Isaac'in yine büyük bir ciddiyetle toplantıyı başlatmıştı. Söz konusu ciddiyetse Isaac madalyonu kimseye bırakmaz.
- Günaydın arkadaşlar. Herkes hazırsa toplantıyı başlayabiliriz. Öncelikle Tom'un cinayetiyle ilgili başlayalım.
Scarlett toplantının ilk sözünü devralarak konuşmasına başlar. '' Günaydın Mr. Downson. Tom Aeron 48 yaşında 2 çocuk babası. Eşinden 6 yıl önce ayrılmış. Hepsi ayrı ayrı olmak üzere 13 tane bankaya borçlanmış. Çektiği paraların meblağları da gayet yüksek. Toplam olarak 3 Milyar 249 Bin 40 cent borcu olduğu tespit edildi. Harcamaların nereye gittiği henüz bilinmiyor. Yaptığı borçlar yüzünden epey bir sıkışmış ve kendine deli raporu çıkarttırmış. Bu sayede kolaylıkla kliniğe girmiş. Adamın davranışları bir müddet sonra dikkat çekiyor ve klinikten atılıyor. Klinikten çıktıktan sonra nereye gidip ne yaptığı bilinmiyor. Elimizde sadece 4 günlük bir ceset var. ''
Gwen rakipçi ve samimi bir tavırla söz hakkı alıp boş olan sessizliği doldurur. '' Kısacası 4 günlük bir ceset, evinde bulunan birkaç hastane raporu ve icra evrakları var.''
Isaac : Eşi ile irtibata geçtiniz mi ?
Gwen : Kayıtta olan adrese baktık ancak kadın 2 yıldır orada kalmıyormuş. Telefon vesaire bilgileri de mevcut değil. Tekrardan eve bakmaya gideceğiz.
Isaac : Ne duruyorsunuz ? Haydi.
Scarlett : Bu arada Mr. Downson yeni stajyerler geldi.
Isaac : Kaç kişiler Sacarlett ?
Scarlett : 12 kişiyiz efendim.
Isaac ellerini çırparak beklenen soruyu sordu. '' Peki arkadaşlar stajyerlerimize gönüllü olan var mı ? '' Isaac daha lafını bitiremeden herkes Isaac'le ilgilenmiyormuş gibi davranmaya başlamıştı. Isaac '' O zaman 12 kişicik seçelim ''
Scarlett : 13 kişiler.
Isaac eğlenir bir tavırla Scarlett'a cevap verdi. '' 13 kişi 12 stajyer var. Gwen ve sen bir stajyeri paylaşabilirsiniz bence''
Scarlett hemen itiraz etme çabalarına girer '' Ama çalışma stillerimiz çok farklı . ''
Isaac : Daha iyi ya size gelen stajyer çok şanslı ( ! ) olacak desenize. Eklemek istediğiniz bir şey yoksa toplantıyı burada bitiriyorum.
**************
Mr. Thirwall önünde ki dosyaları incelerken kapı tıklatıldı ve içeri yirmilerinin sonu otuzlarının başı gibi görünen elinde bir fincan kahve bulunan bir kadın girdi. John kadına ifadesizce bakarken kadını boğazını temizleyip kendini tanıtma gereği duymuştu.
- Merhaba Mr. Thirwall. Ben Eva Zeleki. Yeni stajyerim.
- Merhaba Eva. Geç otur.
Eva ürkek adımlarla John 'un işaret ettiği yerde oturdu.
- Kaç yaşındasın Eva ?
Eva biraz affalladı. Bunu fark eden John gülerek cevap verdi. '' Yanlış anlama Eva Zeleki. Sadece stajyer olmak için fazla yaşlı değil misin ? ''
'' Kim ben mi ? 29 yaşındayım bi kere ! ''
'' 30 ' a merdiven dayamışsın demek. ''
Eva ayıplar bir ses tonuyla John' a cevap verir. '' Mr. Thirwall çok ayıp ! Bir bayana yaşı sorulmaz. Hatta 'yaşlı' bile denmez ! ''
'' Pekala yaşlı 30'luk Eva. ''
'' 29 ! ''
********** 2 AY SONRA ********** (Müzikle okuyun
Eva yine Mr. Thirwall 'ın odasına ürkek adımlarla girer. İlk gün ki gibi elinde ki kahve fincanını John' a uzatır. ve klasik sözünü söyler. ''Size kahve getirmiştim. ''
'' Teşekkür ederim Mrs. Zeleki.''
'' Eva'ya ne oldu ? ''
'' Pekâla sürekli soruyorum sürekli kaçıyorsun bu sefer kesin bir cevap almak istiyorum. Anlat. ''
'' Neyi ? ''
'' Neden geldiğini. Stajyerlik için büyüksün ve ... ''
Eva John 'un lafını bölerek herşeyi baştan anlatmaya başlar.
'' Ailevi nedenlerden dolayı okuyamadım. Ara verdim. 1 zihinsel engelli kardeşim var ve babamın belden aşağısı tutmuyor. Annem, babam felç olunca bizi bıraktı ve şu anda başkasıyla evli, çocuğu var. Arada görüşüyoruz ve ''
John Eva 'nın lafını bölerek merak ettiği bir soruyu sorar.
'' Nasıl anne diyebiliyorsun ? ''
Eva buruk bir gülümsemeyle akan göz yaşlarını sildi.
'' O gün ben de kaçmak istedim. Fakat insan kendi ayaklarından kaçamıyor. Bu yükü nasıl sırtlanacağımı nasıl baş edeceğimi ... hiçbir şey bilmiyordum. 17 yaşımdaydım John. Issız bir kenar mahallede Tanrı'nın unuttuğu bir yerdeydim. Eve geldim babam ağlarken kardeşim gülüyordu. Sürekli ikilemdeydim. Hangi moda gireceğimi, nasıl davranacağımı.. hiç bir şey bilmiyordum. Liseyi zar zor bitirerek okumaya ara verdim. Aileme odaklandım. Annem gitmişti. Ona hak vermiştim o gün. Dayanmak zordu.
John tekrar Eva'nın lafını bölerek '' Peki tamam anlatmak zorunda değilsin Eva . ''
Eva soğukkanlılığını korumaya çalışarak konuşmasına devam eder.
'' Sürekli kardeşimi merak ederdim. Ne demek istiyor, bir şeye mi ihtiyacı var ? Zihinsel engellilerin öğretmeni olmak isterdim. Kardeşim gibilere umut olabilmek topluma kazandırmak istedim. Ama ben daha kendi kanımdan birine bakamıyorken kardeşimin dediklerini anlayamıyorken diğerlerini nasıl anlarım diyerek bu işten çekildim. Herkesin kendini anlatmaya çalıştığı bu dünya da anlaşılmak ne kadar da zor. Onlara bakabilmek için 3 işte çalışmışlığım oldu. Yine yetmedi. İlk 4 yıl kimse arayıp sormadı. Öldük mü kaldık mı. Sonradan aradılar işte 3-5 kişi.
Herkeste aynı laf '' Yalnız değilsin '' Biliyor musun John yalnız olduğumu en çok '' yalnız değilsin '' dediklerinde hisettim. İlk zamanlar boğuluyor gibiydim. Bu şey gibiydi sesin kısılana kadar çığlık atıyorsun ama kimse seni duymuyor. Elime bir fırsat geçti. Belki tekrar üniversiteye gidebilirim ümidiyle..1 gün gittim 5 gün gitmedim. Aylar sonra bir çocuk beni takip etmiş. Bana ucube gibi bakıyorlardı. Tek bir arkadaşım dahi yoktu. Telefonumla mesajlaşır gibi yapıyordum. Biliyor musun John yalnız kalmaya alıştığında; herkes fazlalık gelmeye başlıyor.
Kaydımı dondurdum. Geçen sene polisiye okuluna katıldım. Isaac Downson' un. Yeni bir başlangıç yapmış oldum. Babamla kardeşime de 2 ayrı bakıcı tuttum. Bu arada hâlâ anne diyorum. Bazen iyi insanlar kötü seçimler yapabilir. Bu onların kötü olduğu anlamına gelmez. Bu onların insan olduğu anlamına gelir John.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHU SARHOŞ ADAM
Tiểu Thuyết ChungO, çok yalnız, çok hissiz, çok ruhsuz, çok mutsuz, çok mavi, çok siyah. O,Benjamin John Thirwall. Onun geçmişi sırlarla kaplanmış tozlu bir defterin içinde ki yazılar gibi. Okunamıyor ama heyecan uyandırıyor. Onun hayatı köşeleri be...