≿━━━━༺❀༻━━━━≾
"Peki sağ en üstteki soruyu ne yaptınız?" Yunho sınav bittikten sonra sınıfa geldiklerinde hala soru sormaya devam ediyordu.
Yeosang kitaplarını dolabına koyarken Yunho'nun sorusunu cevapladı. "Ne soruyordu? Aynı sütuna bitişik bitişik bir sürü soru koymuştu."
"Paragraf sorusuydu. Neyle alakalı olduğunu hala anlamadım zaten ondan soruyorum."
"Ya ne anlatıyordu soruda? Okumadın mı soruyu?" Jongho, Yoesang'ın cevabına kıkırdayarak kendi dolabını açtı. İki arkadaşı sınav hakkında tartışmaya devam ederken Jongho dolabının içine şaşkınlıkla bakmaya devam etti. Ortasında mavi bir kalp, etrafında mavi çiçekler olan mektup zarfına bakıyordu. "Menekşe!" diye bağırdı ister istemez, bu sefer zarfın üstündeki çiçeği biliyordu. Günlerdir aklından çıkmış olan anonime verdiği ilk tepki buydu.
"Ne menekşesi ya, menekşelerle alakalı değildi. Şeyle alakalıydı..." Yunho, soruyu anlatmaya devam edecekken Jongho'nun dolabına gözü takıldı. "O ne? Çiçek mi?" Yunho'nun sözleriyle Yeosang da başını oraya uzatmıştı. "Dolabında çiçek mi var? Hayır, o bir mektup mu?!"
Jongho, Yunho'yu dirseğiyle dürttü. Mektubu alıp okul ceketinin iç cebine sıkıştırdı. Dolabını kapatıp etrafa göz attı, hala sınav hakkında tartışan öğrenciler onlara dikkat etmemişti. "Megafon verelim istersen." Jonho, Yunho'yu tersledi.
"Düşündüğüm şey mi o?" Yunho gülümseyen suratını eliyle kapadı, heyecanlanmıştı. Yeosang sırıtarak cevapladı. "Bir aşk mektubu." Yunho, Jongho'nun sol yanağını sıktı. Jongho, onun elini itti. İki arkadaşı ağızlarını tekrar açmadan ve diğer arkadaşları sınıfa gelmeden önce sınıftan çıkardı. "Bahçeye çıkıyoruz, hemen."
❀
Jongho, mektupla ilgili bildiklerini anlattıktan sonra sakinleşen arkadaşlarına baktı. İkisi de muzip muzip gülümsüyordu. "Açsana hadi." Yeosang, Jongho'nun cebini işaret etti. "Sizin yanınızda açacak değilim herhalde."
"Havalara bak, havalara." Yunho güldü. "Sen bir sevindin sanki."
"Hayır, aklımdan çıkmıştı bile. Sadece meraklandım. Hatta biraz tuhaf buldum, mesaj atacaktım size onu da unuttum sınavlar yüzünden. Doğruyu söyleyin bana, cidden bu şaka değil mi? Hiçbir şey bilmiyor musunuz?"
"Şakayı yapsa yapsa Wooyoung ya da San yapar. Ama emin olamadım. Resim var demiştin ya, bu iki gerzek uğraşmazlar o kadar. Hem çiçekler falan hiç onların tarzı değil."
"Ayrıca şaka yapıyor olsalar ilk mektupta gülerek ortaya çıkarlardı. Uzatmazlardı ikinci mektuba." Yeosang, Yunho'ya katıldığını belli etmek için kafasını salladı.
"E kim bu şimdi?" Jongho cebinden mektubu çıkardığı sırada ders zili çalmaya başladı.
"Sen oku bakalım, kendisiyle ilgili bir şey söylüyor mu bak." Yunho ayağa kalkmıştı. "Eğer seni rahatsız ederse kim olduğunu buluruz."
Yeosang da oturdukları banktan kalktı, beklediği kadar eğlenceli bir şey çıkmadığı için sıkılmıştı. "Bence bu iş çok uzamayacak gibi. Şaka değil ama her kimse o kadar uzatamaz bu anonimliği. Elinde sonunda ortaya çıkar."
"Aynen, çok üstünde durmaya gerek yok. Rahatsız olmaya başlarsam dolabımı kilitlerim." Jongho kafasını salladı.
"Biz sınıfa çıkıyoruz. Oku da çabuk gel." Yunho ve Yeosang okul girişine ilerlerken Jongho menekşelere zarar vermeden mektubu açmaya çalıştı. Aynı anda içinden mektubu bulduğunda yanında Yunho ve Yeosang olmasına şükrediyordu. Arkadaş ortamından en güvenilir insanlardı, Jongho'nun kimseye bundan bahsetmeyin demesine gerek bile kalmamıştı. Bir hafta sonra aldığı ikinci mektubu açtı, nöbetçi öğretmen onu uyarmak için yanına gelene kadar okudu.
"Sevgili Jongho,
Yine ben... Umarım rahatsız olmamışsındır. Mektubu aldıktan sonraki gün dolabına bakıp durduğunu gördüm ama yüz ifadeni anlayamadım. Başka bir mektup olmaması için mi yoksa başka bir mektup daha olmasını istediğin için mi bakıyordun?
Eğer bundan hoşlanmadıysan mektubu dolabına geri koyar mısın? Orada görürsem mektup yazmayı bırakacağım... Ama eğer senin için de sorun yoksa anonim bir şekilde seninle konuşamaz mıyım? Bu sorunun cevabını dolabına bakınca öğreneceğim.
Ama anlıyorsun ya seninle konuşabileceğim tek yol bu ve seni rahatsız etmeden bu yola devam etmek istiyorum. Sen Uyuyan Güzel'deki büyülü iğne, bense büyüne kapılmış zavallı aptal Aurora'yım. Gözlerim büyüden kör olmuş, öyle cazip öyle çekicisin ki. Sadece sana yakın olmak istiyorum, Jongho-ya.
Dilerim günün güzel geçmiştir. Umarım sağlıklı ve mutlusundur, ailen ya da arkadaşların ile aranda bir sorun yoktur. Ben biraz stres altındayım. Bazı sebepler yüzünden taşınmak zorundayız ve sınav haftasındayız. Zeki bir öğrenci sayılmam bu yüzden daha da stres yapıyorum. Çok fazla ders çalışmam gerekecek, kütüphaneye gitsem iyi olur.
Bu dönemden sonra lise son olacağız. Tatilde ailemden çok fazla baskı görmemek için en azından bu dönemi iyi bitirmek istiyorum.
Sahi bir buçuk sene sonra liseden mezun olacağız. Ben öğrenci, özellikle de lise öğrencisi, olmayı seviyorum. Sınıfı, öğretmenleri, okul bahçesini hatta sınavları bile özlerim gibi geliyor. Okul forması giymeyi, arkadaşlarla bahçede oturup konuşmayı, uçuk kaçık fikirleri gerçekleştirmeyi, okul maçlarını seyretmeyi, öğretmenlerle şakalaşmayı, seni... Her şeyi hem de her şeyi özleyeceğim. Lise anıları bizlere verilmiş en tasasız, en özel anlar gibi.
Acaba sen de benim gibi mi düşünüyorsun, Jongho? Bence senin de özleyeceğin birçok şey
olacak. Bazen derslerde sıkkın gibisin, yanaklarını şişirip surat asıyorsun. Ama arkadaşlarının yanında koşturup kahkahalar atıyorsun. Antrenmanlarda sesin normalden daha yüksek ve neşeli çıkıyor.Eve dönerken kiraz çiçeklerinin yavaştan yavaştan açtığını görünce çok mutlu oluyorum. Ben tüm mevsimleri severim ama baharın yeri çok ayrı benim için. Çiçeklerle süslenen bir dünya en güzel manzara. Umarım sen de çiçekleri seviyorsundur. Sevdiğin çiçekleri bilseydim bundan sonra zarflara onları yapıştırırdım ama bilmiyorum.
Umarım canını sıkmıyorumdur bunları anlatarak. Sınavların ilk haftası çok boğdu beni, kendimi bir anda sana mektup yazarken buldum.
Öğünlerini atlama ve mutlu kalmaya çalış. Sonraki sınavlar için şimdiden başarılar!
Sevgilerimle."
≿━━━━༺❀༻━━━━≾
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sevgili lilyum,
Fanfiction[choi jongho] Bazen hayat beni boğuyormuş gibi hissettiğimde, tüm gücüm tükendiğinde her şeye ara verip seni izledim ama korkarak sana baktığımı görmenden.