「2 · sessizliğin sesi.」
•
Birden bire gözlerini açtı. Direkt olarak yukarı bakıyordu. Slytherin yatakhanesinin kendine has koyu yeşil tavanını görmeyi beklerken, burnunun dibindeki gümüş renginde metali gördü, yavaşça elini kaldırarak soğuk metale dokundu. Ama hemen geri çekti, sanki olması gereken yerde olmadığını yeni anlıyordu. Etrafına bakındı, iki yanında da gümüş rengi kare fayanslar vardı. Kafasını döndürerek hafifçe arkasına bakmaya çalışınca, metal, ufak bir kapı gördü. Hızlıca elini uzattı ve kapıyı açarak kendini dışarı attı.
Nerede olduğunu anlaması pek uzun sürmemişti, Şamarcı Söğüt'ün altındaki bir delikten çıkmıştı. Nasıl Şamarcı Söğüt'ün altındaki bir delikten çıkmıştı? Orada bir gizli geçit bile olsa, şuanda herhangi metal kapı veya gümüş fayans görmüyordu.
Neden burada olduğunu, nasıl buraya geldiğini düşünürken kendine doğru harakete geçmiş ağacın büyük kolunu görerek ağaçtan uzaklaşmak için koşmaya başladı. Fakat hızlıca kafasına çarpan sert ve pürüzlü dal ile bilinci kapandı-
Albus nefes nefese kalmış şekilde yataktan doğruldu. Az önce ne olduğunu düşündü, rüya görmüştü. Sanki uzun süre nefessiz kalmış gibi hızlı nefesler alarak etrafına bakındı, yatakhanedeydi. Diğer yataklara baktı, boşlardı. Hepsi. Kaşları çatılı bir şekilde odada gözlerini gezdirirken aralık kapının ardından gelen hışırılarla oraya döndü.
Üzerindeki yorganı yavaşca yana çekerek ayağa kalktı. "Scorpius?" yavaşca bir adım attı. "Scorpius, sen misin?"
Yeniden duyduğu hışırtılarla bir kere daha etrafına baktı. Ardından yutkunarak kapıya doğru yürümeye başladı. Kapının önüne geldiğinde küçük aralıktan gelen soğuk rüzgarla ürperdi.
Kararsız bir şekilde hafifçe kapı kolunu tuttu. Gözlerine kapatarak kulak tırmalayıcı gıcırtılarla birlikte kapıyı kendine doğru çekti ve birkaç adım adıp gözlerini geri açtı. Normalde Slytherin Ortak Salonu'na inen merdivenlerle karşılaşması gerekirken, karşısında Yasak Orman'ı gördü. Biraz ileride ise Kara Göl vardı. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur yerdeki toprağı çamura dönüştürüyordu.
Gözleri büyümüş bir şekilde göle ve ağaçlara bakarken arkasından gelen kapının çarpma sesiyle yerinde zıplayarak arkasını döndü. Kapı yoktu, sanki hiç var olmamış gibi. Sanki sihir yapılmış gibi.
Tabii sihir yapılmış olabilirdi, sonuçta büyünün gerçek olduğu bir dünyada yaşıyordu. Belki bunların hepsi bir büyücü veya cadı tarafından yapılmış illüzyondan ibaretti. Belki de bir anda büyü kalkacaktı ve karşısında koyu yeşil ve gümüş renkleriyle, yılan işlemeli döşemeler çıkacaktı. Bunlar olabilirdi. Ama olmayadabilirdi.
YOU ARE READING
dream • albus severus potter
Fiksi PenggemarAlbus'un rüya ile gerçeklik arasındaki çizgisi yavaş yavaş bulanıklaşmaya başladığında, o çizgiyi yeniden belirginleştirmek için her fırsatı değerlendirmesi gerekiyordu. scarssandstarss © 020720