Yazardan.
Jimin özenle hazırlanmış bir şekilde Jungkook'un kapısının önünde dikilmişti. Jungkook onun eski sevgilisiydi. Ne yaşamış, ilişkileri nasıl ilerlemiş bilmiyordu. Sadece eski sevgilisiydi işte. Ama sebepsiz yere içinde bir heyecan vardı. Hayatında hiçbir şeye bu kadar özenli hazırlandığını hatırlamıyordu.
Belki Jungkook ile sevgiliyken bu kadar hazırlanmıştı ama hatırlamıyordu işte. Son kez saçlarını düzeltti ve güzel koktuğundan emin oldu. Kapının zilini çaldığında şimdiden kalbi heyecanla atmaya başlamıştı.
Kısa süre sonra kapı açıldığında, eşofman takımıyla Jungkook karşılamıştı onu. Bu yemeğe hazırlanmamış mıydı? Jimin'e güzel gözükmek de istememişti belli ki. Jimin içinden söylediklerini geri alabilirdi çünkü karşısındaki adam bu haliyle bile yakışıklılığını koruyordu.
"Hoşgeldin Jimin. İçeri geçebilirsin."
Jimin biraz kendine kızmıştı. İçeri geçerken neden bu kadar hazırlandığını sorguluyordu. Günlük kıyafetlerini giyse ölürdü sanki.
Jungkook'un bu halini yadırgamaması onu rahatlatmıştı. Hiç sorgulamadan Jimin'i süzmüştü ve yüzündeki hafif tebessümü Jimin'i beğendiğine işaretti. Jimin keyifle iki kişilik masaya oturup önündeki yemeklere göz gezdirdi.
"Senin için özel yemekler yaptım. Normalde bu kadar özenmem bilirsin."
Jungkook gülümsediğinde, Jimin bir kere daha düştü. Tavşan dişlerini seviyordu. Jungkook da onun karşısına oturduğunda çift gibilerdi. Sanki gerçekten yıl dönümleriydi ve bunu kutluyorlardı. Jungkook'un kıyafeti dışında ortamda öyle bir hava vardı. Masada küçük mumlar yakılmıştı. Jimin bu tabak takımını da nereden bulduğunu çok merak ediyordu.
"Her şey çok güzel görünüyor."
Jimin eline çatalını aldığında Jungkook onu süzdü.
"Sen de güzel görünüyorsun."
Duyduğu iltifat yanaklarının kızarmasına sebep olmuştu. Jungkook ona ilk defa yüzyüzeyken iltifat ediyordu.
"Teşekkürler"
İkili yemeğe başladıktan sonra çok az konuştu. Günlük şeylerden ve eskilerden bahsettiler. Daha doğrusu doktordan duydukları kadarıyla konuştular. Duyduklarına göre ikisinin şu an da yemek yediği ev, eskiden onların eviydi.
Evdeki açık mavi kapılı odaya hiç dokunulmamıştı. Jungkook oraya pek girmezdi. Eski eşyalarını yerleştiriyordu sadece.
Yemekten sonra Jimin'in gözüne odanın kapısı çarpmıştı. Evdeki bütün odaların kapısı aynı renkken sadece bir odanın kapısı açık maviydi. Orayı görmek istemişti. En sevdiği renkti açık mavi. Ama başkasının evindeydi ve her yere kafasına göre giremezdi.
"İstersen girebilirsin. Eskiden senin odanmış."
Jimin gözlerini büyüterek Jungkook'a baktı. Bu onu çok etkilemişti. Oda başından beri onu kendine çekiyordu.
Jimin önden odanın kapısına gelmişti kapı kolunu kavradığında Jungkook onu merakla izliyordu.
Kapıyı açtığı anda burnuna dolan koku çok tanıdıktı. Jungkook'un kokusuydu ama farklı gelmişti. Sanki başkasının kokusuyla karışmıştı ama çıkaramıyordu. Bunu görmezden gelerek odayı incelemeye başladı. Bunlar kendi eşyalarıydı belli ki.
Masanın üstündeki müzik kutusunda gezdirdi gözlerini. Çok tanıdık geliyordu bu ortam ona. Mavi gece lambasına baktı sonra. Karanlıktan çok korkardı. Bu yüzden Jungkook onun için düşünmüş olmalıydı.
Duvardaki boş panoya kaydı gözleri. Neden boş olduğunu merak etmişti.
"Bu pano...-"
"Bizim fotoğraflarımız varmış orada.
İşte bu kutuda hepsi."Şimdi fark ettiği büyük kutuya bakarken, Jungkook kutunun kapağını açıp yanına geldi. Eski sevgilisiyle eski fotoğraflarına bakmak çok garip gelmişti ama ilişkilerini merak ediyordu.
"Bakmak istiyor musun?"
Jimin kafa salladı. Jungkook yanına gelirken birlikte yatağa oturup önlerine kutuyu koydular. Jimin fotoğrafları incelerken, Jungkook onu izliyordu. Kendisi zaten bütün her şeyi görmüştü. Jimin'in bakmasını istiyordu.
Jimin fotoğraflara bakarken hem utanıyordu hem de bakmaya devam ediyordu. Fotoğrafların kiminde öpüşüyor, kiminde sarılıyor, kiminde birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Bu onu duygulandırmıştı. Çünkü Jungkook'tan önce de sevgilisi olduğunu hatırlamıyordu. Onu bu denli sadece Jungkook sevmişti. Şimdi birbirlerini hatırlamıyor oluşları onun çok canını acıttı.
Bir kaç mektubu da okuduktan sonra gözlerinden akan yaşları silerek kutunun kapağını kapattı. Birbirlerini çok sevmişlerdi belli ki.
"Hey, ağlama."
Jungkook yanına oturup ona sarıldığında gözyaşları daha hızlı düştü. Dayanamıyordu. Sanki sonu kötü biten bir aşk filmi izlemiş gibi kalbi acıyordu. Jungkook'un onu şu an sevmiyor oluşu da acıtıyordu.
"Bu kadar ağlayacağını bilseydim kutuyu göstermezdim. Sakin ol. Geçti."
Jimin hıçkırıklarını tutamıyordu. İkisine de çok üzülmüştü. Kollarını Jungkook'un bedenine dolayıp göğsüne yaşlarını döktü. Orada sakinleşti. Jungkook'un kokusu onu sakinleştirmişti.
"Ben, artık gideyim."
Jungkook'un kollarından ayrıldıktan sonra, Jungkook onu tutmaya çalışsa da ellerinden kurtulup evden çıkıp, kendi dairesine girmişti.
Jungkook onun etkilendiğini anlamıştı. Kaza öncesinde Jungkook'un onu bu kadar sevmesi ve şimdi bir boşluğa düşmesi kendisini de derinden sarsmıştı.
💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I like you 2 ~jikook texting
Fanfiction[Tamamlandı] Jimin ve Jungkook'un gayet iyi giden ilişkileri nasıl bu hale geldi? . . . . . . [ I like you' nun devamı ] [02.07.2020] [17.08.2020]