4 | ''My God.''

146 26 12
                                    

Finn, oda da votka atarken diğerleri sessizliğini koruyordu.

''O, çok güçlü.'' diye mırıldandı tok sesiyle. Başı hâlâ ağrıyordu.

''Evet,'' dedi Noah. ''Az kalsın aklıyla belimi kırıyordu.''

Finn, derin bir nefes aldı ve gözlerini kolları ile ayakları demirle bağlı olan baygın kıza, baktı. ''Onun gücü farklı.''

Jaeden başını salladı. ''Evet ama
kontrol edemiyorsa hiçbir şeyin
önemi kalmaz.''

Finn, kollarını göğsünde bağladı. ''O
bize yardım edebilir.''

Caleb ayağa kalktı. ''Bizi öldürebilir
ve bu riski alamayız.'' Yüzünün her
yerinin kanla kaplanmış baygın kız
odağını aldığında başını onaylamaz
bir şekilde, iki yana salladı. ''Buraya
yeni geldiği belli, zaten. Onu nerede bulduysan oraya götür.'' dedi sinirle.

Finn, anlamsızca Caleb'a baktı. ''Sen iyi misin, Caleb? Bu kızın güçlerinin farkına varıldığında IKQR ordusuna
alacak, ve bize karşı savaşacak. Seni bilmiyorum, ama ben,'' Caleb'a adım
attı. ''Kazanan taraf olmak istiyorum.''

Jaeden, gözlerini devirdi. ''O kızın buraya yeni geldiğini sen söyledin
Finn. Onunla zaman öldürmemeli
ve yolumuza bakmalıyız.'' diyerek
Caleb'a hak verdiğini belirtmiş oldu.

Noah anlamsızca Jaeden ile Caleb'a baktı.

Noah, ''Finn haklı. O anda hiçbiriniz o kızı durduramadı.'' dedi. ''Sizde dâhil Jaeden Lieberher ve Caleb McLauglin.''

''O kıza ihtiyacımız var.''

Caleb pes etmişçesine kendini koltuğa attı. ''O kız bize bela açacak.''

Finn derin bir nefes verdi. Böyle kıt beyinlilerle neden arkadaştı? Fırsat
nedir bilmezler miydi? ''Bunu ancak
zamanla görürüz, Caleb. Dene ve gör.''

''Kabul. Ama diğerlerine de sorup onaylarını bekleyeceğiz.'' Caleb,
sorun çıkarmakta bir numaraydı
resmen.

Iris, Sophia ve Jack'ten bahsettiğini
fark eden Finn, ''Iris'in asla onay vermeyeceğini biliyorsun. Onlara sormayacağız. O kızı biz eğiteceğiz.'' dediğinde kararlıydı. IKQR'a karşın
bu savaşı kazanmak istediği, barizdi.

O sırada Millie, gözlerini açtı. Ellerini oynatmak istedi ama bu sefer elleri
ve ayakları, demirle kaplıydı. Finn'in sesiyle gözlerini ona çevirdiğinde şok içinde kaldı. Hâlâ buradaydı ve bunun tek açıklaması, vardı. Bu, kabus değildi.

Diğerleri kızın uyandığını fark etmemişlerdi, hâlen derin bir
tartışmanın içindeydiler. Millie
sessizce ağlamaya başladı. Bunlar
da neydi? Sadie onu ne biçim bir işe sokmuştu böyle? Bu insanların amacı yardım olsaydı onu bağlamazlardı. Bu yüzden buradan bir an önce gitmeliydi.

Kendine geldi ve gözlerini Noah'a odakladı. Zihniyle bir şeyler yapabildiğini biliyordu. Belki
onu bayıltabilirse buradan kaçıp
evine dönebilirdi. Noah sanki bunu
hissetmiş gibi kıza baktığında gözleri büyüdü ve tam bir şey diyeceği zaman bilinci kapandı, ve bedeni yere devrildi.

Diğerlerinin ilgisi ve odağı Noah'a yöneldiğinde Millie demirleri
kırmaya çalıştı ama zihni bu sefer
çok yorulmuştu. Bir süre odaklanıp
parçalamaya çalıştı ama sadece ufak
bir, hareketlenme oluyordu. O sırada odaya Caleb girdi ve göz göze geldiler.

Caleb, gözlerini kıstı. ''Napıyorsun sen?''

Millie yorgunca mırıldandı. ''Bırakın beni. Gitmek istiyorum.''

Caleb ikilemde kaldı. Eğer IKQR onu bulursa ki muhtemelen bulacaktı. O zaman eğitirse Millie çok güçlü silah olurdu. Falat kız giderse belki herkes kendiyle ilgilenirdi. Savaşa böylelikle daha hazırlıklı, ve güçlü girebilirlerdi.

''Pekâlâ.'' dedi Caleb. Elini, Millie'nin bağlı olduğu demire koymasıya iki saniyede demir erimişti. Millie şok
içinde Caleb'a baktı. ''Aman Tanrım.
Siz, nesiniz böyle?'' diye sorduğunda
Caleb, hiçbir şey bilmeyen kıza baktı.

Ona acımıştı.

''Sadece, hayatta kalmaya çalış. Kimse senin gücünü bilmemeli. Kekeleme ve her şeyin hakkında yalan söyle. Ayrıca mavi üniformalı ekiplerden görür isen ve gücünü sorarlarsa, sadece 'Kefil.' de.''

Caleb kızın bağlı ayaklarına da aynı işlemi uyguladı ve kalkmasına
yardımcı oldu. ''Umarım dikkatli
olursun ve dediklerimi uygularsın.''

Ardından bodrumun arka kapısının kilidini açtı ve Millie'nin çıkması
için geri çekildi. Kız yüzüne vuran güneş ışınlarıyla derin bir nefes aldı.

Millie tökezleyerek ilerlerken Caleb
son anda onu durdurdu. ''Yüzün bu hâldeyken gidemezsin. Yıkayıp hızlı
bir şekilde git. Dediklerimi yapmayı ihmal etme. Kefil'i unutma.'' diyerek bodrum katından çıktı. Millie, etrafa bakındı, ve lavaboya ilerledi. Aynaya baktığında bir an kendini tanıyamadı.

Anlayamıyordu. 2 gün öncesinde evindeydi. Şimdiyse aklının
ucundan bile geçmeyecek şeyler yaşıyordu. Evine dönmek istiyordu.

Hızlı bir şekilde kanlardan arındı ve hâlâ açık kapıya doğru ilerlerken yukarıdan Finn'in sesini duyduğu
anda tüm gücüyle koşmaya başladı.

Bir süre, aralıksız koştu. Durduğunda nefes nefeseydi. Kendini dizginledi ve ardından, etrafına bakındı. İnsanların gözleri, üzerindeydi. Küçümseme dolu bakışlarla Millie'ye bakıyorlardı. Tabii ya. Millie, bir kendine baktı bir de ona bakan insanlara. Hepsi, oldukça şık ve elit giyinmişti. Millie ise pis giysileriyle ve dağınık saçlarıyla berbat duruyordu.

O sırada mavi üniformalı bir adam yanına yaklaştığında, Millie kalbini hissetmiyordu. Mavi üniformalı
adam eliyle bir işaret yaptığında
herkes işine devam etmişti. Millie
adamın gözlerine baktığında, lens
olduğu bariz mavi gözleriyle bakıştı.

''Adın?'' diye sordu adam. Sesindeki güçlü ton Millie'nin daha da ürpermesini sağladı. Ardından
Caleb'ın dedikleri aklına gelince
sakin bir şekilde, durmaya çalıştı.

O an aklına gelen ilk ismi beyan etti dudakları. ''Jane.''

Adam gözlerini kıstı. Tam ağzını açacakken Millie emin bir tavır
çerçevesinde, ''Kefil.'' dediğinde
adam bir süre Millie'yi inceleyip
ardından bir şey demeden yürüdü.

Millie kalbini tuttu. Etrafına bakındı. Nereye gidebilirdi? Bunlar da Caleb gibiyse Millie'yi öldürebilirler miydi? Yanında parası da yoktu. Susamıştı ve açıkmıştı. Kalacak yeri de yoktu. Taksi durdurma kararı aldı. Evine gittiğinde ebeveynlerine ödetirdi. Bir süre sessiz sessiz yol kenarında bekledi. Hiç araba geçmiyordu. Havanın karardığını fark ettiğinde ağlamaya başladı. İstemsizce ağlıyordu. Çünkü, yapabileceği tek şey buydu. Caddedeki insanlar artık yoktu.

Millie yapayalnız olduğundan artık emindi.

Ayağa kalktı ve tenha bir yer aradı gözleriyle. Bir ara sokak buldu ve
oraya ilerledi. Başı feci ağrıyordu.
Uyumak istiyordu ama açlığı bunu engelliyordu. Eski, kirli bir minder bulduğunda oraya uzandı ve cenin pozisyonu aldı, ve gözlerini kapattı.

''Tanrım,'' dedi titreyen sesiyle. ''Bana yardım et.''

---

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 14, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

power ' fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin