19 çilek dudaklara ilk baskı

421 67 64
                                    

aboöpüsmüvra🤭

sahilden sonra eve dönmek istemeyip changbin'in teklifi ile kendi halinde tek tük insanların olduğu küçük, sıcak bir kafeye gelmişlerdi. içeri girer girmez felix'in dikkatini çeken ilk şey arasında boşluk olmaksızın kitaplarla dolu raflar olmuştu ki changbin'e parmağıyla orayı işaret etmiş ve adımlarını oraya sürmüştü. kitapların üzerinde gözlerini gezdirip isimlerini incelemeye başlamıştı.

parmak ucuna çıkıp yukarıdaki bir rafa uzandı. "biliyor musun, bir totem vardır: kitaplığından rastgele bir kitap alırsın..." kapağını göremediği bir tane aldı eline. "rastgele bir sayfa açarsın..." sayfaları çevirip ortalarda durduğunda parmağını arasına koydu. "ve sonra rastgele bir cümle seçersin. o an için o cümle sana doğruyu, doğru yolu gösterebilir veya karmaşık düşüncelerine bir cevap olabilirmiş." changbin'in yanına geçip elini kaldırdı, avucunu işaret etti gözleriyle. "ya da senin için anlamı olabilecek herhangi bir şey." changbin elini yumruk yapıp felix'e uzatmıştı, o da changbin'in işaret parmağını tutup bir yeri seçmesini beklemiş, sonra gösterdiği cümleyi okumuştu.

"zaten onu dorian gray'le bir araya getiren müzik olmuştu."

kısa cümleyi okuyuşunun ardından felix içinden cümleyi tekrar tekrar okumaya devam etmişti, tıpkı changbin gibi. zaten onu dorian gray'le bir araya getiren... müzik olmuştu.

bir araya, getiren. müzik.

"bize benziyor."

felix susup gülümseyerek başını sallamakla yetinmişti. kitap elinde öylece dururken sessizliği bozmak için, "totem işe yarıyormuş. sanırım biz, doğru yoldayız." demişti.

"biz... öyleyiz, değil mi?" felix başını kitaptan kaldırıp elleri cebinde ona bakan changbin'i başıyla onaylamıştı. "oturalım mı artık?" felix başını hızlıca sallayıp kitabı aldığı yere koymaya yeltenirken changbin onu nazikçe bileğinden tutmuş, "onu ben alayım." demişti.

"ben koyabilirim, changbin." diyerek kitabı aldığı rafa uzandığında yine durdurulmuştu.

"sen bir yer seç, ben hemen geliyorum." felix'in elinden kaptığı kitapla girişin yakınlarındaki, girerken onları en az burası kadar sıcak bir gülümsemeyle karşılayan kasada görevli yaşlı kadının yanına gitmişti. felix de yuvarlak masalar arasında gezip duvar kenarında, ısıtıcının yanındaki bir masaya oturmuş sırtındaki boş çantasını sandalyesine asmıştı. elleri sıcacık ısıtıcıyla buluşmuş, bir yandan gözleri changbin'i arıyordu.

köşeyi dönmüş, üç metre ötesinde ayakta dikilen siyah saçlı çocuğun onun tarafına bakmasıyla elini kaldırmıştı. bir nevi buradayım demişti.

onun sandalyeyi çekip oturmasını izlerken, "nereye gittin sen?" diye sordu.

"hiç." felix tek kaşını havalandırarak ona bakmaya devam ettiğinde doğal olarak devam etme gereği duydu. "hiç ya, küçük bir şey sadece."

"söyle, merak ediyorum." kollarını masaya dayayıp başını eğerek yüzüne aşağıdan bakmıştı.

"kitabın içine ufacık bir not yazıp yazamayacağımı sordum, sorun olmayacağını söylediler. ben de yazdım."

"ne yazdın söylesene, meraklandırma beni." alt dudağını büzmüş ona bakan çocuğa changbin dudağını onun gibi yapıp başını sağa sola sallamıştı. felix küçük bir kahkaha atmıştı.

bir kavanoz dolusu yıldız, changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin