Bölümün başı benim için duygusal bir çöküş esnasında olduğum iki günün eseriydi fakat bugün aldığım güzel haberle kendimi daha güzel hissettim, bu yüzden sonu daha bir pozitif oldu. Ayrıca Nemesis'in saç rengini unuttum. Eğer yanlışsa düzeltmem için yorum yapın lütfen. 😅🤭😂
Matias'ın dediğine göre planların işe yaramama gibi bir durumu yok. Güçlüydük ve çoktuk. Halk bizim fikirlerimizi benimsiyordu.
Ama hiçbiri halkın bize karşı çıkabileceği durumunu hesaba katmamıştı; bunu düşünmeleri gerekiyordu. Her olasılık göz önüne alınmalıydı. Her şeyi düşünmek zorundaydık, sadece bir şansımız vardı ve bunu da berbat etme gibi bir durumumuz yoktu. Ya başaracaktık yada bu yol uğrunda ölecektik. Başka bir seçimimiz yoktu.
Matias'ın korkmadığına adım kadar emindim ama ben böylesine planlanmış bir durum karşısına titrek bir halde bekliyordum. Kendimi zayıf ve aciz hissetmeye başlamıştım. Ağabeyimin yanımda olduğunu biliyordum fakat böyle bir zamanda beni o bile koruyamazdı.
Alya beni saraya tekrar getirdiğinden beri yaklaşık üç saat geçmişti. Yatağıma uzanmış ve tavana bakmaktan başka hiçbir şey yapmamıştım. Stefan'la görüşme isteğim ağabeyimin ona güvenmesinden dolayı bir an da uçup gitmişti. Kendi kendime dakikalarca bu konu üzerine konuşsamda kendimi ikna edememiştim. Sürekli Stefan'a güvenmekle hata mı yapıyorum diye, beynimi dikdiklemiştim ama bir sonuca ulaşamamamıştım.
Alya yoldayken bana bir takım şeyler anlatmıştı. Saray içerisindeki grup üyelerinin kimliklerini öğrenmiştim. Sarayın çoğunluğu bu durumdan haberdardı; soylular dışında. Ama kale içten fethedildiğinde dışarıdan gelecek bir gücun şansı kalmazdı ki ve biz de kaleyi avcumuza almış sayılırdık.
Sırtımı kapıya döndüm ve elimi başımın altına koydum. Uyumak istiyorum ama kafamdan geçen düşünceler buna engel olmakla kalmıyor, beni stresin ortasına atıyordu. Her şey üst üste geliyor gibi hissediyordum. Endişelenmek için bir sürü şeye sahiptim.
Bunlardan biri de Stefan'dı. Endişelendiğim onu kesinlikle güven değildi; ilişkimizdi. Yaklaşık yirmi gün sonra düğünümüz vardı. Tekrar bu konu hakkında düşündüğümde, bunun çok ani olduğunun farkına varmıştım. Ağabeyimin bana verdiği parşömenlerden birinde, "İlişki olmayacak," yazarken ben ilişkinin en yüksek noktasına varmak üzereydim. Bunun bir cezası elbet vardı ama ağabeyimin beni bundan muaf tutacağını biliyordum. Sonuç itibari ile ben onun kız kardeşiydim, onun en yakını ve güvenebileceği tek kişi.
Dudaklarımı bükmüş, yattığım yerden, pencereden gökyüzüne bakmaya başlamıştım. Günün bu neşesi nedensizce moralimi bozmuştu. Şu an gri bulutlarla kaplı bir hava beni en çok anlatabilecek şeydi.
Gözlerimi uyumak üzere kapattığım esnada kapı çalındı. Sinirle dişlerimi sıktım. İçimden, içeride yokmuşum gibi davranmak geçsede bunu yoksaydım. "Gel," dedim. Sesim oldukça sinirli ve gereğinden fazla yüksek çıkmıştı.
Kapı açılmasına rağmen, arkama bakmak için dönmedim. Gelen kişinin Stefan olduğunu nefes alışverişinden anlamıştım çünkü. Onunla şu an konuşmak istediğim son şeyler arasında yer alıyordu. Keşke şu an, saraya ilk geldiğimde olduğu gibi benden kaçsaydı.
Zihnim bir çıkmaza gitmişti, her şeyden kaçmak için ama fark etmemişti ki, tek kaçtığı şey gerçekler değildi. Hayallerden de kaçıyordu, sanki gerçekleşse sonunda ölüm vardı.
"Nemesis," dedi oldukça sakin bir ses tonuyla. Stefan'a ağabeyimin ölmediğini tabi ki söylememiştim, beni bu zamana kadar gelmemi saylayan koruyucu ailemin yanına gittiğimi söylemiştim, bu bile ona karşı hala bir önyargı beslediğimin bir göstergesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nemesis ~bölümler düzenlenecek~
FantasyAcemi olarak yazdığım ilk fantastik eserdir. Bu yüzden fazlası mantık hatası olabilir, gördüğünüz hataları bana belirterek gelmişmemde yardımcımı olabilirsiniz. İyi okumalar... Başlangıç 26.05.20 Bitiş 19.08.20