"Sıcak bir kalp, ıslak bir burun."
Jeongguk'un ağzındanİrislerim ağaçlarla donatılmış arka bahçemizde gezinirken ellerim arasındaki iki tasmayı da sıkı sıkıya tutuyor, önümde yürüyen ve ara sıra birbirine sataşan iki köpeği izliyordum.
Güneş, akşamüstü olması nedeniyle bulutların ardına çekilmişti, güzel bir sonbahar günüydü ve daha yeni yeni etkisini göstermeye başlayan soğuklar yüzünden üzerimde okul formamın uzun kollu tişörtü ve başımda da en sevdiğim, turuncu renkli berem vardı.
Taehyung ise yanımdaydı, benim adımlarımla eş atmaya çalıştığı adımları yüzünden bazenleri ardımda kalıyor, bazenleri de tam dibimde bitiyordu. Onun da üzerinde okul forması vardı ama üstüne aldığı el örgüsü olduğu belli, sarı renkli hırkası ve gazoz kapaklarından yaptığını anladığım rozetleriyle biraz daha farklı görünüyordu benden. Benimkine oranla sıska olan bedeniyse her esintide titriyordu, çoktan kızarmış burnu da soğuklara karşı hassasiyetini gösteriyordu.
Sessizdik, önümde yürüyen Tofu ve Pongo'nun tasmalarından yükselen sesler ve dördümüzün nefes alıp verişleri dışında tamamiyle sessizdik. Neden bilmiyorum ama onunla konuşmak istiyor olmama rağmen ne diyeceğime dair bir fikrim yoktu. Taehyung'un az önceye kadar tedirgin olması benim de gerilmeme neden olmuştu sanırım, bu yüzden ne kadar laf döndürebileceğimiz bir konu bulmaya çalışırsan çalışayım kafam durmuş gibi hissediyordum.
Tofu'nun kliniğe geldiğimizi anlamasının ardından çıkarttığı zorluk bu tedirginliğin esas sebebiydi. Taehyung söylemişti, Tofu da diğer köpeklerin yaptığı gibi kliniklerden ve özellikle de aşılardan korkuyordu. Bu yüzden onu tutmaya çalıştığım için beni ısırmaya çalışmış, ardından da tüm kliniği birbirine katmıştı. Bunun suçluluğunu birkaç dakika önceye kadar üzerinde taşıdığını düşündüğüm Taehyung ve hâlâ sinirinden bir şey kaybetmemiş olan Tofu'nun Pongo'yla tanışmış olması, ikisine de her şeyi unutturdu sanmıştım. Pongo her ona yaklaştığında kuyruğunu bacakları arasına sıkıştıran Tofu, şimdi fazlasıyla sakindi. İki köpek her havladığında ve birbirlerini devirmeye çalıştıklarında ise Taehyung'un gülümsediğini görüyordum, şimdi bu sessizliğinin sebebini ise beni tanımıyor ve yabancılıyor olmasına bağlıyordum.
Derin bir nefes alıp da bakışlarımı ona çevirdiğimde ayakları dışında başka bir yere bakmadığını bir kere daha teyit etmiştim. Bunun nedenini de bir türlü anlayamamıştım, Taehyung okuldayken de tıpkı burada olduğu gibiydi. Kimseyle göz teması kurmamaya özen gösteriyordu, siz onun yanına gidene kadar da konuşma başlatmıyordu. Konuşmayı becerebildiğiniz, ilgisini çekebildiğiz o an ise sohbeti sarıyordu. Daha öncesinde tek kelime bile etmemiştik birbirimize, okul açılalı pek olmamıştı çünkü ve ben de pek sosyal bir çocuk olmadığımdan onun yanına gitmeyi istememiştim. Ona benzeyen yanlarım vardı, birisi gelip de benimle konuşana kadar onunla konuşmaktan çekinirdim işte.
Şimdi ise perçemleri, o uzun kirpikleriyle karışırken ve uzun hırkasını avuçları arasına almışken konuşmak istiyordum. Bu yüzden ne diyeceğimi bilmiyor olmama rağmen dudaklarımı araladım ve aklıma gelen ilk şeyi sordum; "Okul konusunda herhangi bir sorunun yok, değil mi?"
Adımları birkaç saniyeliğine durduğunda ellerindeki bakışları bana döndü, uzunca bir zamandır konuşmadığım için pürüzlü çıkan sesim ve onun parıldayan gözleri yüzünden utandığımı hissettim. "Yok." diye yanıtladı beni, sesi tatlı bir heyecan taşıyordu. "Sadece, biraz çekiniyorum. Kaynaşmak ve yeni ortamlara adapte olmak benim için her zaman zordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
be by my side
Fanfictiongazoz kapaklarından rozetler ve örgü kazaklar... -270221 [texting+düzyazı]