20 uykuda sarıldık birbirimize, düşlerimiz karıştı. son

368 62 29
                                    

aktiflik bayilmis beklemiodunuz di mi 😽

"bir şey söylemek istiyorum."

hm gibi kısık bir mırıldanma sesi yükseldi changbin'den.

"bir akşam kafamızın içinde ne varsa bırakıp gitsek. bir deniz kenarı mı olur, bir uçurum dibi mi... biraz daha uzaklaşsak, kaçsak bu kalabalık telaştan. çok değil, sadece birkaç saatliğine." sustu ve bir gün görmese özleminden içinde fırtınalar kopacak yüze döndü.

o da sustu onun gibi, diyecek bir şeyi yoktu. o konuşsun, isterse saçmalasın saatlerce dinleyeyim diye düşünürken kafasını sallayarak ve, "olur, bir gün yapalım." demekle yetindi.

oynadığı changbin'in saçlarından elini çekip tam yanında diz üstü oturarak geçirdikleri saatlerden sonra harmanlanmış şefkati ve tetiklenmiş sevgisi ile yüzüne yan profilinden baktı, sıkı sıkı tuttuğu elin üzerine boştaki parmak uçları ile hafif daireler çiziyordu. galiba yeni bir alışkanlık ediniyordu, elleri sadece onun görebildiği bir resim kağıdıydı sanki.

changbin boştaki elini onun yanağına yasladı, felix ise gözlerini kapatıp avucuna bastırdı yüzünü.

"gökyüzü olduğunu defalarca söylüyorum sana. yıldızlı gece olduğundan bihabersin."

felix birden geri çekilip elleriyle yüzünü kapattı. "hayır ya. yapma şöyle." dediğinde parmakları arasından bakıyordu changbin'e.

changbin dudaklarının arasından kaçan kıkırtıyı tutamayıp, "neden?" diye sordu bir yandan.

"ne kadar hoşuma gitse de ne zaman şöyle şeyler söylesen kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor..."

"yapmayayım mı?"

"bilmiyorum... ne yapacağımı şaşırıyorum. bir de baksana," diyerek ellerini yanaklarından çekti. "kıpkırmızı olmuşumdur."

"tamam, tamam yapmayayım o zaman. sustum hatta," eliyle hayali bir fermuar çekti ağzına. "bk knşmyrm rtk."

felix başını sola yatırmış, göz bebekleri kararsızca ve hızlı hızlı hareket ediyordu. bağdaş kurduğu bacakları arasında elleriyle oynarken hemen öne atılıp hızlı bir öpücük verdi.

changbin öpücüğün dudağının kenarına denk gelmesini es geçerek arsızca sırıttı.

"fermuar tam açlmmş, birz dha... şrya dğru." diye yarım ağız konuşarak dudaklarının ortasını gösterdi.

felix üstüne atlayıp bir kelebek öpücüğü de oraya kondurup changbin'in yanına yüz üstü yattı. biraz yüzünü izledikten sonra garip hissettirmeye başlayan sessizliği böldü.

"sihri bozmak istemiyorum ama neden ben? tanımıyorsun, konuşmadık, beraber vakit geçirmedik. nasıl oldu da... merak ediyorum yani."

"gözleri dudaklarından önce konuşan birini ilk kez görmüştüm."

"bunu senden duymak beni çok mutlu etti."

"senin mutluluğun benim mutluluğum."

felix kocaman gülümseyerek, "beyefendi, bu kadar hazırcevap olmayı nasıl başarıyorsunuz? hani laf yetiştiremiyorum size. bir 'dur'unuz yok mu acaba?" diye sevimli sevimli konuşup changbin'in yanaklarını sıkıyordu.

"belki okuduğum kitaplardan belki seni görünce dilim çözüldüğünden? hiçbir fikrim yok."

öylece bakıp gülümsedikten sonra aniden aklına gelen şeyle, "bu arada..." diyerek yataktan kalkıp kitaplığının önünde durdu, aradığı şeyi bulduğunda elini alıp eski yerine döndü. en başta soru işaretleriyle onu izleyen changbin'in kafası kapağını gördüğü kitap ile daha da karışmıştı.

"bu nereden çıktı?"

"senin de tahmin edeceğin gibi geçen gittiğimiz yere gittim. okul çıkışıydı, bir şey içerim diye düşündüm sonra oraya girdim. kasadaki o kadın beni tanıdı ve kitabı bana hediye etmek istediğini söyledi."

changbin onaylar mırıltılar çıkarıp devam etmesini bekledi.

"kadın böyle dedikten sonra kitabı bana getirdi, üzgünüm merak edip içine baktım galiba senin için önemli bir şey yazıyor içinde bakmalısın, falan gibi şeyler söyleyip bana verdi. ben de aldım tabi."

changbin, yüzünde felix'in çözemediği bir ifadeyle, "ufak, önemsiz bir şey olduğunu söylemiştim." dedi.

"hayır, senin yaptığın hiçbir şey benim gözümde önemsiz değil. kalbimi nasıl çarptırdığını bilmiyorsun." diyecek bir şey bulamadığından bu sefer changbin dizlerini kendine çekip küçülerek felix'in beline sokulmuştu. "hem notta ne demek istediğini tam anlayamadım, biraz anlatabilir misin?"

"ne yazıyorsa, tam olarak demek istediğim şey o."

"ben... ruhunu göreceğim?"

"evet," aşağıdan baktığı yüze yaklaşarak, "dün, şimdi, yarın ve her zaman olacağı gibi." diye fısıldamış ve belinin yanlarından yatağa sabitlediği kollarından destek alarak altında küçülenin üstüne eğilmiş dudaklarını birleştirmişti. şimdi bir kavanoz dolusu yıldız duruyordu bir öpücük ötesinde.




















"ruhumu göstereceğim sana.
yalnızca tanrının görebileceğini
sandığın şeyi sen de göreceksin."
—20210314

















kendim yazdim diye degil bu kurguyu cok seviyorum ama simdi bkdy.. saka. burada bitti mi yani...

en sevdiğiniz bölüm, kısım ya da diyalog?

ozel bolum isterseniz son bolumlerin kirk oyu falan gecmesini beklerim:((

okuyan oy veren yorum yapıp heyecanıma ortaklık eden herkese tesekkur ederim, baska kurgularda goruselim 😽💗

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 18, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

bir kavanoz dolusu yıldız, changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin