Sallanmayı severim. Havaya yükselmeyi severim. Pıtı pıtı kyungsoo biraz daha yükseğe çıkayım.. Küçük kyungsoo, salıncakta sallanırken kendi kendine uydurduğu şarkıyı söylüyordu. Oldukça keyifli olan küçük çocuk sallıncağın birden bire durmasıyla şarkısı yarım kalmıştı. Karşısında kendi yaşlarında bir çocuk vardı. Kyungsoo birden kolunu tutan çocuğa baktı. Daha sonra kaşlarını çatıp konuşmaya başladı.
- Hey sen neden beni durdurdun. Bırak kolumu!
- Banane bende sallanacağım. Yana kay azıcık.
Kyungsoo çocuğun cevabına karşılık kaşlarını daha da çatıp o da cevap vermişti.
- Yah! Orada bir sürü salıncak var, git oraya bu benim sallıncağım bi kere.
- Ama ben tek başına sallanamam ki korkarım. Seninle sallanmama izin verirsen, şekerlerimi seninle paylaşırım.
Küçük çocuk cebinden çıkardığı şekerleri kyungsoo'ya gösterirken, kyungsoo bu teklif karşısında hemen yumuşamıştı. Zira kyungsoo'nun annesi onun fazla şeker yemesine izin vermiyordu. Kyungsoo, çocuğun elinden tutup yanına oturtup birlikte sallanmışlardı.
- Hey benim adım kyungsoo, senin adın ne?
- Benim adım jongin, arkadaş olalım mı?Küçük çocuk kyungsoo'ya elini uzatırken, kyungsoo'da mutlu bir şekilde kabul etmişti. Çocuklar zaman ilerledikçe iyi anlaşmaları sonucu iki çocuğun aileleri de birbiriyle tanışıp yakın arkadaş olmuşlardı.
Herşey yolunda ilerliyordu. İki çocuk birbiriyle sık vakit geçirip daha da yakınlaşıyorlardı. Ta ki kaza gününe kadar, o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı, en azından kyungsoo için. Jongin ile araları hiç bozulmamıştı fakat diğer bütün arkadaşlarını kaybetmişti. Kyungsoo birden bire içine kapanık asosyal bir çocuk haline gelmişti. Yinede jongin ile aralarının iyi olması kyungsoo'ya yetiyordu. Ama kyungsoonın jongine aşık olması işleri karmaşıklaştırıyordu.
Genç çocuk, yatağında uzanırken jonginle olan ilk tanışmaları gelmişti aklına, yüzünü güzel bir gülümseme kaplarken jonginle arkadaş olmasına vesile olan şekerleri hupur hupur yerken, kyungsoo'nun annesi onları o şekilde gördükten sonra birden çığlığı basmış ve oğluna doğru ilerlemişti fakat jongin hiç beklenmedik bir atak yaparak, kyungsoo'nun elinden tutarak koşmaya başlamıştı. Kyungsoo ise ona ayak uydurup gülerek koşuyordu. İkisini anneleri onları yakalayana kadar bütün parkta sürmüştü bu koşuşturma. Yakalan jongin birden ağlamaya başlayıp annesine kyungsoo'nun annesini şikayet etmiş,kyungsoo'yu kendileriyle beraber götürmek için bağıra çağıra ağlıyordu.
- Anneciğim nolur kyungie de götürelim bizim eve lütfen anne, bak götürürsek ben senin sözünden hiç çıkmam söz veriyorum. Hem onun annesi şeker bile vermiyor. Anne lütfen lütfen...
Esmer çocuk annesine yalvarırken, kyungsoo ve annesi şok içerisinde olanlara izliyorlardı. Jonginin annesi ise inatçı oğlunu nasıl sakinleştireceğini düşünüyordu. Birden bire kyungsoo jongine yaklaşıp ona sarılmıştı, Jongine herşeyin iyi olacağını söylemesiyle esmer çocuğun gözyaşları dinmişti. Sulu gözler ile kyungsoo'ya bakarken parktaki herkes onları izliyordu.
- Ne yani benimle gelmek istemiyor musun? Benimle gelirsen annem sana istediğin kadar şeker bile verir. Benimle gel kyungie.
- Ama ben annemi ve babamı özlerim. Onlar olmadan olmaz ki! Hem biz arkadaş olmadık mı? Hergün burada buluşur oyun oynarız. Olmaz mı? Sende bana şeker getirirsin. Nasıl fikir ama.
Kyungsoo, esmer oğlana kocaman gülümseyerek bakıyordu. Jonginse hem annesinden hemde kyungsoo'nun annesinden onları bir araya getirmeleri için söz aldıktan sonra sakinleşmişti.
Genç çocuk, anılarına dalmışken, annesinin onu akşam yemeğine çağıran sesiyle kendine gelip aşağı inmişti. Mutfağa girip yerine oturken anne ve babasının gergin tavırlarını farketmişti. Ailesinin tavırları karşısında annesinin gözlerine bakıp dökül artık bakışları atarken, annesi derin bir nefes alıp tek seferde konuşmuştu.
- Senin için bir doktorla görüştük tatlım. Düzenli olarak görüşmeye gideceğiz. İtiraz etme gibi bir şansın yok ayrıca. Kabuslar gördüğünü biliyoruz. İyi olman için elimizden geleni yapacağız. Değil mi kwang?
Orta yaşlardaki kadın kocasına bakarken tek kaşını kaldırmıştı. Adam, bu görüntü ve otoriter ses karşısında boğazını temizler gibi yapıp oğluna dönmüştü.
- Evet kyungsoo annen çok haklı senin için en iyisini istiyoruz oğlum.
Kyungsoo babasına hanımköylüsün bakışları atarken, babası ise sıkıyorsa sen karşı çık bakışları atıyordu. Kadının sesi ile ikilinin bakışları bozulmuştu.
- Kyungsoo yarın için sana okuldan izin aldık doktora gideceğiz diye, jongine haber ver sabah boşu boşuna gelmesin çocukcağız. Kwang sende işten izin al beraber gideceğiz.
Baba oğul tam itiraz edecekken, kadının bakışları ile suspus olmuşlar ve yemeklerini yemişlerdi. Yemekten sonra kyungsoo jongine mesaj atıp durumu kısaca özetlemişti. Tabi karşılığında bir sürü soru ile karşılaşmıştı. Hepsine tek tek cevap verip vedalaştıktan sonra kyungsoo biraz kitap okuduktan sonra uyumuştu.
Sabah erken uyanan Do ailesi kahvaltı yapıp kliniğe gitmişlerdi. Klinikte, doktorun asistani soojin karşılamış biraz beklettikten sonra içeri alacağını söyledikten sonra gitmişti. Kyungsoo ise oldukça gergindi neler olacağını kestiremiyordu. Karşıdan gelen asistanla beraber iyice gerilmişti.
- Doktorumuz Oh Sehun seni bekliyor kyungsoo, gel hadi.
Asistan konuştuktan sonra kyungsoo'yu yanına alarak gitmek üzere iken bayan do da harekete geçmişti ki asistan kız tekrar konuşmuştu.
- Üzgünüm efendim ama doktorumuz kyungsoo ile yalnız görüşmek istiyor. Sizinle daha sonra görüşecekler lütfen bekleyin.
Genç asistan gülümseyerek konuştuktan sonra kyungsoo ile ilerlemişti. Bayan do ise oturarak beklemeye başlamıştı. İkili yürürken kyungsoo iyice huzursuzlaşmıştı. Asistan kapıyı çalıp içeri girerken kyungsoo ise tereddütle içeri adımlamıştı. Kyungsoo'nun farkettiği ilk şey odanın karşısında ki duvarda 2 metrelik büyük bir akvaryum olmasıydı. İçerisinde renk renk çeşit çeşit balık vardı insanı kendine çekiyordu. Oda ise beklediğinden daha büyük ve ferahtı. Geniş pencerenin önünde rahat bir okuma koltuğu yanında ise küçük bir sehpa vardı. Kapının solunda ise doktorun masası ve kitaplığı duruyordu. Kyungsoo burayı çok beğenmişti. Genç çocuk odayı incelerken kendisine yaklaşan adamı farkketmişti. Doktoru uzun boylu, geniş omuzlu, siyah saçlı, kara kaşlı, beyaz tenli yakışıklı bir adamdı. Yüzü biraz sert görünsede güzümsemesi ile yüzündeki sertlik yok oluyordu.
Kyungsoo'ya referans edip koltuğa oturtuktan sonra kendi yerine geçip konuşmuştu.
- Merhaba ben doktor Oh Sehun seninle ben ilgileneceğim. Seninde adın kyungsoo öyle değil mi?
Kyungsoo baş sağlayıp onaylamıştı. Kyungsoo gergince parmakları ile oynarken doktor onu rahatlatmak için tekrar konuşmuştu.
- Bak kyungsoo özel durumunu biliyorum. Gerilmene yada endişelenmene gerek yok çünkü işaret dilini biliyorum.
Kyungsoo şaşırmış bir ifade ile izlerker, doktor gülümseyerek konuşmasını sürdürmüştü.
- İstersen ben konuşurum sende işaret dili ile cevap verirsin. İstersen yazarsın. Hatta ikimizde sadece işaret dili ile anlaşırız, sen nasıl rahat edeceksen.
Kyungsoo, doktorun söyledikleri ile rahatlarken aslında boşuna gerildiğini anlamıştı. Belkide burada olmak ona iyi gelecekti kim bilir...
➿➿➿➿➿➿➿➿➿➿➿➿➿➿➿