Gece derin ve sessizdi yalnızdım olayın üstünden 6 ay geçmişti bu kasabada bir düzen oturtmuştum bile artık daha rahat hissediyordum bahçe ipleriyle ilgilenip kendimi doðaya emanet ediyordum ruhum teslim olmuþtu evrene sadece dünyanın kalbini dinliyordum. Sabah aniden kalkıtm akşam jeesie ve kız arkdaşlarım gelecekti onlar için bir yemek hazırlamam gerekiyordu mutfağa hızlıca koyuldum bir şeyler hazırlamaya başladım.
Salata yapacaktım yeni bir bıçak buldum cok parlak ve netti ayna gibiydi bu evde bulmuştum tam bunu düşünürken bıçağa yansıyan bir gölge gördüm arkamda daha sonra döndüm ve bir şey yoktu göremedim yine kabusum geri mi dönmüştü 6 ay geçtikten sonra beynim yine kuruluyor ve oyun mu oynuyordu akşam olmak üzereydi sakince kahve yaptım klasik bir müzik açıp ortamın gerginliğini atmaya çalıştım bütün camları açtım ama faydası yoktu içimdeki huzursuzluk öyle büyüktü ki yarım kalmışlıklar yaşıyrdum belkide.
Sofrayı başladım bahçede mumlarımı koydum ve hepsini yaktım etrafta mükemmel bir koku olmuştu vanilyalı mum kokusu her zaman beni etkisi altına alıyordu o arada bahçede yürümek istedim koru tarafına bakarken bir ışık hüzmesi sürekli yanıp sönüyordu ne olduğunu anlayamadım araba farı sandım ama araba için bir yol yoktu giremezdi ya da bi fener beynimi ikna etmeliydim bu olamazdı. Artık beynim yanmak üzereydi bahçenin içinde ilerledim ve o yaratıkla göz göze geldim. Sadece ikimizdik beynimin içinde üretmiş olamazdım her şeyi ile gerçekti bir canlıydı sanki nerelerde gelyordu hiç bir fikrim yoktu
Beni saran ışıkları bütün bedenimi sanki aydınlatıyordu hücrelimin içine girdiğini hissediyordum daha sonra gözlerimi kapadım tam teslimiyetle o kudretli ruha karşı koyamadım. Beynimin içine sızdığını hissedebiliyordum artık ölüm hiç birşey ifade etmiyordu çünkü artık onunla birlikte ölümsüzdüm uzaklardan tanıdık bir ses aramıyordum kimseye ihtiyacım yoktu artık bu dünyadan değildim aitte değildim. Zaman kavramım yok olmuştu zamansızlık nasıl olur tarifi edilmez artık ben araftydım o taraftaydım.