Karar vermiştim artık kimseye güvenmeyecektim. Kime güvendiysem hepsi beni yarı yolda bırakmıştı. Peki ben bunları hak edecek ne yapmıştım? Sadece sevmiştim. Sevmek günah mıydı? Belkide sadece bana haramdı ve ben böylece günah işledim?
Çalan telefonumla düşüncelerimden sıyrılarak, sehpanın üzerindeki telefonu aldım ve yanıtladım.
'Alo Lixie?' Chan hyungın sesini duyduğumda sevinmiştim. Bana iyi geliyordu.
'Efendim hyung?'
'İyi misin? Eğer değilsen yanına gelebilirim, biraz kafa dağıtırız. Ya da dışarıda biraz hava da alabiliriz ne dersin?' Hızla konuştuğunda kıkırdamıştım.
'İyiyim hyung. Endişelenmene gerek yok.'
'İyi olmana sevindim. Ihhım aslında arkadaşımın bir partisi var benimle gelmek ister misin?' Parti kafamı dağıtmak için cazip bir fikir gibi gelmişti.
'Olur hyung.'
'Tamam akşam sekizde seni almaya gelirim o zaman?'
'Tamam sonra görüşürüz hyung'
'Görüşürüz Lixie.'
Telefonu kapattım. Sekize iki saat vardı. Bu hazırlanmam için anca yetecek bir süreydi.
•
Hazırlığım bittiğinde aynada son kez kendime baktım. Siyah dar bir pantolon, üstüne beyaz bir tişört ve kombinimi tamamlayan siyah deri ceketimle partiye gitmek için hazırdım.
Telefonuma gelen mesajla hızlıca elime aldım. Chan hyung mesaj atmıştı.
Chanie hyung: ben aşağıdayım seni bekliyorum. Hazır mısın?
Felix: evet hyung. Geliyorum^^
Telofonu kapayıp cebime attım ve hızlıca odamdan çıkıp kapıya yöneldim.
Kapıyı açtığımda tüm yakışıklılığı ve karizması ile Chan hyung karşımda duruyordu.
(Get cooldaki hâli)
"Selam."
"Selam hyung." Beraber arabaya doğru ilerlemiş, Chan hyung şoför koltuğuna bende yanındaki koltuğa oturmuştum.
Chan hyung arabayı çalıştırdığında yolculuğumuz başlamıştı. On dakikayı geçen zamandan sonra varmıştık parti alanına. Geniş ve göz alıcı bir villaydı. Ayrıca kalabalık bir partiydi de. İstemeden de olsa gerilmiştim.
"Hyung burası çok kalabalık." Chan hyunga doğru konuştuğumda bana döndü.
"Sorun değil, sakin bir yere geçeriz." Kafamla Chan hyungı onayladım.
Geniş bahçede sessiz sakin bir köşeye geçtik. Buradan müzik az da olsa duyuluyordu. Bahçe de çok kalabalık sayılmazdı. Hızlıca etrafa göz gezdirdim, tanıdık birileri var mı diye. Ama tanıdığım birini görememiştim.
"Ne alırdınız efendim?" Gelen garsonla dikkatimi ona verdim.
"İki tane kokteyl alalım." Chan hyung konuştuktan sonra garson onaylayıp elinde tuttuğu tepsiden iki tane kokteyl bırakmıştı masaya.
"Hyung benim lavaboya gitmem gerekli." Chan hyunga döndüğümde onayladı ve beraber villanın içine girdik. Aşinâ olduğu evden lavabonun yerini bulmuştuk.
"Hyung sen git istersen telefonlarımız masada kalmıştı, ben gelirim."
"Nasıl istersen." Chan hyung gittiğinde lavaboya girdim ve ihtiyacımı gördüm. Rahatlamıştım ne yalan söyleyeyim.
Tuvaletten çıkıp ellerimi yıkadım. Kapıyı açıp koridora çıktım. Elimdeki peçeteyle elimi kurularken iri bir bedene çarptım.
Gördüğüm kişiyle gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Keza onunki de.
■■■■■■■■■■
Şu fotoğrafın komikliğimi desem tatlılığı mı?? Dldmkdjdmsjdjdjdjdj
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angel-hyunlix✔
Fanfiction¤tamamlandı¤ "Hyunjin: karamelli çikilatam yapma ama böyle bak gelecekteki kocan üzülüyor :(( " Hyunlix texting