"Terör değil ama Alpay saldırısı olmuş."

269 16 73
                                    


8 Mart Sabahı / İstanbul

Alpay gürültüyle sabahın yedisinde eve daha yeni ayak basmıştı. Dünkü yakınlaşmadan sonra içi halen ateş gibi yanarken kendini dört duvar arasına sıkıştırıp saat saymak pek de ona göre bir hareket değildi, o yüzden kendini sahile vurup tan ağrıyana kadar dalga hışırtıları seyretmeyi seçmişti.

Şu dakikaya kadar ölü sessizliğine sahip evde, ta ki onun anahtar hışırtısına kadar bir hareketlilik olmamıştı. Dış kapının kilidini açıp hiç de ufak olmayan adımlarla hole doğru ilerlerken karşıdaki geniş koltukta, elindeki kalın kitapla alakadar olan Yağız, dinlendirici gözlüğünün üst kısmından ona yaklaşan gürültüye bakıp,

"Erkencisin! Hiç gelmeseydin."

Alpay omuz silkip, duymazdan gelerek kendini teklilerden birinin üzerine atıp derin bir soluk bıraktı. Hemen sonra ayaklandı ve yandaki küçük masadaki viski şişelerinden birini kavrayıp kristal bardağı yarı beline kadar o sıvıyla renklendirmeye başladı.Yağız'ın kitabının sayfa hışırtılarından başka bir ses bulunmazken, Alpay kavradığı buz maşasıyla kristal bardağa birkaç tane buz atarak Yağız'ın dikkatini bir kez daha dağıtmayı başarmıştı.

İstifini hiç bozmadan ve ses desibelini dengede tutan Yağız,

"Artık sabahları da mı alkoliksin? Ne hoş!"

Alpay elindeki kristal bardakla beraber aynı koltuğa geri dönerken sabahın bu saatine rağmen enerji dolu bir sesle,

"Senden tek istediğim şuan bana sarmaman kitap ayracı. Kısa bir an da olsa mutluyum ve bunu, senin demagojilerinin gölgelemesini istemiyorum."

Yağız'ın tek kaşı havalanırken, kömür siyahı gözleri merakla ona çevrildi;

"Kaynağı?"

Elindeki bardağı tek seferde fondip yapan Alpay bardağı masaya bırakıp ıslak dudaklarını elinin tersiyle silerken çarpık bir gülümseme takındı.

"Bir davet.."

Yağız anladığını belli ederce başını aşağı yukarı sallayıp ifadesiz suratını kitabından ayırmazken,

"Helin'den olduğunu düşünmediğim bir davet?"

Alpay'ın çarpık gülümsemesi aniden yüzünden silinirken yerini gergin bir ifadeye bırakışı Yağız'ın da dikkatinden kaçmadı.

Bir müddet sessiz sessiz soluyan Alpay, hızla sağ elini geniş alnına vurar gibi yapıştırarak;

"Aptal kafam! *iktir ya!!"

Yağız yine aynı sakinliğiyle, hiç istifini bozmadan Alpay'ı bir müddet süzdü. Ve yine başını 'anlıyorum' derce aşağı yukarı sallayarak,

"Henüz o meseleyi konuşmadınız."

Alpay birden yerinden hareketlenip sağ köşedeki vazoya bir tekme savururken öfkeyle bağırarak;

"Yeter! Kahin gibi olayları tahmin edip yorumlamayı kes!" derken aynı vazonun kalan parçalarına bir tekme daha savurmayı ihmal etmedi.

O esnada gürültülerden sıçramış bir biçimde, diz kapağı seviyesindeki ipek sabahlığının kuşağını zar zor örtmeye çalışarak hole koşan Nil,

"N'oluyo ya sabah sabah! Evi mi yıkıyorlar? Terör saldırısı mı oldu?"

Yağız; göz kapakları hafif şişmiş, buğday sarısı saçları elektriklenip tel tel havalanmış yalınayak yanlarına ilerleyen Nil'e dönüp kömür siyahı gözleriyle 'saçmalamayı kes' bakışı atıp önüne döndüğünde, Nil de yerdeki vazo kırıklarına bakıp göz devirdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 29, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ZEHR-İ ŞARAPNELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin