Camdan dışarıyı izliyordum. Alya ile birlikte başkente pek uzak sayılmayan köylerden birine gidiyorduk. Ağabeyim oradaymış.
Heyecanlıydım. Garip hissediyordum, aile üyelerimden biri hayattaydı. Beni merak ediyordu, benim için bekliyordu ve bende ona kavuşmayı bekliyordum. Bu his Stefan'la kavuştuğum histen daha öte bir histi. Yoğundu ve yoğunluğundan dolayı, isimlendiremiyordum. Özlem içerisinde elbet vardı ama özlemi çevreleyen diğer hisler, anlaşılması zordu.
Gittiğimiz yol oldukça tenhaydı ve bir dağı tırmanıyorduk. Dağın sol kısmında pek koruyucu gibi gözükmeyen bariyerlerden başka bir şey yoktu. En ufak bir hareket, soluğu aşağıda almamızı sağlayabilirdi. Bu kadar yüksekte olmak korkutucuydu. Aşağıya baktığımda, ağaçlık arazinin ardından başlayan yol vardı. Yani dağa gelirken geçtiğimiz yol. Yüksekte olduğumuz için denizi rahatlıkla görebiliyordum. Denizin üzerinde parlayan güneş ışıkları ve hafif dalgalar çok güzel bir görüntü oluşturuyordu. Sahile gitmemin üzerinden aylar geçmişti. Suya hasret kalmıştım, güçlenmem için en yakın zamanda büyük bir su birikintisi ile temas kurmalıydım.
Arabanın içerisinin soğuduğunu hissettiğimde, ellerimi hızla kollarıma sürttüm. Neden bir an da bu kadar soğumuştu ki. Dikiz aynasından, Alya'ya baktım. Yüz ifadesi ciddileşmişti. "Aşırı güçten dolayı," dedi. Sanırım bu aniden soğumanın açıklamasıydı fakat bu denli soğuk bir atmosferin olması tek bir şeyin açıklaması olabilirdi; burada koruma vardı, yani hala hayatta olan bir veya birkaç büyücü ve element üyesinin güçlerini birleştirmesiyle oluşan bir güç.
Bu devrimde sadece elementler yer almayacağını anlamış oldum. Geriye kalan büyücüler bize yardım etmekten çekinmiyor gibiydi. Bu yolda yalnız olmadığımı bilmek ve üstüne üstlük zaten ben gelmeden önce birilerinin bundan rahatsızlık duyup, bir şeyler yapmak adına yavaştan harekete geçtiğini bilmek alabileceğim en güzel haberlerden biriydi.
Alya ve Lukas'tan alabildiğim birkaç bilgiden en önemlisinden biri de, ağabeyimde bu işin içerisinde olmasıydı. Krallıktan rahatsızdı ve eski döneme dönmek, babamın yapamadığını yapmak istiyormuş. Yapabilirdi, gençken o da babam kadar gözü karaydı. Onu her şey için destekleyeceğim. Yapamadığını ben yapacağım, yaptıklarında da ben yardımcı olacağım. En kusursuz plana ulaşana dek, durmayacağım.
İlerleyen dakikalarda, gece çok geç uyuduğum için üzerime uyku bastırmıştı. Varacağımız yerin biraz daha uzakta kaldığını var sayaraktan uyumaya karar verdim.
***
"Nemesis."
Gözlerimi yavaşça araladığımda, arabanın durmuş olduğunu fark ettim. Küçük ve kapısı ardına kadar açık bir evin önünde durmuştu. Gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım ve, "Alya," diye mırıldandım. Şoför koltuğu boştu. Kafamı yavaşça sağ çevirdiğimde, arabanın açık kapısını tutan bir adam vardı, kaşlarım çatıldı. Yüzünü göremiyordum. Sadece siyah kumaş pantolonunu görebiliyordum. Oturduğum yerde, açık kapıya doğru kaydığımda, o kişi sesten dolayı kafasını eğdi. Yüzünü artık görebiliyordu... "Ağabey!" diye çığlık attım.
Sakalları yüzünü süslemişti, çok olgun gözüküyordu ama gözlerinin altından yorgun olduğu belli oluyordu...
Ne yapacağımı bilemiyordum. Ona sarılsam mı? Yutkundum ve ona bakmaya devam ettim. O da beni süzüyordu. "Sen gerçekten Nemesis misin?" diye sorduğunda, gözlerim dolmuştu.
Aklımda onunla karşılaşma sahnemi hiç canlandırmamıştım. Böyle bir şey de beklemiyordum ama çok mutluydum. Kalbimin üzerinde bir kelebek uçuyor gibiydi, gözlerimden süzülen yaşlarla kafamı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nemesis ~bölümler düzenlenecek~
FantasyAcemi olarak yazdığım ilk fantastik eserdir. Bu yüzden fazlası mantık hatası olabilir, gördüğünüz hataları bana belirterek gelmişmemde yardımcımı olabilirsiniz. İyi okumalar... Başlangıç 26.05.20 Bitiş 19.08.20