3.BÖLÜM

34 6 14
                                    

Selam yeni bir bölümle karşınızdayım. Beklettim biraz ama 1700 kelimelik uzun bir bölüm oldu. Severek okuyacağınız keyifli okumalar.Bundan sonra daha sık bölüm atmaya çalışacağım.😊

MEDYA : HAE WOO VE FELİX

KANG HAE WOO :

Kargalar bile henüz kahvaltısını yapmamışken beni güzelim uykumdan mahrum eden kişiyi azarlayayacaktım ki başımda dikilenin babam olduğunu görünce bir şey diyemedim. Bu saatte ne istiyordu acaba?

"Hadi uyan kızım işimiz var."

"Ya baba bari haftasonu uyayabilme şansımı alma elimden." diye sitem ettim.

"Kızım antrenmanını düzenli olarak yapmalısın."

Tamam babam normalde de hep böyle titizdi antrenmanlarım konusunda ama bu kadar da değil. Fazlasıyla üstüme düşüyor ve bu davranışlarının üzerine birde şu not şüphelenmemi sağlıyordu.

"Pes ediyorum oldu mu baba? Kalkıyorum şimdi."

"Çokta güzel oldu. Ben seni aşağıda bekliyorum."

Duş alıp rahatladıktan sonra saçlarımı kurulayıp mavi kot bir şortla beyaz askılı bluzumu giydim. Saçlarımı örüp silahı belime taktıktan sonra babamın yanına indim ama o hazırlanmış çıkmak üzereydi.

"Baba nereye gidiyorsun? Sen götürmeyek miydin beni?"

"Üzgünüm tatlım şirkette halletmem gereken işler çıktı az önce aradılar."

"Son zamanlarda hep bizi boşluyorsun farkındasın değil mi?"

"Söz veriyorum bunu bir gün telafi edeceğim ama şimdi gitmem gerek."
diyerek yanıma geldi ve alnımdan öpüp "Görüşürüz kızım." diyip gitti.

Karnım açlıktan iflas bayrağı çekmek üzerine olduğuna dair guruldamalar çıkarınca mutfağa geçip kendime sucuklu bir tost hazırladım. Dolaptan portakal suyunuda alıp masadaki yerime oturdum. Kahvaltının ardından kırmızı üstü açık spor arabamla ormandaki kışlık evimize doğru yola koyuldum. Şehirden bayağı uzaklaştıktan sonra yolun kenarlarında gördüğünüz meşeler, çam ağaçları, güller ve göl manzarası sizi kendine hayran bırakıyor kalbinizi huzurla dolduruyordu. Keşke böyle bir yerde şehrin karmaşından uzakta doğup büyüseydim diye geçirdim içimden. Düşüncelerimin son durağı ormandaki kışlık evimiz olmuştu. Tabi babam ben gelmeden neredeyse on düzine adam dizmişti buraya beni korumaları için. Adamlara evin orada kalmalarını söyleyip atış yapmak için gerekli hedef tahtalarını yerleştirdim. Ne de olsa kendi başımın çaresine bakabilecek kadar iyi bir dövüşçü ve
keskin nişancıydım. Atışları yaparken hedef tahtasını o notları yazan Min Yoon Gi kişisiymiş gibi hayal ederek
ateş ettim. Tüm hedefleri tam on ikiden vurmuş olacaktım ki son hedefi vuracakken çalıların arasında bir hareketlilik sezip o yöne nişan alıp elim tetikte bekledim.

"Kim var orada?" Birkaç kez daha tekrarlama rağmen cevap gelmeyince çalılara yaklaştım.

Birden iki kişi koşarak kaçmaya başladı. Peşlerinden koşarken içlerinden birini seçip kurşun omzuna gelecek şekilde hedef alıp vurdum yavaşlatmak ve dikkatlerini dağıtmak için. Acıyla duraksayıp yavaş koşmaya başladı. Hızlı davranıp yollarını keserek ikisinide durdurmuştum. Korumalarda sesi duyup gelmiştiler. Karşımdaki yüzlere bakınca Taehyung ve dün bana çarpan çocuk olduğunu görünce şaşkınlık geçirdim.

"Ne arıyordunuz burada?" diyerek yaraladığım kişiye baktım. "Neyse ki çok ağır bir yara değil." diyip - Neden buradasınız? diye sordum sanırsam." dedim.

İMKANSIZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin