≿━━━━༺❀༻━━━━≾
Jongho, hala birbirlerine sataşmaya devam eden kulüp üyeleri ile vedalaşıp soyunma odasından çıkarken duyduğu kahkahalara kıkırdadı. Eşyaların kontrolünü yapan beyzbol koçuna selam verdikten sonra bahçeye çıktı. Cebinden çıkardığı kulaklığının kablolarını çözmeye çalışırken spor binası ile okulun ana binası arasındaki taşlık yolu yürüdü. Kulaklık kablolarını çözmeyi başardığında ana binaya girmişti. Kulaklıkları takıp çalma listesini oynattı. Sessizlikten hoşlanmadığı için kulaklıklarını takıyordu. Gerçi okul sessizdi, dersler biteli saatler olmuştu. Kütüphanede ders çalışan son sınıflar dışında kimse yoktu.
Jongho merdivenleri çıktı, boş koridorları geçip sınıfına vardı. Çantasını sırasına bıraktığında boş sınıfta büyük bir gürültü koptu. Dolabına gidip kilitsiz kapağını açtı. Antrenmanlar yüzünden önemli dersleri kaçırdığında dolabını kilitlemiyordu. Bazen öğretmenleri bazen de sınıf başkanı gerekli olan notları dolabına bırakırdı çünkü.
Ama bugün herhangi bir ders notu yoktu. Kenarları küçük mor çiçeklerle kaplı beyaz bir zarf ve kahverengi kağıt bir dosya vardı. Jongho zarfı eline alıp çevirdi. Özenli bir el yazısıyla "To Choi Jongho" yazıyordu. Üzerindeki çiçeklerin bazıları solmuş olan zarfı kenara koyup dosyayı aldı. Dosyanın da sağ alt köşesinde ismi yazıyordu. Dolabında daha önce görmediği başka bir şey var mı diye kontrol etti, yoktu.
Zarfı ve dosyayı eline alıp sırasına oturdu. Kulaklığını çıkardı, telefonuyla birlikte çantasının üstüne koydu. Önce dosyayı açtı. İçindeki beyaz kağıdı çıkardı. Saçma sapan bir şaka ya da bir hata bekliyordu. Ama onun yerine beyaz tuval kağıdına özenle çizilip rengarenk boyanmış gülümseyen suratı vardı.
Dudaklarından istemsiz bir "Vay!" nidası yükseldi. Resimdeki yüz kendisiydi ama sanki bambaşka bir dünyadandı. "Bu ne biçim şaka?" Jongho, şaka için fazla uğraşıldığını düşündü. Resimi dosyaya geri koydu. Mektup hızlıca eline aldı, üzerinde mor çiçeklerin bir iki tanesi yere düştü. Jongho çiçekleri yerden aldı, masanın üzerine koydu. Dikkatlice zarfı açtı, içindeki kağıdı çıkarıp el yazısını okumaya başladı.
"Sevgili Jongho,
Öncelikle bu mektup ve acemi çizimle seni rahatsız ettiysem özür dilerim. Ama inan bana, hiçbir kötü amaçla yapmadım bunları. Hatta cesaretim olsaydı karşına çıkıp ben verecektim bunları sana. Ama seni gördüğümde heyecanlanıp utancımdan hiçbir şey diyemeyeceğimi bildiğimden yapamadım. Umarım anlayışla karşılarsın.
Gerçi anlayışlı olacağını bilmesem bu mektubu yazmazdım sana. Başka birinin dolabına bunları koysam utangaç olmamı umursamadan beni açığa çıkarmak için elinden geleni yapardı. Ya da sürekli etrafta aşk mektubu aldığıyla ilgili övünürdü. Fakat senin benimle uğraşmayacağını düşünüyorum nedense. En doğrusu bu olur çünkü. Ben sana sevgimi iletmeye çalışan biriyim ve beni reddetmenden ya da aramızda garip bir durumun oluşmasındansa öyle kalmayı tercih ederim.
Tüm bu satırları yazmamın ve o acemi resmi çizmemin amacına gelirsek... Bilmiyorum, Jongho. Bazen hayat beni boğuyormuş gibi hissettiğimde, tüm gücüm tükendiğinde her şeye ara verip seni izledim ama korkarak, sana baktığımı görmenden.
Sadece tanıdığım ama bilmediğim bir insandın benim için. Ama bir süre sonra kendimi seni izlerken buldum. Senin kahkahanı gülümseyerek dinlerken... Dünyam durgunlaştığında gözlerim sana kaydı, zihnim seni sorguladı nedensizce. Sorunların üstesinden gelmeye çalışırken gülümseyen yüzün belirdi zihnimde. Sadece sana sarıldığımı düşlediğimde kalbim ağrımaya başladı. Sanki gökkuşağının tüm renkleri üzerinde toplanmış gibi parlıyordun.Bunca zaman fark etmeden seni tanımışım. Tanıdıkça daha çok sevmişim. Sen parktaki küçük çocukları gülümseyerek izlerken ben de sana gülümsemişim. Sen heyecanla beyzbol oynarken ben de heyecanlanmışım. Anneleri olmayan yavru köpekleri her gün ziyaret edip onları sevdiğinde köpeklerden korkmayı bırakıp onları sevmeyi öğrenmişim.
Teşekkür ederim.
Kendimi gülümseyince kısılan gözlerini, heyecanlanınca olduğun yerde zıplayışını, yemek yerken belirginleşen yanaklarını, yumuşacık görünen kahve saçlarını ve beyaz ellerini çizerken buldum.
İyilikle dolu kalbin her geçen gün güzelliğinle boğdu beni.
Eğer bu söylediklerim seni rahatsız ettiyse çok özür dilerim. Resme istediğini yapabilirsin ama acemi biri olarak elimden geleni yaptığımı ve beğeneceğini umduğumu söylemek istiyorum. Eğer seni çizmem rahatsız ediciyse, kendimi senin yerine koyup uzun uzun düşündükten sonra, bunu yapmayı bırakacağım.
Lütfen artık yeni beyzbol sopaları yerine ucu pürüzlenmiş eski beyzbol sopalarını kullanma! Ellerinin günden güne tahriş olduğunu söyledin. Dikkat et.
Lütfen öğünlerini atlama. Havalar ısınmaya başladı, güneş altında çok kalmamaya çalış. Sağlığına dikkat et.
Sana değer veren insanlar olduğunu unutma.
Sevgilerimle."
Jongho mektubu okuduktan sonra istemsizce etrafına baktı. Birilerinin ortaya çıkıp bunun ne olduğunu açıklamasını istedi. Belli ki şaka değildi. Ve kendine acemi deyip duran kişi hem gerçek bir ressam hem de gerçek bir yazardı.
Jongho yutkundu, utanmıştı. Hayatında ilk defa bir aşk mektubu almıştı. Kulüpteki diğer çocuklar her zaman itiraflar ve mektuplar alırlardı. Ama o hiçbir zaman kendisinin de bir tane alacağını düşünmemişti. El yazısını tekrar gözden geçirdi, daha önce görmediği bir yazıydı. Biraz da tuhaftı, sanki normal bir kalemle yazılmamıştı.
Jongho kağıdı katlayıp zarfa koydu. Üzerindeki mor çiçeklere baktı. Sahi bu hangi çiçekti? Bu bir süsleme miydi? Jongho, zarfların süslenebileceğini bile bilmiyordu. Kim olduğunu bilmediği bu kişinin duygularını gizli de olsa açıklama yolu çok sevimliydi. Aşk hakkında gerçek anlamda hiçbir bilgisi olmasa da Jongho okuduklarından çok etkilenmişti.
"Ama kim ki bu?" Jongho düşünmeye başladı. Bizim sınıftan kim bu kadar utangaçtı ki? Okulun en hiperaktif sınıfıydık. Hem resim hem edebiyat konusunda rezil herkes. Kim böyle şeyler yapabilirdi ki? Bu kişinin kim olduğunu çok merak etti. Aklına gelebilecek herkesi düşündü ama kimse aklına yatmadı. Nerden tanıyor ki beni? Sevgisini bu denli dile getirecek kadar ne yapmış olmalıydım? Bu sevimli mektubu nasıl hak etmiştim?
Jongho antrenman yüzünden bacakları sızlamaya başladığında ayağa kalktı. Mektubu ve dosyayı çantasına koydu. Arkadaşlarına bu konuyla ilgili ayrıntı vermeden mesaj atmayı aklına not etti. Şu anda bir aşk mektubundansa antrenmanlara ve yaklaşan sınav haftasına odaklanmalıydı.
≿━━━━༺❀༻━━━━≾
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sevgili lilyum,
Fanfiction[choi jongho] Bazen hayat beni boğuyormuş gibi hissettiğimde, tüm gücüm tükendiğinde her şeye ara verip seni izledim ama korkarak sana baktığımı görmenden.