3- "Güzel Biri..."

254 7 8
                                        

"Dinle Pelin, birlikte yapacak çok şeyimiz var, doğru. Ama önce yapman gerekeni özet geçmeliyim."

"Dinliyorum, lütfen.." Gözlerim yüzüne kitlenmişti. Aslında, o kadar güzeldim ki, parlayan ve yansıyan her yerde kendime bakıyordum. Hayatımda hiç bu kadar güzel birini görmemiştim  ve şimdi bu kız bendim. Ben. İnsanların acıyarak baktığı, dalga geçtiği, asla olmak istemediğiydim. Ama şimdi...

"Elif. Aşık olduğum kız, evleniyor. Elif ve ben 2 yıl birlikteydik ve beni aldattı. Şimdiyse beni aldattığı o adamla evleniyor. Elif mutlu olsun istiyorum tabi ama.. Onunla değil. Benimle." Gözlerimi Kaan'a diktim. Benden ne istediğini anlamaya çalışıyordum ama aklıma bir şey gelmiyordu. O sırada beni ayağa kalkmam için yönlendirdi. Kalktım ve peşinden yürümeye başladım. Beni bu güzel evin bir odasına götürdü. Odanın kapısı kilitliydi, bu esnada gözlerimle etrafı süzüyordum. Koridor boyu yürüdük ve kilitli bir kapının önünde durduk. Kapıyı cebinden çıkardığı anahtarla açtı, içeri geçti ve ben de girene kadar bekledi.

Gözlerimi etrafta gezdirirken içim ürpermişti. Her yerde Elif olduğunu tahmin ettiğim kızın fotoğrafları, tarihler, başka insanların fotoğrafları vardı. Yanımda duran çocuk saf bir aşık mıydı, eski sevgilisinin sapığı mı..?!

Dikkatle baktığımda en eski tarih 30 Haziran 2019'du. Kaan ve Elif'in bir fotoğrafı vardı. Hemen yanında ise başka bir erkeğin fotoğrafı vardı.

"30 Haziran.." diye mırıldandım sessizce. Şu an 28 Haziran'dı, yani 2 gün sonra bir yıl bitmiş olacaktı.

"2 gün sonra, bütün oyun başlamış olacak. Senden yapmanı istediğim şeyse.. Kerem'i, yani Elif'in beni aldattığı adamı baştan çıkarman. Kerem'in Elif'i aldatmasını sağlamak. Çünkü yaşadığımı yaşamadan beni anlaması mümkün olmayacak."

Gözlerim Kerem'in fotoğrafında kitlendi. Ben. Bu çocuğu. Öldürseler. Tavlayamazdım.

~

Salonda Kaan'la birlikte oturmuştuk. O telefonuyla ilgilenirken ben de Kaan'ın tabletinden sosyal medyada Elif ve Kerem'i araştırıyordum.

Kaan 26 yaşındaydı, Elif 24 ve Kerem 25 yaşındaydı. Keremler oldukça zengindi, nedenini bilmesem de. Kaan'ın estetik doktoru olduğunu biliyordum zaten. Elif'in mesleğini de çözememiştim ama zorlarsam manken derdim. Çok güzeldi, doğal güzeldi. Ben kendimle kıyaslayamazdım bile! 23 yaşında hayatı bitik bi bankacıydım!

Şimdiyse, bankacı Pelin ölmüştü. Bunu kabullenmem zor da olsa, ben artık bankacı Pelin değildim. Hem gerçekten de ölmüştüm! Haberlere bile çıkmıştım.

"Kaan.." dedim dikkatini çekebilmek için.

"Efendim."

"Ben bu kızla yarışamam ki! Elif, çok güzel..."
Gözlerinde minik bir hüzün yakaladım sonrasında.

"Arkanda ben olacağım. Benim desteğimle yarışacaksın zaten. Hem yarışmak neymiş, Elif'i rakip görmemen lazım. Sen ustalık eserisin unutma."

Gerçekten de öyleydim. Bazen güzel olduğumu unutuyordum. Kıkırdadım,
"Gerçekten de güzelim." dedim. Gülümsemeye dönüştü sonra da yüzümdeki ifade.

Hala anlayamadığım şeyler vardı. Yavaş yavaş, dedim kendime. Henüz oyuna başlamamıştık ki, 2 gün vardı.

"Kalk yemek yiyelim. Acıktım ben." dedi Kaan.

Bedenimi bozmamak için düzgün besleniyordum. Ne kadar hoşuma gitmese de, kompleksli olduğumun farkındaydım. Şu an bu kadar güzel olmak benim için apayrı bir şeydi.

Shake'imi içerken Kaan'la muhabbet ediyorduk.

"Yarın sabahtan şehirdeki evime gidelim. Senin için bir odamı ayıracağım. Oranın hazırlanması lazım daha."

"Tamam." dedim sessizce.

"Tüm bunları kaldırabilecek misin?" diye bir soru yöneltti Kaan.

"Tüm bunları.." dedim kafam karıştığı için.

"Bu işin sonunda olabilecekleri kaldırabilir misin?"

Tekrar anlamadığım için baktım yüzüne.

"Nasıl yani?"

"Diyorum ki, Kerem'e aşık olma gibi bir şansın yok senin. Ama sürekli onun etrafında olacaksın. Asıl amacın Elif'i aldatması zaten."

Sert bir şekilde başımı kaldırdım.
"Benden yatağına girmemi istiyorsun!"

Yarım ağız güldü, "Hele şükür anladın."

Sinirlendim. "Benden böyle bir şeyi isteyemezsin. Bu şekilde oynayamam!"

Bakışları yüzüme kitlendi. Bedenimi süzdü. Ve gözlerimde tekrar durdu.

"Tamam," Elinde tuttuğu fişi önüme ittirdi.
Alıp ne olduğuna baktım.

56 BİN LİRA ESTETİK PARASI!

"Sana paramın olmadığını söylemiştim!"

"Ben de sana para istemediğimi söylemiştim. Her şeyin bir sonucu vardır." Gözlerimden ateş çıkıyordu.

"Sen beni uçurumdan kurtardın! Ben senden bunu yapmanı istemedim. Bana o tüm estetikleri sen yaptın." diye bağırıp devam ettim.
"Ben sana gelip yalvardım mı? Lütfen beni güzelleştir mi dedim? Benden böyle şeyler isteyip, yapmadığımda da ödememi isteyemezsin!"

Sesim sakinleştiğinde tekrar konuştum.
"Tüm bu oyunları doğuştan güzel, seksi bir kızla yapabilirdin. Sırf oyun için sıfırdan birini güzelleştirmek zorunda mıydın?"

Bir cevap vermesi için gözlerine sertçe baktım. Bir cevap vermek zorundaydı. Ve cevabı kesinlikle beklediğim gibi değildi..

"Güzel biri.." diyip durdu. Beni yokluyor gibiydi.

"Güzel birinin kendine güveni olurdu. Ama sen hep ezilmiş, ezik birisin. Kendine güvenin de yoktur senin. Eziksin ya, ondan. Sana ne dersem yapman gerekir, itaatkarsındır da sen. Öyle işte. Daha kolay olacağını düşünüyorum işimin. Mesela bana böyle diklenmeye hakkın yok, hakkını arama hakkın da yok. Benden kaçamazsın da, nereye gideceksin. Baksana öldün sen! Pelin diye biri yok artık. Bunlara rağmen yaşıyorsun, çaresizsin. Kalacak yer veriyorum, yemek veriyorum. Hadi bunları geç, ben sana hayatında görebileceğin en güzel kız olma hakkını verdim. Şans verdim ben sana. Yaşama şansı verdim. Benimleyken yaşarsın. Hele bu dağ evinde, dışarı adımını attığın anda, uçurumdan düşen Pelin'den farkın kalmaz. Ölürsün, yine ölürsün. Bensiz yine yok olursun. Sence arkandan kaç kişi üzülmüştür, ağlamıştır. Çok değildir herhalde. Yoluna bensiz mi devam edeceksin, buyur kapıyı biliyorsun. Dediklerimi yapmayarak ne kadar ilerleyeceksin, görmek için merakla bekliyorum. Ama aklında bulunsun, bensiz bir hiç olacaksın. Hatta, bensiz bir hiçsin. Bu andan beri."

Düşününce, duyduğum en ağır sözlerdi. Ama doğruluğunu biliyor olmak daha ağırdı.

Derken, önüme bir kağıt tomarı fırlattı Kaan.
"Köle Sözleşmesi"

"Benimleysen, tam şimdi." Bir tükenmez kağıt fırlattı sonra da.

"Değilsen, hiç düşünme terket burayı."

Gözlerim dolmuştu, elime kalemi aldım. Birkaç karalama sonrası işim bitmişti. Kaan'ın görebileceği bir şekilde masaya koydum kağıdı.

"Köle Sözleşmesi" yazan yerde Köle'yi karalamıştım, Oyun yazmıştım. Sözleşmeyi, Oyun Sözleşmesi olarak değiştirmiştim yani.

"Birlikteysek, bana köle demeyi, köleymişim gibi davranmayı kesmelisin."

Elini uzattı. Sıktım.

"Bu işte birlikteyiz."

Kutu BebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin