Arkadaş sorunsalı
Televizyondaki filmi kapatmış, mutfağa gitmek için ayaklanmıştım. Parmak uçlarımda ses çıkarmamak için çabalıyorken bir anda babam karşıma çıktı.
"Taehyung, ne yapıyorsun sabahın 6'sında?" Omuz silktim ve dolaptan su dolu sürahiyi çıkardım. "Sen neden ayaktasın?" Elindeki bardağı göstermişti. Benim gibi su içmeye gelmişti.
Tekrar odama döndüğümde yatıp yatmamak arasında kalmıştım. 2-3 saat sonra annemler uyanacaktı, uyumaya gerek yoktu. Biraz gezinöeye karar verdikten sonra dışarısının hafif soğuk olduğunu düşünüp uzun bir hırka giydim. Artık nereye gideceksim.
Terliklerimide giyerek asansöre bindim. Yavaşça inen asansörün ardından kapıdan çıkmış etrafıma bakınmıştım. Hoş, etrafta kimse yoktu.
Sakin caddede biraz yürüyerek eve yakın olan nehre gelmiştim. Oradaki banklardan birine oturup yanımda getirdiğim kitabı okumaya başladım.
"Demek Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ha?" Yanıma oturan bedene karşı gülümsedim. "Defalarca kez okudum. Sever misin?" Başıyla onayladı. "Uyumadığın gözlerinden belli oluyor. Neden uyumadın?" Dudaklarımı büzdüm. "Geceyi film ve dizi izleyerek geçirdim. Bu en güzel şey falan."
"Of abi, hani yürüyecektik? Su almaya da gelinmiyor." Arkamdan gelen kız sesiyle başımı o tarafa çevirdim. "Seni beklerken Taehyung'u gördüm." Bana döndü. "Sana bahsettiğim kız kardeşim, Miyoun." Miyoung göz devirip yanımıza geldi. Abisi gibi güzel bir kızdı.
"Miyoung, memnun oldum." Bana uzattığı eline baktım. Küçük elleri vardı. "Taehyung ya da Valerio, hangisini kullanırsan. Ben de memnun oldum." Diyerek elini sıktım. "Demek İtalyansın." Başımla onu onayladım.
"Siz nerden tanışıyorsunuz? Sevgilin mi yoksa abi? Bu kadar yakışıklı bir sevgili bulduğuna inanamıyorum." Dedikleriyle yutkunmuştum. Kızın gözleri tam olarak benim üzerimdeydi. "Miyoung ne diyorsun? Taehyung benim öğrencim, ama arkadaş gibiyiz." Kız omuz silkti. "Ne demişler? Arkadaş ayağı, göt ayağı." Diye mırıldanmıştı kız. Gözlerim kendiliğinden büyüyüverdi. "Sus artık Miyoung. Saçma sapan konuşuyorsun." Ortamdaki havayı dağıtmak için konuştum. "Boşversenize." Kitap okumaya gelmiştim güya...
"Ayağın daha iyi mi?" Bıkkınlıkla nefes verdim. "Evet iyi hyung. Sorma artık, o kadar ciddi bir şey değil." Demiştim ona dönerek. Ona dönmemle bacaklarımız sürtüşmüş, aynı anda yutkunmuştuk. Hemen önüme döndüm. Miyoung kıkırdıyordu.
"Evde göreceksin Miyoung." Umursamayarak konuştu. "Şansa bak, bugün Yunhee gelecekti. Tüh." Jungkook sinirle kıza dönmüştü. "Evimdeki öpüşme seslerinizden ve inleme seslerinden bıktım. Kendi evine çık artık." Gülmemi tutmaya çalışarak dudaklarımı birnirine bastırdım. O sırada dibimdeki Jungkook dudaklarıma bakmış, tekrar önüne dönmüştü.
"Sen de birilerini getir o zaman, mesela-" Jungkook lafını kesmişti. "Sakın, sus artık." Bu sefer ben konuştum. "Lezbiyen misin?" Bana odaklanmıştı. "Evet öyleyim."
Telefonumdan saate bakmış, sadece bir saat geçtiğini fark ederek geri kapatmıştım.
"Bu gün bize gelsene Taehyung." Kaşlarımı çatarak düşünür gibi yaptım. "Abine sor bakalım, o istiyor mu?" Jungkook bizi takmıyor, telefonda biriyle mesajlaşıyordu. "Abi! Dinlemiyor musun bizi ya?" İkimiz arasında bakışları giderken konuştu. "Hayır, dinlemiyordum." Miyoung ben konuşacakken hızlı bir şekilde lafa atıldı. "Taehyung bize gelse diyorum ama sen sallamıyorsun bile." Omuz silkmişti. "Tamam gelsin." diyerek tekrar telefonuyla ilgilenmeye başladı. Miyoung gözlerini devirdi. "Kiminle konuşuyorsun bizden önemli?" Telefonun ekranını göstermişti.