10

904 96 60
                                    

merhabalar, öncelikle bu kadar geç kaldığımız için özür dilerim :( ama bu sene benim sınav senemdi ve artık son düzlüğe girdim, bu yüzden buraya fazla uğrayamıyorum. umuyorum ki benim gibi bunun stresi ve kaygısıyla başa çıkmaya çalışan herkes güzel bir sonuç alıp şu lanet dönemin getirisi olan her türlü olumsuzluktan kurtulur.

çok uzatmayacağım; 11. bölüm, bu bölümün devamı şeklinde olacak. bbms'ın kıskanç jeongguk'uyla, yoongi bey'in tanışmasını okumak adına sizi böyleee aşağıya alalım o zaman.

umarım beğenirsiniz çünkü bu bölüm diğerlerine göre daha uzun!!



-

"Anahtarlık ve kolye."

Parmaklarım, omzumdan sarkan çantamın kulplarını sıkı sıkıya kavramışken dudaklarımı ısırıyor ve yanımda durup ayakları üzerinde sallanan Taehyung'a bakıyordum göz ucuyla.

Utangaç hissediyordum, tıpkı onun gibi. Sınıfa girdiğim gibi elindeki ufak ve mor kutuyla bana alttan bakışlar atan Taehyung'un yüzündeki güzel gülümsemeyi düşünmeden edemiyordum ama en çok neyin sevincini hala içimde taşıyordum biliyor musunuz? Anahtarım yanımda olmadığı için çantamın fermuarına taktığım mavili, beyazlı anahtarlığı ve boynuma geçirdiğim incecik kolyeyi... Onun bana ilk hediyesini.

Onun elinden çıkan her türlü eşyayı beğeniyordum, sosyal platformlarda paylaştığı her videoyu hevesle izliyor hatta ona eşlik etmeyi deniyordum. Onun elinin yatkınlığını biliyor olmama rağmen bu anahtarlık ve kolyeyi gördüğümde yaşadığım şaşkınlık dahil; aklımdan gelip geçen her türlü düşünce değerliydi benim için. Şu zamana kadar bana alınmış pahalı, şık hediyeler onların yanından geçemeyecek kadar özeldi hem de.

Okul birkaç dakika kadar önce bitmişti, ikimiz dışında tek tük öğrenci kalmıştı ve onlar da ailelerini beklemek üzere bizim gibi büyük bahçede oturuyor ya da dolanıyorlardı. Öğleden sonraki saatler olduğu için ufak bir esinti vardı; bu esinti üzerimdeki uzun kollu tişörtün üstünden tenimi okşuyor ve Taehyung'un uzun, yumuşak saç tellerini savuruyordu. Zaten bu yüzden bakışlarım ona dönüp duruyordu, saçları gözlerine girdikçe ya da burnunu kaşındıracak şekilde yüzünü sevdikçe dudaklarımda peydahlanan gülümsemeye engel olamıyordum ve bileğimdeki tokayla saçlarını toplayabileceğini söylemek istiyordum ona.

"Jeongguk?" Esinti kadar yumuşak sesi kulaklarıma dolduğunda ve zaten onun üzerinde olan bakışlarım gözlerine tırmandığında ısırdığım dudaklarımı serbest bıraktım. Yanakları ufak bir kızıllığa ev sahipliği yapıyordu, güneşin altında beklediğimiz için benim yanaklarım gibi onunkilerin de yandığını biliyordum. Ondan farklı olarak yüksek ihtimalle benim nefret ettiğim çillerim belirginleşmeye başlamışlardı bile.

"Efendim?" dedim, sesim fazlasıyla ilgili çıktı ve bunun farkındalığıyla onun yüzünde tatlı bir gülümseme oluştu. "Saçlarım beni rahatsız ediyor ve ben, tokamı sanırım evde unutmuşum. Eğer rahatsız olmam dersen, bileğindeki tokayla saçımı toplayabilir miyim?"

Kirpiklerim birbirine geçip gözlerim birkaç kez kırpıştığında sorusunun ardından hızla başımı sallamaya başladım. "Tabii." dedim. "Tabii, rahatsız olmam. Aslında saçlarının gözüne girdiğini fark ettim ve sana tokamı kullanmak isteyip istemediğini soracaktım ama sen benden önce davrandın."

be by my sideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin