurdu."
"Yani diyorsun ki bunu desteklemezdim?"
"Doğruyu söylemek gerekirse desteklemezdim. İkinizde benim için çok önemlisiniz ve aranızın tekrar bozulmasını istemem."
"Aramızın bozulması mı?"
"Bilirsin işte.. Ayrılınca konuşmazsınız, görüşmezsiniz."
"Anladım."
"Bu yüzden bunu destekleyemem."
Derin bir nefes aldım ve bakışlarımı telefonuma sabitledim. Ne zaman bir şeyler olsa arada sorunlar çıkıyordu ve bu da onlardan en büyüğüydü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unbreakable
FanficBulunduğumuz salonun kapısından içeri girdiğinde kalbimin hızla çarptığını hissettim. Elini saçlarının arasına daldırdı ve bize yaklaştı. Göz göze gelmemek için verdiğim savaş görülmeye değerdi. Oturduğumuz koltuğun tam önünde durdu. Kafamı ona doğr...