6.BÖLÜM: "Kovalamaca"
"Anne!"
Gömleğime takılan küpemi çıkarmaya çalışırken, sabahtan beri tuttuğum yaşlarım bir bir süzüldü yanaklarıma.
"Efendim Ayza!" Annem odama girip, beni başı eğik ağlarken gördüğünde hızlıca yanıma gelerek bana yardım etti. "Niye ağlıyorsun, kızım? Ne oldu?"
Onun boynuna sarılıp, burnumu çektim. "Sabahtan beri neler oluyor görmüyor musun? Önce yaptığımız yemek yandı, sonra abim merdivenden düştü, babam trafikten dolayı geç kalacağını söyledi. Her şey üst üste geliyor!"
Zil çaldığında, annemden hızla ayrılıp koca koca olan gözlerle ona baktım. "Geldiler mi?" Annem cama yaklaşıp, başını salladı. "Ya ama! Ben hazır değilim ya! Ama olmaz ki!" Tekrardan ağlamaya başladığımda, annem odamdan çıkmış kapıyı da hafif aralık bırakmıştı. Susmayacağımı bildiği için en kesin çözüm bu olarak gelmişti sanırım.
Oflayarak oturduğum yerden kalkıp, yüzümü gözümü sildim. Gözlerim, burnum ve yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. Yüzüme biraz nemlendirici sürüp, onu yedirirken odamın kapısı çaldı ve hemen ardından aynadan, Kerem Ali'yi gördüm. Arkamı döndüğümde, bir kaç adımda yanıma ulaşıp dikkatle gözlerimi izledi. "Neden ağladın güzelim sen?"
Omuz silktim. "Boşver. Bir anlıktı."
Kollarını boynuma sarıp, saçlarımın üzerini öptü. "Bir anlıkta olsa, ağlama."
Gülerek geri çekildim. "Tamam, ağlamam."
Dudakları hafifçe iki yana kıvrıldığında, kıkırdadım. "Hadi sen in aşağı. Bende geleceğim birazdan." Burnumun ucunu öpüp, geri çekildi. O odadan ayrılırken, Zeynep, Didem ve Miray odaya dalmıştı. Alt tarafı bir yemekti, ancak arkadaşlarımız asla bizi rahat bırakma niyetinde değillerdi. İyi ki de değillerdi.
"Hadi be kızım! İki saattir seni bekliyoruz."
"Tamam ya." Arkamı dönüp, dudaklarıma parlatıcı sürerek kızlarla beraber odadan ayrıldım. İçeriden kahkaha sesleri geliyordu, sanırım iyi anlaşmışlardı. Salona girdiğimizde, Banu teyze ve Oktay amca'nın ellerini öperek bizimkilerin yanına oturdum.
"Gökhan amca nerde, Derya sultan!" Mustafa merakla annemin yanına oturduğunda, zil çaldı. Ayaklanıp, kapıyı açtığımda babamı gördüm. Her zaman ki gülümsemesi yüzündeydi. Bana sarılıp, alnımı öptükten sonra içeri geçti ve herkesle selamlaştı.
"Hoş geldiniz tekrardan." Babam Kerem Ali'ye yan gözle bakıp dururken yanımda oturan Ali kulağıma eğildi. "Benden demesi, baban beğendi Kerem'i."
Elimi dudaklarımın üzerine götürüp, kısık bir sesle, "Vallahi mi?" diye sordum.
"Vallahi. Adam içinden, 'Hay maşallah' demiyorsa bende Ali değilim."
Koluna hafifçe vurup gülerek elimi dudaklarımın üzerinden çektim. "Hadi masaya geçelim." Babam, onları masaya davet edip ellerini yıkamak için banyoya gittiğinde hepsi masaya yerleşti. "Uu, Derya sultanımın sarması mı bu?" Mustafa bir tane sarmayı alıp ağzına attığında, arkasında durup kafasına sertçe vurdum. "Yemesene terbiyesiz."
"Niye ya? Açım kızım ben. Tanıyor Banu sultan da, Oktay amca da."
"Olsun, yeme sen." Oktay amca bana bakıp, "Bırak yesin kızım. Acıkmış çocuk." dedi.
"Yok Oktay amca, o hep böyle. Aç olmasa bile yer."
Mustafa beni doğruladı. "Evet ben hep yerim. Her şeyi yerim. Çok yerim, güzel yerim. Dimi güzelim?" Miray'ın sandalyesine kolunu yaslayıp ona doğru eğildiğinde kıkırdayarak Kerem Ali'nin yanındaki yerimi almıştım. Hemen karşımda Adnan ve Efnan vardı.
Efnan...babam masaya oturur oturmaz yemeğe başlamıştı bir şeyler. Mustafa bir, Efnan iki.
Yemek oldukça güzel geçmişti. Babam Kerem Ali'ye ne okuduğunu, ne iş yaptığını sorduktan sonra ortama bir sessizlik çökmüş, hemen ardından yine babam nasıl tanıştığımızı sormuştu.
Kerem Ali sakince baştan sonra her şeyi anlattığında, babam gülerek onu dinlemişti.
Yemekten sonrası oldukça eğlenceli geçmişti. Hepimiz bahçeye geçmiş, Yiğit ve Mustafa'nın atışmasını izlemiştik. Yanımda oturan Kerem Ali kadar rahat olmayı çok isterdim ancak hiçte rahat değildim. Put gibi oturuyordum yanında.
Gece iyice ilerlerken herkes sus pus, yaptığımız kahveyi içiyordu. Mustafa koltuğun koluna oturup, telefonunu çıkardı ve şarkı açtı.
Açtığı şarkı ise, Azer Bülbül'den duygularımdı.
"Duygularım darmadağın, anlayamazsın!
Bende ki kalp sende olsa, taşıyamazsın!""Mustafa kapat şunu! Aldatıldın mı Allah aşkına?" Miray onun telefonunu çekip, şarkıyı kapattığında Mustafa ofladı. "Sıkıldım. Ne yapayım yani?" Göz göze geldiğimizde, sinsice sırıtarak konuşmaya başladı. "Öp bakayım kayınpederi'nin elini. Göreyim kızım."
Sinirle ayaklanıp, onun üzerine yürüdüğümde koşarak Nisa'nın arkasına saklandı. "Koru kız beni!"
"Mustafa abi çekil git ya!"
"Sus kız, zilli!"
Herkes gülerken, kendimi Kerem Ali'nin yanına bıraktım. Ortam yeniden şenlenmişti. Herkes çok iyi anlaşmıştı, bu beni çok mutlu etmişti.
"Anlaştılar." diye mırıldandı Kerem Ali ailelerimizi izlerken. Başımı salladım yüzümdeki huzurlu ifade ile. "Evet, çok sevindim."
Gözleri, bu sefer de beni bulduğunda dudaklarını saçlarıma bastırdı.
"Hayatıma yeniden hoş geldin, güzel kızım."
"Ben hep hoş buldum."
nisaydın ve 1.896 diğer kişi beğendi, 53 yorum
mıstıkyıldrm: Duygularım darmadağın, anlayamazsın!
yiğidöztrk: Kime trip atıyorsun oğlum?
miraybeyhan: Allah aşkına Mustafa bu fotoğrafın altına Azer Bülbül, yapma.
nisaydın: Pis oralar piiiisss
ayzavrl: Yicem tipe bak
effnan: Tıııısss
adnanköse: Bendeki kalp sende olsa, taşıyamazsın!
❧
Mustafa, yicem çocuk seni.
Aklıma harika sahneler geliyor. Zaten hepi topu üç dört bölüm kaldı. Çok heyecanlıyım. Onlardan ayrılmak istemiyorum, ama yapmalıyım.
bercestedeniiz 'e bırakıyorum bölümü. Yıkık YKS'li...
Güzel kalın'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
akça pakça çiçekler [yarı texting]
Teen FictionVe o, kilometrelerce ötede, o mumu benim dileğim için söndürdü kendi nefesi ile. yayımlanma tarihi: 30 Mayıs 2020