1

368 29 2
                                    

Her insanın bir dönüm noktası vardır değil mi? Kiminin sevdiğinden ayrılmak kiminin işinden ayrılmak...
Hayat bazen mükemmel denebilelecek şekilde ilerlerdi. Bazen de 'boka sardı' deyimiyle berbat giderdi.
Dönüm noktası işte bu zamanlarda ortaya çıkardı.

İlk başlarda her şey mükemmeldi. Boksördü. Hem de olduğu yerin en iyisi olan bir boksör.

İyi olmak için hep çalıştı. Gece gündüz çalıştı. Bu günlere gelmek kolay olmadı ama başardı.

Gittiği her maçı kazandı. Koçunun yüzünü astırmadı. Hep gurur duydurttu. Bu camianın aranan kişisiydi o. Jeon jungkook.

İşte bu zamanlarda her şey  mükemmel gidiyordu.
Ama her kuşun yükselişi ne kadar çabuk olursa yere çakılışı da o kadar çabuk olurdu.
Kuş yere çakılmıştı.

Genç adam motorsiklete binmiş 3 sokak ötedeki pizza siparişini götürüyordu.

Sokaklarda tek tük insan vardı. Herkes kendi halindeydi.
Motorsikleti son gaz sürüp sparişi vereceği yere geldi.
Merdivenler sanki fazla mı dikti?

Yavaş yavaş çıktı merdivenlerden duvarları yeşil olan küçük bahçeli şirin bir evdi.
Pencereleri ise tahtalarla kapatılmıştı. Acaba yeni mi taşınılmıştı?

Yavaşça kahverengi kapıyı tıklattı.
1. vuruşunda kimseden ses seda çıkmadı. 2. Kez vurdu. Yine kimse çıkmamıştı.
3 , 4 ve 5. Yine çıkan olmamıştı.

Geri dönüp merdivenlerden inerken

"Madem sparişi veriyorsun çıkta al! Ne diye onca yolu geldim ki ben!"
Diye söylendi.

Bir tane daha ek iş bulsa iyi olurdu. Gece yapabileceği iş.

Merdivenlerin sonuna geldiğinde kapı gürültüyle açıldı ve bir kız bağırdı.

"Afedersiniz! Spariş benim!"

Sabır dileyerek arkasını döndü jungkook.
Karşısında sarı saçları ve koyu gözleriyle bir kız duruyordu.
Tahmini 20'li yaşların başındaydı.

Merdivende öylece dururken kızın kendisine değilde arkasındaki ağaca baktığını farketti.

Ne garip bir kızdı bu?

Aslında güzeldi. Hatta fazlasıyla güzeldi.
Kızın mırıldanmasıyla kendine geldi.

"Gitti galiba. Tüh canım da çok çekmişti. Karşı komşuyu da boşuna rahatsız ettim."

Kızın seslice iç çekip dudağını büzmesi o kadar güzeldi ki bakmaktan kıza buradayım diyemiyordu.

Kız tam içeri girecekken kafasını iki yana sallayıp kendine geldi. Peşinden hızlıca koşup
"Hanımefendi!"Diye seslendi.

Genç kız arkasına yavaşça  dönüp tekrardan arkasındaki ağaca baktı. 
Ne vardı ki bu ağaçta!

"Siparişinizi getirdim!"
Diyerek dik merdivenlerden çıkıp sarı saçlı kızın yanına geldi.
Kız siparişin gelmesinin sevinciyle gülümsedi.
Jungkook ise kızın bir anda gülümsemesiyle afalladı. 
Hala arkasındaki ağaca bakıyordu bir de gülümsüyordu.
Garipti.

Kız nini gibi sesiyle
"Elinizi uzatır mısınız?"
Ne yapıyordu bu? Anlamasa da ızattı elini.
Kız bir süre elleriyle ellerini aradı.
Jungkook ise kızın göremediğini artık anlamıştı.
Eline değen eliyle ürperdi.
Yumuşacık adeta pamuk giydi elleri.
Onun kisi boks yapmaktan taşlaşmıştı.

Eline mir miktar para koyup çekti kendine.
Salak salak eline bakmıştı.

"Yeterli değilse biraz daha getirebilirim."
Genç adam anlamayarak
"Neyi?"
Kız kaşlarını çatarak
"Parayı?"
Jungkook hemen kendine gelip
"Hayır yeterli. Buyurun siparişiniz."
Diyerek elindeki pizza kutusunu uzattı kız bu sefer kolaylıkla buldu ve yavaşça aldı.
Arkasını dönüp yavaş yavaş eve girecekken durdu ve
"İyi günler"
Dedi. Sonrada yavaşça içeri girip gözden kayboldu.

 Sonrada yavaşça içeri girip gözden kayboldu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Your Eyes Tell ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin