"ya Barış söyle lütfen!"
"of Cemal sen susmayacak mısın ya?" gözlerimi devirdim.
"hayır söyleyene kadar susmayacağım." arkamı döndüm ve yüzüne doğru eğildim.
"ben de söylemeyeceğim." resmen buluştuğumuzdan beri inatlaşıyorduk.
"Barış hadi söyle" kafamı olumsuz bir şekilde salladım ve kahvemden bir yudum aldım. Berkan sırıtarak bize bakıyordu. "Berkan napıyorsun?"
"Sizi izliyorum. Bak şimdiden söyleyim bizden sonraki en iyi çift sizsiniz." Berkan'ın dediklerinden sonra göz ucuyla Cemal'e baktığımda kızarmıştı.
"Aycan Almanya'ya gitmiş."
"evet Barış ama gideli iki gün falan oluyor haber vermedi mi sana?" Burak'ın sorusunu olumsuzca cevapladım.
"dediğine göre aniden olmuş o yüzden vedalaşamamış. Aramız iyi değildi bu yüzden açıkçası biraz üzüldüm böyle ayrılmamak gerekirdi. En azından bir hoşçakal diyebilirdi." kafamı önüme eğdiğimde Cemal masada duran elimi tuttu ve ben yanındayım dercesine gülümsedi. Dikkatimizi Berkan'ın üstümüzde olan bakışları dağıtmıştı."oğlum bizi izlemeyi ne zaman keseceksin sen?"
"hiçbir zaman" dedi ve sırıtmaya devam etti. Berkan'ın kafasına bir tane geçirdiğimde gözlerini kocaman açtı. "uzunum elin ağır farkında mısın?" kısa bir gülüş attım sonrasında telefonumu alıp instagrama girdim. Mesajlara baktığımda Tobias, bu hafta sonu Türkiye'ye geleceğini ve benimle görüşmek için can attığını yazmıştı. Ona hemen kısaca cevap verdikten sonra bizimkilere döndüm.
"Hani benim bir arkadaşım varya Tobias belki hatırlarsınız anlatmıştım, bu hafta sonu buraya geliyormuş. Hep beraber basket maçı yaparız." dediğimde Cemal üzgün bir surat ifadesiyle baktı.
"Tobias gelsin ona 'babako' dedirteceğim." Berkan'ın söylediğine hepimiz kahkaha atarken Cemal sadece bakmıştı.
"Cemo sorun ne?"
"bu hafta sonu.. bu hafta sonu beraber tatile gitmeyecek miydik?" ah doğru ya..
"Evet öyleydi." nefes aldım ve devam ettim. "bence bir hafta erteleyebiliriz, Tobias'ı bir yıldan uzun bir süredir görmüyorum eğer onun geleceği zaman olmazsam kötü olur." surat ifadesini değiştirmeden onaylarcasına kafa salladı. Oturduğum yerden kalkıp yanına gittim ve ellerinden tutup onu kaldırdım."siz daha oturacaksınız sanırım?"
"evet kanka daha Lale ve Sıla gelecek o yüzden biz buradayız. Siz gidiyor musunuz?"
"evet gidiyoruz." dediğimde Cemal bana döndü.
"hayır gitmiyoruz Danla'yı çağırmıştım o da gelecekti."
"Cemal" dediğimde göz devirip kot ceketini giymişti. Burak ve Berkan'ın yanağından öptüğünde istemsizce sinirlenmiştim. Ne yani şimdi de kıskanıyor muydum?
"nereye gidiyoruz?" kafeden çıktığımızda hemen kenarda beni beklerken sormuştu.
"bir kere de soru sormadan sadece benimle gelmeye ne dersin?"
"pekala çocuk adam." kahkaha attım ve yürümeye başladığımda sordum.
"çocuk adam mı? Yeni ismim bu mu yani?" arkamdan yavaş yavaş geliyordu.
"evet."
"güzelmiş."
"Barış ne kadar yürüyeceğiz?" arkamı dönüp bana yetişmesini bekledim.
"yoruldun mu?"
"biraz."
"kucağıma alabilirim." dediğimde bu sefer o önden yürümeye başlamıştı.
"ah, hayır gerek yok."
"peki. Önden gidiyorsun da yolu biliyor musun bari?" durdu ve ona yetişmemi bekledi. Yaklaşık on dakika daha yürüdüğümüzde gideceğimiz yere gelmiştik. Direkt kendimi çimlere attım.
"burası mı yani?"
"beraber gökyüzünü izleriz diye düşünmüştüm. Hava çok açık ve yıldızları rahat bir şekilde görebiliriz." gülümsedi ve o da yanıma uzandı.
"Heaven can wait we are only watchin' the sky." söylediği şarkı sözlerinden sonra doğrudan gözlerimin içine bakmıştı. Bu benim en sevdiğim şarkıydı. Aklıma gelen şeyle yüzümdeki gülümseme kaybolmuştu. Bilinmeyen.. Bilinmeyen numaranın ilk mesajı da bu şarkıdan bir alıntıydı. Sadece aklımda bir acaba sorusu canlandı fakat olamazdı. Düşündüğüm saçma bir şeydi. Kafamı iki yana salladım ve gülümsedim.
"Hava iyice kararmaya başladı. Üşümüyorsun değil mi?"
"Hayır sen yanımdayken üşümüyorum." kafasını göğsüme yasladığında burnumu saçlarının arasına daldırıp kokusunu derince içime çektim. Umarım farketmemiştir.
"aa Cemo, baksana şu büyük köpek takımyıldızı." kafasını kaldırıp işaret ettiğim yere baktı.
"neden göremiyorum?" somurtarak bakmaya devam etmişti.
"bak aşırı parlak bir yıldız var görüyor musun?" heyecanla kafasını olumlu anlamda salladığında gülümsedim. "heh işte o büyük köpek takımyıldızındaki en parlak yıldız olan Sirius."
"gerçekten mi?" sanırım biraz etkilenmişti. İçimden Venüse teşekkürlerimi ilettim ve ona yakın zamanda mesaj atmayı da aklıma not ettim.
"evet. Çok güzel değil mi? Tıpkı senin gibi." yüzünü boynuma gömdüğünde kıkırdadım. Birkaç dakika sonra kafasını tekrar gökyüzüne çevirmişti.
"Barış sence başka bir gezegende yaşam var mıdır?"
"evren sandığımızdan daha geniş bu yüzden yalnız olduğumuzu düşünmüyorum."
"ben de." ortama sessizlik hakim olduğunda gözlerimi kapattım. Huzur.. Tam olarak bu demekti sanırım. Kendimi rahatlamış hissediyordum. Kulağıma dolan müzik sesiyle gözlerimi araladım. Cemal'e baktığımda çoktan ayağa kalkmıştı. "ee dans edelim mi?" Utangaç halleri çok komikti. Uzattığı elini tuttum ve kalktım. Elimi beline koyduğumda o da kollarını boynuma dolamıştı. Müziğe uygun bir şekilde hareket etmeye başlamıştık. Cemal'in kendini gülmemek için zor tuttuğunu gördüğümde kaşlarımı çattım.
"kötü dans ediyorum değil mi?" dudaklarını birbirine bastırıp kafasını iki yana sallamıştı.
"yok, yok kötü değil sadece berbat dans ediyorsun." içinde tuttuğu kahkahayı sonunda bıraktığında tebessüm ettim.
"beni idare et tamam mı?"
"tamam çocuk adam." kafasını göğsüme yasladığında ben de gözlerimi kapattım ve kendimi müziğin ritmine bıraktım.
bu bölümü 1816781676 gündür yazmaya çalışıyorum.. çok zorlandım niye böyle oldu anlamadım lsmdşwödşwd neys kötü olduysa bile görmezden gelin askolar. <3
Heaven can wait we are only watchin' the sky: Cennet bekleyebilir, biz gökyüzünü seyredelim.
vote+yorum hiç fena olmaz :)
instagram hesabımı da şuraya bırakayım @/softestbmy 🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i need you ¦ cembar
De TodoBilinmeyen: Genç ölelim ya da sonsuza dek yaşayalım.. Gücümüz yok, ama asla asla demeyiz. Barış: hey bu benim en sevdiğim şarkı. Bilinmeyen: benim de :)