10. Bölüm:

819 21 51
                                    

Cümlelerimin endamına kapılıp da buraya kadar gelen istikrarlı insan; tekrar hoşgeldin ve ne güzel geldin..

Geceleri ırmak kenarından geçen yıldızların heyecanıyla, cümlelerimin bu sayfalara yansıması tarif edilemez bir şey..

Yazmak her satırda bir cümle doğurmak gibidir. Benimse artık sayısız çocuklarım var...

Keyifli okumalar dilerim.. 🙋💙☕








                                💙

Millerce senden kaçtığımı zannetsen de,
Işık hızıyla yanına, nefesine koşuyorum ben,
Hiç rastlamadığım bir şefkatle huzurlanıyorum..
İki bedevi gibi hasret çöllerinde,
Sevgi kumlarına bata çıka ilerlerken..
Bir damla su oldu dudakların,
Susuzluğumu unuttum ben..

                                  💙








&&&


Önce narin belini kavrayan ve oradan da, bir bebeğin yanaklarını andıran omuzlarına dokunan letafet; beyaz elbisesinin içinde bir incinin eşsizliğini yaşatıyordu..

Fransız güpürlü büstiyeri, bulut beyazı tüyleriyle düşler ülkesinden gelen, bir tavus kuşunun hiçbir dokuma tezgâhının dokuyamayacağı nakışıyla işlenmişti.

Hareli bakışların sahibi, kaşlarına her erkeğin asılıp kalmak isteyeceği bu genç kadın; evrenin aşkı anlatan işaretleriyle donatılmıştı..

Kayıp sandallar dün gece akıntıya kapılmış olsa bile, bütün gösterişiyle nehir hâlâ yerinde duruyordu. Yaşanacak her günün bir hediye olduğunu düşünen Lidya, şeker dudaklı mutsuzluğun cazibesine aldırmayıp, göçeri olmayan diğer güzelliklere odaklandı...

Valizlerini hazırlamış, akademiyi de İzlem’e teslim etmişti. Yokluğunu aratmamasını, Nil’e özel bir ihtimam göstermesini birkaç defa tembih etmişti.

Arkadaşına bugüne kadar hep güvenmişti ve bu kız onu hiçbirinde de hüsrana uğratmamıştı. “Allah nazarlardan saklasın..!” diyecek kadar güçlü bir bağla birbirlerine can yoldaşı olmuşlardı.

Rusya dönüşü, Samir ve Peyman’ın akademide karşılaştıkları o gün gelen sarı zarfı elinde tutuyordu. Sıcağı sıcağına sevinememişti bile ama sonradan okuduğunda; özel bir bale topluluğundan, turne için aldığı kadın başrol teklifi, onu heyecanlandırmıştı..

Klasik balenin en zor eserlerinden biri olarak nitelendirilen Le Corsaire(Korsan) Balesi için, kılı kırk yararcasına çalışmak gerekiyordu.

İngiliz Şair Lord Byron’un aynı adlı eserinden baleye uyarlanan bu eser; teknik açıdan çok güçlü olmasının yanında, artistik bakımından ise sinema filmlerini aratmıyordu.

Toplamda kırk balerin ve kırk baletin rol aldığı bu eserde dansçılar performanslarıyla; gökyüzüne yükselmiş, küçük bir denizi andıran çit kuşlarının ruhuna bürünüyor, çivit rengi kanatlarıyla yerçekimine meydan okuyorlardı..

Samirle ilk adımı attıkları okul projesini şimdilik rafa kaldırmıştı. Çünkü her aşamasında başında olup, hayallerinde canlandırdığı şekliyle yapılmasını çok istiyordu Lidya.

Peyman ortalarda yoktu! Dün sabahki görüşmelerinden sonra ona ulaşamamıştı, mesaj da bırakmıştı ama telefonunu açmamış olacak ki ondan hiç haber yoktu.

Peyman'ın Lidya'sıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin