Ağızımdaki birikmiş kanları yere tükürdüm. Aldığım bu metalik koku bazen bünyeme iyi gelse bile bazen de çok tiksinç bir şey olabiliyordu.
Jackson endişeli bakışlarıyla içeriye girdi. Bir süre göz temasından kaçındı. Büyük ihtimal kafasındaki düşünceleri toparlamaya ve zaman kazanmaya çalışıyordu.
"Yapma böyle senden sadece bir iki dosya istiyoruz. Hem versen ne olur ki? İtibarını mı kaybetmekten korkuyorsun? Zarar görecek kişi sen değilsin bile."
Yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı. Saatlerdir ağızımdan laf almaya çalışıyorlardı. Tek yaptığım susmaktı.
"Susacak mısın yani?"
Hayret eder gibi sorduğu soruya da gülerek karşılık verdim. Dişlerimin kan içinde olduğuna emindim.
"Gülümsemek ilk defa hiç sana yakışmıyor. Koruduğun kişi şuan seni umursamıyor bile... Sana o kadar teklifimden sonra beni hala kabul etmedin."
Sinirleniyordu. Yani sinirliymiş gibi davranıyordu. Planımız çok iyi ilerliyordu.
"NİYE?" Birden bağırması odadaki herkesi korkuttu. Yine benden cevap alamayınca arkasını dönüp gidecekken kelimeler dudaklarımın arasından döküldü.
"Size hiçbir bilgi vermeyeceğim. Buraya bilgi vermeye değil almaya geldim. Ben tüm yeraltını queeniyim. Buranın çıkışı da var. Uyarmak istedim."
Farklı bir kurgu ile karşınızdayım. Yazmaya 9 temmuzda 2020 de başladım.
Umarım beğenilir....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi Şans
RandomTam bir sene... Özlediğim yere dönmem bir senemi aldı tam. Başıma geleceklerden haberim olmadan. 'Özledim ... Her gece kırmızı şarabımı yudumlarken tek düşündüğüm şey bu.' . . . 'Taçı taktığımı görmüşsün. Hatta 'Güzel' demişsin. Teşekkür ederim.' ...