İyi okumalar.
"Konuşmamız gerek."Son anda yakaladığım ince bileğine, sanki tüm hayatım buna bağlıymışçasına tutundum.Bu hareketimle narin bedeni bir adım dahi atamadan olduğu yerde sarsılmıştı.
Ilk önce bileğini kıracak gibi tutan koca elime bakmış sonra da kirpikleri arasına sakladığı yeşil irislerini yüzüme çıkartmıştı.Bu arada şekilli burnunun saniyelik olarak kırıştığını görmüştüm.Canı yanmış olmalıydı.
"Bırak."dedi bileğini elimden kurtarmak için çekiştirmeden hemen önce fakat bu onu daha sıkı tutmamdan başka bir işe yaramamıştı.
"Konuşmamız gerek,"dedim tekrardan.Ince kaşlarını çatarak yüzüme baktı.O an her haliyle nasıl bu kadar güzel ve narin olabildiğine takılmıştı aklım.
"Benim sizinle konuşacak hiçbir şeyim yok.Lütfen kolumu bırakın!"Güçsüzce bağırdı.
"Ama benim var!En azından beni dinleyemez misin?"Gözlerinin içine yalvaran bakışlarımı attım.Yeşil irisleri kara gözlerime bakarken titrer gibi oldu.Içinde bir yerlerde istediğini biliyordum,her şey eskisi gibi olsun istiyordu ama bunu kabul edemeyecek kadar gururluydu da.
"Hayır,beni rahat bırak."Kararlı bir şekilde benimkine kıyasla minicik olan elini koluma atıp ittirdi ve bileğini, sanki daha önce deneyip de başarısız olmamış gibi büyük bir umutla benden kurtarmaya çalıştı.Parmaklarım yerinden bir santim bile oynamadığında sert nefesini işittim.Yesil irislerini tekrar gözlerime çevirdi.Kalp şekilli dudakları öfkeyle aralandı."Yoongi,bileğimi hemen bırak!Çok geç kaldım.Jeongguk beklemekten ağaç oldu."
Jeongguk...
Ben ondan özür dilemek için ayağına kadar geliyordum ama o beni dinlemek yerine o piçin yanına gitmeyi mi tercih ediyordu?
Zehirli öfkemin tüm bedenime yayıldığını hissettim.Kanım fokurdadı ve damarlarım içerideki bu öfkeyle parçalandı.Bileğine daha güçlü asılıp onu dibime çektim.Bedenlerimiz birbirine çarptı çekişimin hiddetiyle.
Göğsü göğsüme değdiğinde ne kadar hızlı nefes aldığını farkettim.Meleğimi korkutuyordum ama bu o an için umrumda olmadı.Bir kere kaybetmiştim kontrolümü.Kilitlenen çenemi zorla açtım ve yanımızdan geçip giden insanların duyamayacağı bir şekilde fısıldadım."Eğer,"dedim gıcırdayan dişlerimle."Eğer o piçin yanına gidersen,sana yemin ederim onu boğarım.Beni sınama Hoseok."
Tıpkı bedeni gibi titrek bir nefes verdi hemen.Kalp şekilli dudakları büzüldü ağlamaya hazırlanan bir çocuk gibi.Buğulu gözlerine bakarak bir öncekine kıyasla daha yumuşak bir tonda söylendim."Sakın...Sakın Hoseok,bana bunu yapma."Bir elimi yüzüne kaldırarak avuçladım.Baş parmağım papatya bahçesini aratmayan kirpiklerinin uçlarına sürtündü."Sakın ağlama."
O biraz sakinleşir gibi olduğunda asıl söylemem gerekenlerin ağırlığıyla gözlerimi yeşillerinden çekip yere indirdim."Ben,özür dilerim güzelim."Kısacık bir an için ince dudaklarımı açıp kapatsam da bu cümlenin etkisinin ne kadar büyük olduğunu biliyordum.Yeşillerinin yüzümü santim santim gezdiğini hissedebiliyordum.
Yumuşacık yanağını bir kez daha okşadım cesaret almak adına.
Duygularından bahsedebilen bir adam değildim, özür dilemek de acizlik gelirdi çoğu zaman ama konu o olunca doğru kabul ettiğim tüm yanlışlar silinip gidiyordu beni daha iyi bir adam yaparken."Tüm söylediklerim için özür dilerim.O gün öfkem sana değil kendimeydi.Sonuçta sadece seni seven,yetersiz bir adamın tekiyim."Siyahlarımı, buğusu hala geçmemiş olan yeşillere kaldırdım.Gözlerindeki o parıltıda kendi yansımamı görüyordum adeta."Seni bana bağlayacak, beni senin için vazgeçilmez kılacak hiçbir özelliğim yok.Ben hiçbir zaman hiçbir konuda en iyisi olamadım, beni korkutup sinirlendiren de bu.Senin gibi mükemmel birinin bana ihtiyacı yok,hiçbir zaman da olmayacak.Sen arkanı döndüğün anda silinip gideceğim.Bu yüzden hep peşindeyim, bu yüzden seni herkesten uzak tutmaya çalışıyorum.Bu yüzden sadece beni gör istedim.O gün seni istemeden kırdım çünkü,sen onun yanındayken silinip gittiğimi hissettim."
Ben ne tepki vereceğini merakla beklerken o minik elini yavaşça yüzündeki kocaman damarlı elime kaldırdı.Elimin üstünde yer edinen parmakları parmaklarımı sıktığında ayak parmak uçlarıma dek titrediğimi hissettim.Ben daha bu hareketini sindiremeden boştaki eli tombul yüzümü buldu ve bana iyice yaklaştı,ta ki botlarının ucu baş parmaklarımı ezene dek.
Kalp şekilli dudaklarını araladığı an gözlerim pembelerine kaydı.Bu hareketimi farkedip minik bir kıkırtı atmış ve sıcak nefesini dudaklarımda hissetmemi sağlamıştı."Hiçbir konuda,"
dediğinde gözlerim tekrar gözlerini buldu."Hiçbir konuda en iyisi olamadığını söyledin ya,senin ne düşündüğünü bilemem ama benim gözümde sevmede en iyisi sensin.Sen bu dünya üzerindeki en güzel seven adamsın ve güzel seven adamlar güzel kalplerden silinip gitmez."Turuncu güneş ışığı sadece ikimizin kaldığı boş koridoru aydınlatırken dudaklarımın üzerine kapanan dudaklarını hissettim.İki eli de tombul yüzümü kavramış beni kendine çekiyordu ve tanrım,kapanan göz kapaklarında oynaşan uzun kirpikleri bile hüngür hüngür ağlamama yetecek güzellikteydi.
Gözlerimi bir saniye bile kırpmadan beni öpmesine izin verdim.Turunculuk bedenimi,varlığı ise buz tutmuş kalbimi ısıtırken utangaç öpücükleri çatlak dudaklarımda sonsuza dek silinmeyecek bir mühür bıraktı.
Final mi yapsak ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zweisamkeit▪︎Sope✓
Fanfiction"Ben Min Yoongi ama sen bana babacığım da diyebilirsin." Yavşak Yoongi içerir! Tamamlandı.