0.5 Sky

514 37 27
                                    

Şarkı:such a small hand -la dispute

"Sırtına iki tane yıldız çizdim. Yolumu kaybedersem oraya bakacağım."

Gece 4'e kadar enerjisini anca harcamış ve sabahın 11'inde halen uyanamamış bir tavşandı. Sırtının açıkta kalan kısmına baktım. Beyaz teninde bir sürü ben vardı. Aptalca sırıttım. Kolumu komidine uzatıp kalemi aldım.

"Üzgünüm Oliver. Ağlatmak istememiştim."

"Mutluluktan ağlıyorum."

Omuz silkti ve gökyüzüne baktı.

"Ben hiç mutluluktan ağlamadım."

Soğuktan kızaran burnuna baktım ve gözleri kaymaya başladığında uyuması gerektiğini anladım. Kolumu onun omzuna atıp eve çıkardım. Odayı kolaylıkla buldum.

"Halen seninle yatamaz mıyım?" dediğimde beyaz yumuşak çarşafına sarılmış, gözleriyle yanını işaret ediyordu. Gülümseyerek yanına gidip yattım. Gözlerimi kapatır kapatmaz elmacık kemiğimde hissetiğim öpücükle gözlerimi yeniden açtım.

"İyi uykular Oliver." diye mırıldandı.

   Sabah. Uyandığımda halen bebekler gibi uyuyordu. Kalemi elime alıp biraz yaramazlık yaptım. Sırtındaki benlerle izler bıraktım.

Ona evreni veremezdim ama sırtına takım yıldızı çizdim. Kaybolacaktım. Yolumu kaybedince oraya bakacaktım, gökyüzüme...

Parmaklarımı onun sırtındaki yıldızlarda gezdirdim. Fazla zamanımız yok Daniel. Sana karşı hislerimi biliyorsun. Ama aşkın dili ingilizce değildir ki. Fransızca yazdım. Seni seviyorum.

  "Gitmem gerek, sen de okula gitsen iyi olur." dedi patates kızartmasından biraz alıp ağzına atarken.

Sırtındaki yıldızları farketmiş miydi? Neden hiçbir şey dememişti? Nereye gidiyordu?

"Tamam."

Soğuk havada nefesim buhar olarak havaya karışırken parmakları arasında tuttuğu sigarayla ve hızlı adımlarla yanımdan yürüyordu. Sırtında turkuaz bir çanta vardı ve tamamen siyah giyimine zıt bir şekilde -ama onda hoş duruyor- giyinmişti.

"Çantanda ne var?"

"Çizimler ve sigara paketlerim."

"Çok içmiyor musun?"

"İçiyorum." dedi dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrılırken.

"Ne çizimleri?"

"Çok fazla soru soruyorsun. Okuluna git. Sonra ararım."

Yanından ayrılıp mutsuz bir şekilde okulun kapısını ittim. Okula gitmiyordu, işte mi çalışıyordu bilmiyorum. Saat 12de başlayan iş kadar havalı bir şey yoktur sanırım. Bense Daniel sayesinde 4.derse yetişebilmiştim ve okul çıkışına 3 saat kalmıştı.

Dersi dinlerken aklım yine ona kaymıştı ve ingilizceden tamamen uzaklaşmıştım. Ne çizdiğini tahmin etmeye çalıştım. Karikatür, pop-art, natürmort, soyut resim, portre...

"Dersi dinle. ^-^  -Dani"

İçimden küfür savurdum. Düşüncelerimi nasıl bilebiliyordu? Siktir Daniel. Melek misin, şeytan mı?

Ve o gün görüşmedik. Sonraki 7 gün, 8 saat de. 1 hafta sonra onu yolda sarhoşken buldum. Şarabı elinden zorla aldım ve eve götürdüm. Sarhoş olmadığı söyleyip dururken beni koltuğa oturttu.

"Ah, Oliver. Nerelerdeydin?"

"Sarhoşken daha güzelsin Dani. Gerçekten saçmalaman çok tatlı." dedim bundan zevk alırken. Ona ulaşamamıştım. Telefonunu kapatmış ve mesajlarıma cevap vermemişti. Kapıyı bile, açmamıştı..

"Hey, dur. Sana süprizim var."

"Neymiş o?" dedim gülümseyip koltukta yayılırken.

Yanıma oturup sırtını bana döndü. Üzerindeki tişörtü çıkarttı ve kafasını arkasına hafifçe çevirip gülümsedi.

Yıldızlar. Artık belirgindi. Ve. Tıpkı benim çizdiğim gibiydi. Ağzım açık bakıyordum. Parmaklarımı yıldızların üzerinde gezdirdim.

"Daniel." yutkundum. "Ne yaptın sen?"

"Gökyüzünü."

DanielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin