Heyoooo
Ben geldim. Herkese iyi okumalar...Çisem ve Berrak omuzumdaki ve kolumdaki yara ile ilgilenirken Mark, Luka'nın son durumunun nasıl olduğunu öğrenmeye çalışıyordu.
"Canın acıyor mu?"
Korkmuşlardı. Bu sadece bir başlangıçtı. Hepimiz için...
Mark da vurulmuştu. Çatıya yerleştirdikleri adamları Çisem, Berrak ve beni hedef almıştı.
Çisem'e gelen kurşun Mark'a isabet etmişti. Mark bu tarz şeylere soğuk kanlı olsa bile bizim için endişelenmişti. Çisem'i ilk defa görmesine rağmen ona siper olmuştu. Berrak'a alınan hedef de bana vurmuştu.
Arabaya bindiğimizde Mark hepimizi kontrol etmişti. Çisem ve Berrak sağlamdı. Mark'ın sadece kolunda yara vardı.
Bana denilen o şeylerden sonra, kahkahalara boğulmuştum. Acımı umursamadan hiçbir şey olmamış gibi gülmüştüm. Sonrasında arka adamlarından iki tanesini öldürüp Jackson'ın önüne kadar ilerlemiştim. Luka'nın babası da arkada gururla gülümsüyordu. Karşımda olmaya cesareti olmadığı halde.
'İstediğini yapabilirsin ben buradayım.'
Mark telefonu kapatmış yanımıza doğru ilerliyordu.
"Laura, Luka iyi fakat bir veya iki gün uykuda tutacaklarmış."
Çaresizlik...
"Laura sen iyi misin?"
İyi değildim. Çok güçsüzüm. Acınası bir haldeydim. Günden güne kötüleşen iğrenç bir insandım. Hayatımda iyi şeylerin olmamasının başka bir açıklaması olamaz.
"Biraz uyu istersen hım, bizi korkutuyorsun böyle."
Çığlık atarak ağlamak, bağırmak, etraftaki eşyaları kırmak istiyordum ama güçsüzdüm.
Yavaşça ayağa kalktım ve benim eşyalarımın olduğu odaya doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan gelseler bile ses çıkarmadım.
Odada bulunan çalışma masasına ilerledim. Bir şeyler düşünüp bu durumdan kurtulmalıydım.
Çizim çantamda her zaman önemli evrakları ve aylık planlamalarım bulunurdu.
Masanın üzerine çıkardığım planlamayı incelemeye başladım. Berrak, Çisem ve Mark ne yaptığımı anlamaya çalışırken sakin bir tonda konuşmaya başladım.
"Bir süre beni yalnız bırakır mısınız?"
Mark kaşlarını çatmıştı. "Ne düşüneceksen beraber düşünelim Laura. Her şeyi kendin üstlenmeye çalışma."
"Mark yalnız kalırsam daha iyi olur. Lütfen!"
"İkiniz de aynısınız! Kalın duvarlarınız var. Luka da aynen böyle. Bırakın da yardım edelim." Sesi sinirli çıkıyordu.
Ayağa kalktım. "Mark kolundaki yarayı Çisem ve Berrak temizlesin. Sonra da biraz dinlenin. Şimdi odamdan çıkın ki üzerimi değiştireyim."
"Biri buz kraliçesi birisi de buz kralı şu hale bak. Birbirinizi bulmuşsunuz. Başınız sıkışınca hemen kabuğunuza çekiliyorsunuz. Sonra da ağlayacak bir omuz arıyorsunuz." Tüm sinirini benden çıkartıyordu.
"Aylardır birbirinizden uzaksınız ikiniz de ayrı yerlerde acı çekiyorsunuz. Çaresiz bir şekilde geziniyorsunuz etrafta. Biraz birilerinden yardım alsanız veya beraber konuşsanız hiç böyle olmayacak." Susmam en doğrusuydu.
"Luka ile de kaç defa konuştum yok. Sanki duvara anlatıyorum. Saatlerce konuşsam yine akı-" Gözlerim dolmuştu. Çaresiz bir şekilde etrafta gezdiğim gibi aynı zamanda yorgundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi Şans
RandomTam bir sene... Özlediğim yere dönmem bir senemi aldı tam. Başıma geleceklerden haberim olmadan. 'Özledim ... Her gece kırmızı şarabımı yudumlarken tek düşündüğüm şey bu.' . . . 'Taçı taktığımı görmüşsün. Hatta 'Güzel' demişsin. Teşekkür ederim.' ...