Okuldaki ilk gününde müdürün yanına giden ilk kişi olarak, rekorlar kitabına adımı altın harflerle yazdırmayı düşünüyorum. Siz şimdi olayın nasıl olduğunu merak ediyorsunuzdur. Anlatıyorum:
Ders geometriyi. Sınıfa çok katı görünen bir kadın girdi. Galiba o öğretmendi, öğretmen olacak zaten salak başka kim olabilir -kendime hakaret eden ilk kişi olarakta rekorlar kitabına girebilirim, benim için fark etmez yeterki adım şu kitapta yazılı olsun-. Derse başladık, 10-20 dakika sonra -bu arada dersin en önemli yerindeyiz- birinin telefonu Ajdar-Çikita Muz şarkısı ile son ses çalmaya başladı. Herkes bana bakınca -salaklığımdan dolayı- başta bir şey anlamasamda sonradan telefonun bana ait olduğunu anladım ve hocadan izin bile istemeden telefonu açtım. Kenan Bey toplantıyı yaptığıyla ilgili bir şeyler anlatırken bende umursamaz bir tavırla hocaya bakıyordum. Hayır ukala zengin salaklardan değildim ama sinir olduğum birini - hocalarda dahil - sinir etmek için elimden geleni yapardım. Ve bu hocaya da sahidende sinir olmuştum. Zaten insanlar en ufak şeye sinirlenen yaratıklar değilimidir? Ki bende öyleyim. Ne kadar çok 'sinir' dedim ben öyle, ki bu çok sinir bozucu. Tamam susuyorum.
Konuşma bitince telefonu kapatıp bana bakan kişileri umursamadan çantama koydum ve hiçbir şey olmamış gibi öğretmene bakmaya başladım. Öğretmende tip tip bana bakmaya başlayınca "Dersi anlatmayacak mısınız hocam? Geri kalmamamız lazım, bence devam edin." dedim. Bazen diyorum ki keşke 'göt korkusu' denen şey bende de olsaydı.
Hoca sabır diler gibi tavana baktı ve geri bana bakarak "Ilk günün olduğu için affetmeli miyim?" diye sordu. Affet diye yalvarmamı mı bekliyor bu? Hocam siz beni hiç tanımamışsanız. 'Nereden tanıyacak salak?' diye geçirdim içimden.
"Keyfiniz bilir hocam." dedim ve arkama yaslandım. Düşünüyorumda sanırım ben sahidende çok sinir bozucu bir kızım.
Hoca "Kalk müdürün odasına gidiyoruz! Bir tane şımarık bize yetmiyormuş gibi ikinciside geldi başımıza. Nedir kızım bizim sizden çektiğimiz!" diye bağırarak söylenmeye başladığında kendime lanet ettim. Bana acilen göt korkusu gerekiyordu. Bu hoca da iki saniyede sinirlendi zaten. Ben daha uzun sürer sanıyordum.
Tutku'nun yanından geçerken "Çok yanlış kişiye bulaştın kızım." diye fısıldadı. 'Boşver' der gibi elimi salladım.
"Niye elini kolunu sallıyorsun sen?! Zaten yaptıkların büyük bir saygısızlık değil mi?" bu hocada ota boka sinirleniyor yaa! Disiplin cezası almadan kurtulmam imkansız sanırım.
"Umarım atılırsın SEVER!" 'Bay Ego' dediğim bu çocuğun derdi ne? Küçücük bir şeyle atılmayacağımı bilmiyor mu? Benim soyadım bu kadar garip miydi? Bu soyadını seçerken hangi kafadaydılar acaba? Yeşil inekler uçmayı ne zaman öğrenecek? Kafamda deli sorular...
"Sus Tamer!" diye bağırdı 'Bayan Sinir'. Demek Bay Ego'nun adı Tamer miş.
"Özür dilerim Şeyime hocam." o nasıl isim be! Az önce kendi ismime dua ettim. Yani yazık değil mi dokuz ay karnında taşıyorsun sonra bu ismi koyuyorsun. Acıdım valla! - Yazarlar isimleri Şeyime olanlardan özür diler.-
Sınıftan dışarı çıktığımda hoca "Sen git ben geliyorum." gibi bir şeyler geveledi ve içeride kaldı. Kapının önünde beklerken içeriden Bay Eg- yani Tamer'in sesi sonrasında ona bağıran bir Şeyime hoca sesi geldi. Kısacası yarım dakika da olsa beklemek sı-kı-cı. Hoca 'sen git' demişti bunun için gitmekte bir sakınca görmedim ve merdivenlere doğru yürümeye başladım. Zaten bir dakika sonra tekrardan kapının açılıp kapanma sesi ve adım sesleri duyuldu. Gelenin hoca olduğunu düşünüp arkama dönmedim fakat tekrar kapı sesi gelince sonradan topuklu ayakkabı sesleri duyunca gelenin kim olduğunu merak ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLYARDER
Novela JuvenilAcı ve hatayı saklayabilir miyiz? Peki ya geçmişimiz acı ve hatalarla doluysa, o zaman saklayabilir miyiz? Geçmişimiz bizi oluşturuyormuş... Benim geçmişim acılarla dolu, yani ben acının ta kendisi mi oluyorum? Acı eğer bensem saklanabilirim. Ve sak...