*4.bölüm*

31 3 0
                                    

"SINIRA GİDİYORUZ!!" bağırışlarıyla herkes uyandı. Başta ne olduğunu anlamasalarda Savaş herkese, hazırlanmaları gerektiğini çünkü sınırın ötesinde hala normal bir yaşam olduğunu öğrendiğini söyledi. Bunu duyan ev halkı büyük bir mutlulukla hazırlanmaya başladı. "Ya birimiz ölürse." dedi, Melisa. Herkes ona baktı ve işlerine devam ettiler. "Ya ölürse!" diyerek yineledi. Savaş "Kimse ölmeyecek!" diyerek Melisa'nın sırtına vurdu. Melisa ise bir şey demeden hazırlanmaya başladı.

Herkes hazırdı, dışarı çıkacaklardı. Melisa'nın kolu biraz da olsa iyiydi. Sınıra yaklaşık 8 km vardı. Az buz bir mesafe değildi fakat yürümek o kadar zor olmamalıydı. Yürürken Savaş Melisa'ya yaklaşarak "Endişe etme, hepimiz iyi olacağız." dedi. Melisa gülümsedi. Biraz ürküyordu, çünkü buralarda yaratıkların bulunma ihtimali yüksekti. Ya sınır? Sınırda diğer tarafa geçmek isteyen tonlarca yaratık yada onları sınırda vurmak isteyen onlarca asker olabilirdi. Her iki ihtimalde olabildiğince ürkünçtü.

Yaklaşık 1.5 km ilerlemişlerdi. Ana yol yerine ara sokaklardan ilerliyorlardı. Belki bir yerde yaşayanlar olabilir diye kapılara vuruyor yada biraz ses çıkartıyordular. Şuana kadar yaşam belirtisine rastlamamıştılar. Bu sırada hafif bir köpek havlaması duyuldu. Yakından geliyordu, bir evin bahçesinden. Melisa koşarak bahçeye girdi ve orada yavru bir köpeğin olduğunu var etti. Korkmuştu fakat kafesi onu korumuştu. Yağan yağmurlar su kabını doldurmuş ve mama torbası yırtılmıştı. Melisa köpeği kafesinden çıkardı ve kucağına aldı. Hırkasıyla yavru köpeği sardı ve arkadaşlarının yanına döndü. Herkes başta bir bu eksikti gibi kötü tepkilerde bulunsada tamam, her neyse diyerekten devam ettiler.

Sınıra pekte bir mesafe kalmamıştı. Herkes yorulmuştu fakat vakitleri yoktu. Sınırda onları bekleyenden haberleri olmadan devam ediyorlardı. Melisa köpeği taşımaktan kollarını hissetmez hale gelmişti ki Savaş, "Amigo'yu ben alıyorum" dedi. "Onun adı Max bikerem" diyerek güldü Melisa.

Sınıra ulaşmışlardı. Ve pekte bir şey yoktu. Sadece onları fark etmemiş olan tembel birkaç yaratık ve ölü askerler. Sınırın diğer tarafına geçmek için telleri aşmaları gerekiyordu. Herkes çantalarını diğer tarafa atarak tırmanmaya başladı. Bu sırada bir yaratık onları fark etti. Bu tarafa doğru koşuyordu. Derya panikledi ve tellerden aşağı düştü. Savaş tam aşağı inip onu kurtaracakken yaratık Deryayı yakaladı ve onu paramparça etti. Savaş hızlı bir şekilde tele atladı ve karşı tarafa geçti. Bunu gören diğerlerinin durumu çok kötüydü. Haftalarca yanlarına kalmış bir kız, mükemmel bir kız gözlerinin önünde paramparça olmuştu. Savaş herkesi teselli etmeye çalıştı ama hepsinin morali çok bozuktu.

Az biraz kendilerine geldikten sonra yürümeye devam ettiler. Bir süre sonra Beyzat Melisa'ya dönerek, "Yollarımız burada ayrılıyor hanımefendi." dedi, biraz hüzünlü bir sesle. "Seni tekrar görmek istiyorum, beni bul lütfen." dedi Melisa. "Belki..." dedi Behzat ve arkasını dönüp gitti. Melisa kırılmıştı, duyguları fazla ağır basmaya başlamıştı fakat elinden gelen bir şey yoktu. Aşık mıydı? Belki hayır, belki evet. Bir fikri olmadı.

Devamı "Sınırdan Sonra" bölümünde takipte kalın. =)

SON 6Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin