Bölüm 4 "Yabancı İç Ses"

279 34 50
                                    

Gördüğüm şey bir kuzgundu...Kömür karası tüyleri ay ışığı altında parlarken ne kadar etkileyici olduklarını düşünmekten kendimi alıkoymamıştım.Büyüleyici bir güzelliğe sahipti.Sanki beni ona çeken görünmez ipler vardı.Bir tür bağ gibi...Ben onu dikkatlice inceleyip güzelliğinin büyüsüne kapılmışken onun da beni incelediğini fark ettim.

Gri gözleriyle gözlerim kesiştiğinde emin olduğum tek bir şey vardı: Bu kuzgun benim ormanda gördüğüm kuzgundu.Gözlerinden onu tanımamak söz konusu bile olamazdı.Tüyleri gibi gözleri de ay ışığının etkisiyle parlıyordu.Ama o gözlerde bir de ifade görmüştüm.Sanki istediğini bulmuşçasına bir memnuniyet...

Aklımdaki düşünceler birbirine sarmaşık misali dolanırken bunun ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyordum.Ama bu düşüncelere ait olmayan,zihnimin içinde yankılanan yabancı bir iç ses duydum.

"Hadi Arya beni takip et.Ormana gitmeliyiz.Emin ol sana zarar vermeyeceğim.Sadece küçük bir gezintiye çıkmamız gerek."

Bu tok erkek sesi kafamın içinde dönen düşüncelerimin seslerini susturunca hayrete düşmüştüm.Ben mi deliriyorum acaba,yoksa olanlar bir rüya mı diye düşünürken içimden bir ses tehlike çanlarını çalmaya başlamıştı.

Madem bir ses duymuştum ya da ben öyle sanıyordum o zaman kim olduğunu öğrenmeliyim.

"Se...sen de kimsin?"

Bu soruyu sesli bir şekilde sorduğumda aldığım cevap şuydu:

"Tam da önündeyim.Gözlerine baktığın kişi benim."

Ne yani içimde duyduğum yabancı ses o kuzguna mı aitti?Alaycı iç sesim yok artık derken ikinci bir soru daha sordum.

"A...ama bu imkansız.Sen nasıl benimle böyle konuşabiliyorsun ki?"

"Ah Arya bunların hepsi önemsiz detaylar.Bu konuları sana küçük gezintimiz sırasında açıklarım.Sen sadece bana güven,gerisi kolay."

Gözlerim hala kuzgunun gözlerinde tutsakken istesem dahi gözlerimi ayıramıyordum.Sanki hipnoz olmuş gibiydim.Bana hükmettiğini hissederken içimdeki seslerin biri hariç hepsi susmuştu.O ses, savaşmamı istiyordu.Onunla gitmememi ve teyzemin dediklerine uymamı.

Beynimin içi kazan gibi olmaya başlayınca başıma keskin bir ağrı girdi.Bu öyle bir ağrıydı ki sanki canımdan can gidiyor,kafamın içinde büyük bir tufan kopuyordu.Acıdan dolayı kaşlarımı olabildiğince çattım.Ağrıyı yok etmek istercesine ellerimle başımın iki yanından bastırırken gözlerim hala kuzgundaydı.Acı o kadar yoğundu ki nefes almakta bile zorlanıyordum.

Bunun bir an önce bitmesini isterken "Sen bana ne yaptın?"dedim tıslarcasına.

Kuzgun alay eder biçimde kafasını yana doğru yatırdı.

"Ben sana ne yapabilirim ki?Bunları düşüncelerinle sen kendine yapıyorsun.Eğer benimle gelirsen başının ağrısı geçecek ve o çok sormak istediğin soruların cevabını alacaksın.Özellikle de o izle ilgili olan sorularının cevaplarını."

Başımın ağrısı hafiflemeye başladığında derin bir nefesi ciğerlerime yollayıp ellerimi başımdan çekerken,demek gerçekten iz varmış diye düşünüyordum.Sonunda benden başka izi görebilen birisini bulmuştum.Bu fırsatın bir daha ayağıma geleceğini düşünmüyordum. Onunla gidersem kaybedecek bir şeyimin olmadığını da gayet iyi bildiğimden dolayı sakıncasının olmadığına karar verdim.

Hayır,hayır bunlar benim düşüncelerim değildi.Sanki birisi kuzgunla gitmem için zihnimin içine zorla bu düşünceleri sıkıştıyordu.Ben şu an ciddi anlamda kendimde değildim.Ara sıra hipnozda olduğumun farkına varıyor,sonra yine aynı etkinin içine giriyordum.Bana ait olmayan düşüncelerle savaştığımda ise başımın ağrısı yeniden artıyordu.Bu iki düşünce uçurumunun arasında kaldığımda sonunda acıya daha fazla dayanamadım ve beni ele geçirmesine izin verdim.

TÜYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin