13 güzel şeyler olabileceği ihtimaline inanmak

511 108 44
                                    

yaklaşık yarım saat önce yağmaya başlayan yağmur biraz önce tamamen durmuş ve yerini kara bulutlardan temizlenmiş gökyüzüne bırakmıştı. neredeyse hiç konuşmamış ve yer yer su birikintilerinin oluştuğu yolda yavaş yavaş, beraber yürümeye koyulmuşlardı. birbirlerinden kaçarak geldikleri yolu yan yana geri dönüyorlardı. o ana kadar grilinin kulaklarında dakikalardır aynı şey yankı yapıyordu, hiçbir tepki ver(e)meden burnunun ucundaki yüzün bir tarafını izleyip durmuştu. hiçbir şey söylemeden kırmızının en tatlı tonundaki kulakları ve yüzünden bir türlü silemediği tebessümü ile yola atmıştı kendini. aralarında tek bir çıt sesi bile çıkmayan ikili, okulları çok da uzaklarında kalmasa bile derse giriş zilini hatta harcadıkları zamanın farkına varmadan kaçırdıkları iki dersin teneffüs zillerini duyamamışlardı. gerçi ne kadar umurlarında olurdu, orası meçhul.

"şimdi ne yapacaksın?" içini savaş yerine dönüştüren düşüncelerinin çığlıklarını delip geçen sesin kaynağına döndü.

"ne yapmam, nasıl tepki vermem veya ne söylemem gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok," yalan değildi, ne yapması gerektiğini (belki de sadece şimdilik) gerçek anlamda bilmiyordu.

"sen ne yapmayı planlıyorsun?" gözlerini yanındakinin yüzüne çevirip bir cevap bekledi.

"benim varlığımı bil istemiştim ve evet, bilmen için bir şeyler yaptım," gri hırkasının ipleri ile oynarken duyduklarıyla zarflar, notlar, kendisi için yazılanlar, küçük prens ve en güzeli olan kavanoz aklına geldiğinde kendi kendine gülümsemişti. adımlarını izlerken kafasını sallayarak devam etmesini işaret etti.

"sadece yapmak istedim, yaptım ama sonrasını düşünmedim. düşünmek istemedim çünkü düşünseydim kötü ihtimaller aklımı çelip beni en başından vazgeçirecekti, çoğu zaman yaptığım gibi sadece... yaptım." ellerini yumruk yapıp hırkasının cebine attı.

"bakma böyle dediğime," yarım gülüşüyle kendi cümlesini böldü, ağzından kaçan minik kıkırtıyı duyan çocuğun gözlerinin yüzünde gezindiğini hissettiğinde yanakları yanmaya başlamıştı. hemen devam etti. "öncelerinde çok düşündüm ve güzel şeyler olabileceği ihtimaline inandım."

başındaki gri kapüşonu düzeltip küçük ellerini siyahlının yaptığı gibi ceplerine attı. yavaş yavaş yürümeye devam ederlerken okul bakış açılarına girdiğinde felix üzülmüş hissetmişti, konuşmasa bile onunla daha fazla zaman geçirmek istiyordu ki aynı duygular katbekat haliyle notçu için de geçerliydi.

garip sessizlik. her şeyin farkında olup susuyorlardı, her şeyi bilip, kalplerinin bağırışları dahil her şeyi duyup ses etmiyorlardı. bunu bozan siyahlı olmuştu. "insanlara güvenemiyorum, milyonlarcası arasında doğdum ama şanslıydım ki sana aşık oldum."

dudaklarını birbirine bastırıp tepkisini ölçmek için biraz bekledi, nefesinin hızlandığını duyduğunda devam etti. "sana güvenmek istedim, şimdi sen de bana güven istiyorum." sesi titrer gibi olmuştu heyecanından dolayı ama kendini kontrol etmek için olabildiğince zorluyordu bedenini, sessizce yutkunmaya çalıştı ve bir tepki, cevap ya da hareket bekledi.

dinledi, konuşurken onu izledi. nefesini kontrol edemediğini, ciğerlerini şişirmek isterken nasıl kasıldığını, kelimelerin resmen boğazına dizildiğini gördü. büyük, demir kapıdan içeri girmeden önce hafifçe kolundan tutarak durdurdu onu felix, gözlerinin gözlerine değmesini bekledi. izlerken biraz tadını çıkardı kahveliklerinin, ilk kez aklında tutmak için inceledi dudaklarını, ezberine geçirmek için baktı kirpiklerine. daha çok kez bakmaya fırsatının olacağını bilmeden uçları ıslak siyah saçların örttüğü yüzün her ayrıntısına bakmaya çalıştı saniyeler içinde. meraklı bakışlarının altında saklanan heyecan ve beklentinin bir an sabırsız küçük çocuklar gibi el salladığını gördü ve bundan cesaret alarak sonrasını düşünmeden aklından ne geçiyorsa dudaklarından döktü.

"beni burada bekle, çantalarımızı yukarıdan alıp geleceğim." tam ağzını açıp itiraz edeceğini fark ettiğinde bir elini yukarı kaldırıp durmasını sağlayarak konuşmaya devam etti.

"hiçbir şey diyemezsin, bu sefer ben düşünmeden hareket edeceğim." gözlerini gözlerinden çekmeden önce koşmaya başladı, "güzel şeyler olabileceği ihtimaline inanıyorum." ona kocaman, içten bir gülümseme hediye etti ve okul binasına doğru hızla koşmaya başladı.

bu bölümden pek memnun değilim çünkü karşılıklı konuşmaları yazamıyorum, insanlarla kendim bile konuşamazken nasıl yazabilirim ki.. bir de, anlatım şeklinde okurken zorlandığınız zamanlar oluyor mu? her zaman üçüncü gözden yazıyorum ama,,🥺

bir kavanoz dolusu yıldız, changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin