Benjamin John Thirwall açığa alındınız!
John kravatını gevşetip usulca sandalyesinde kalktı ve silahıyla birlikte diğer alet-edevatları masanın üzerine bırakıp toplantı salonunu terketti.Içinde her ne kadar müdürüne bağırmak, onun o kel kafasıyla alay etmek gelse de yapmadı.Çünkü tekrar gelecekti, o zengin züppelerin verdiği para anca bir kaç ay idare ederdi. Biliyordu bunu, bu başına gelen ne ilkti ne de son olacağa benziyor.John beklerdi.Zaten hep beklememiş miydi..? Hemen arabasına binip 2.evi olarak tabir ettiği nişanlısının yanına gitti. .
*******
Merhaba Erica. 11 yıl oldu.Sen gideli tamı tamına 11 yıl,4 ay,18 gün oldu.Biliyorum, daha önce yazmalıydım.Ama yapamadım. Özür dilerim Sevgilim.
Biliyor musun kel Ronald beni kovdu ! Tâbi biliyorsun beni görüyorsun değil mi? Şunu söylemeliyim ki seni özlüyorum. Tanrı şahidim olsun ki seni her geçen saniye boyunca özlüyorum ve bu hiç yok olmuyor.Kalbim acıyor ama yapabileceğim hiç bir şey yok.Geçen hafta Adela ile konuştum. Bana oğlunun Augst'tan bir hediye olduğunu ve onu şu an ayakta tutan tek şeyin James olduğunu söyledi.
Benim neden yok Erica? Augst'ta gitti ama o eşine bir armağan bırakmıştı. .Beni bırakıp gittin Erica.
Ama seni affediyorum.Bilirsin çünkü sana küs kalmaya dayanamıyorum.. Seni Seviyorum Erica ve bu sevgi bir an bile olsun azalmadı.
Gittiğine inanmak hala çok zor çünkü baktığım her yerde senden bir parça görüyorum ve onlardan kurtulamıyorum. Odamın her yerinde kıyafetlerin ve kitapların var. Onlar hâlâ bıraktığın yerde duruyorlar.
Elimden yavaşça kayıp gittin ve ben seni kurtaracak hiç bir şey yapamadım. . Üzgünüm Erica daha önce fark etmem gerekirdi ve ben fark ettiğimde her şey için çok geçti.Hayatımda ilk kez duyduğum bir hastalığın seni benden almasının ne kadar boktan olduğu hakkında hiçbir fikrin yok !
Sen günden güne eriyip gittin ve ben bunu fark edemeyecek kadar kördüm.
Tanrım ! Sümüklerim t-shirt üme damlıyor ve burada peçete bile yok. Bu mektup işine bulaşmamam gerektiğini biliyordum. Ama yazdıysam bitirmem gerekiyor.Sen gideli 11 yıl olmasına rağmen yokluğun ilk gün ki gibi acıtıyor..
Hayatım pişmanlıklarla doluydu ve sen.. Sen benim en büyük pişmanlığımdın Erica. Yanlış anlama seni sevmek, sana aşık olmak bunlar mükemmeldi ve bundan bir saniye bile pişman olmadım. Pişmanım çünkü seni farkedemedim. Kendimi bunun için suçlamadan edemiyorum. Kızacaksın ama yanına gelememek canımı acıtıyor.
Her an karar verip yanına gelebilirim.
Ama bunu istemezdin.
Biliyorum ve bu yüzden yıllarca sürecek olan bu ızdıraba razı geliyorum.
Seni Seviyorum Erica Ve bu acıtıyor....
Sevgiler
Benjamin John ThirwallJohn yazdığı mektubu sayısını bilmediği diğer mektuplarının arasına koydu. John bir kitapta okumuştu. Insan çok sevdiği birisini kaybedince en azından mektup yazıp yollardı. Bunu okuduğunda çok saçma bulmuştu. Hâlâ da bulmuyor değil ama insanın sevdiği kollarının arasından çekilip gitti mi.. her şey mantıklı gelir.
Şimdi yazıyordu belki 'o' meşguldür.İyice saçmalamadan kalkmak istedi ama onu burada tek bırakmak da istemiyordu.. O korkardı yalnızlıktan, üşürdü soğuktan ki Holmes Chapel'ın soğuğu insanı dondururdu. Tam kalkmaya yeltenmişti ki bir hıçkırık sesi duydu. Etrafına bakındı ve bir kaç 'mezar' ötede uzun sarı saçlı bir kadın gördü. Kadını arkasından görebilmişti ve onun ağlayıp ağlamadigini kestiremedi. Kalkıp kadının yanına gitti. Omzuna dokunup 'Pardon iyi misiniz? ' diye sordu. Kadın gözü yaşlı bir şekilde elini uzatan bu adama baktı. Bu 'yabancı' da kimdi böyle? Adam kadının anlam yüklü bakışlarından biraz ürkmüstü ve biraz garip hissediyordu. Kadının keskin yüz hatları anlam yüklü bakışları ona 'birini' hatırlatıyordu.
Kadına göre saçma olan bu bakışma son bulmalıydı. Ama yapamıyordu. O 'ona ' çok benziyordu. Kendine gelip 'Ne var?' diyebilmişti sonunda. John : 'Pardon sadece ağlıyordunuz ben duydum ve ııhm '
'Gelip teselli etmek mi istedin?'
John bu cevabı biraz abest ve ukalaca bulmuştu. Sadece kafa sallamakla yetindi.
'Teşekkür ederim ama teselliye ihtiyacım yok yıllarca olmadı şimdi de gerek yok.'
'Anlatmak ister misin? Rahatlatacaktır emin ol.' Kadın adamın gozlerinin içine baktı ve belliydi gözler yalan söylemezdi. Gözler kalbin aynasıdır. Adamın içinde fırtınalar kopuyordu. Belli ki o da en degerlisini kaybetmişti. Yoksa burada ne işi olabilirdi ki? 'Seninkiler dindi mi?'
John affallamıştı. Böyle bir cevabı kesinlikle beklemiyordu. Uzun bir sessizlikten sonra kadın ayağa kalktı. Tam arkasını dönüp gidecekken sadece tek cümle etmişti.
'Sessizliği dinle, söyleyecek çok şeyi var.'
Merhabalar :) Ben Didem ve yine yeni bir kurgu ile karşınızdayım. Bu giriş bölümü gibi bir şeydi. Kafamda çok farklı bir kurgu var. Bu hikayeyi yazmayı "bengisuoxx" sayesinde yazabildim. Çünkü onun yazdığı text bana ilham oldu. Umarım beğenirsiniz. Şunu da belirtmeliyim ki bu bölümü telefon sayesinde yazdım. Hatalarım varsa lütfen söyleyin. Okuyup vote yapın sizi seviyorum :* Bir daha ki bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın! ♥♡♡♥
Bugün 1 Ocak 2015 Herkesin yeni yılı kutlu olsun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU SARHOŞ ADAM
General FictionO, çok yalnız, çok hissiz, çok ruhsuz, çok mutsuz, çok mavi, çok siyah. O,Benjamin John Thirwall. Onun geçmişi sırlarla kaplanmış tozlu bir defterin içinde ki yazılar gibi. Okunamıyor ama heyecan uyandırıyor. Onun hayatı köşeleri be...