Haraçlar

841 26 6
                                    

Okulum harika. Cidden herkesi çok seviyorum. Arkadaşlarım, öğretmenlerim hepsi müthiş. Normal hayatım güzel gidiyodu. Sanki herşeyin değişmesi lazımdı. Sevdiklerimi, sevdiklerim için öldürmek. Kulağı mantıksız, saçma ve korkutucu gelebilir. Ama bunlar yaşandı. Anlatmak bile içimi ürpertiyor ama anlatıcam.

Sıradan bir gün: okula geldim , sınıfa girdim, ders başladı. Ders matematikti. Hiç anlamam matematikten... ama konumuz bu değil. Öğretmenimiz bir şeyler anlatıyor biz de anlamaya çalışıyorduk. Cam kenarında oturuyordum. O yüzden dışarıyı,okulumuzun bahçesini, giriş kapısını görebiliyordum. Güvenlik kulübesindeki adamı burdan rahatlıkla görüyordüm. Telefonundan bir şeyler açmış izleyip gülüyordu. Tam o sıralar, beyaz askeri tarzda araçlar, beş tanesi güvenliğin önüne park etti beyaz zırhlı askerler indi. Önce zabıta falan sandım. Ta ki liderleri gibi görünen cebinden çıkardığı tabanca ile, onu selamlayan güvenliğimizi kafasından vurana kadar. İlk başta silah sesi tüm okulda yankılandı. Doğal olarak hepimiz ve öğretmen cama baktık. Tanıdık gelen beyaz askerler tüm okula yayılmaya başladılar. Askeri araç sayıları arttı. Hepimizin kafasında tek soru vardı: ne için geldiler. Askerler binamızın girişinden girdiler artık görüşümüzden çıkmışlardı. Herkez muthiş bir panik içindeydi. Silah sesleri sıklaşmaya ve yaklaşmaya başladı. Öğretmenimiz bize sınıfta kalmamızı söyledi. Sonra dışarı çıktı. Bazılarımız telefon etmeye çalışıyor, kimimiz ağlıyordu. Ben merakıma yenik düşüp kapı aralığından bakmaya karar verdim. Beş tane dokuzuncu sınıfın tüm öğretmenleri koridor sonunda toplanmış konuşuyorlardı. Tam o anda beyaz askerler çıkageldi. Üç tanesi öğretmenlerin hepsini vurdular hemen kapıyı kapatım sınıfıma baktım." Geliyorlar!". Herkes bunun üzerine sınıfın köşesine çekildi. Silah sesleri ve çığlıklar hâla geliyordu. Tam o anda kapı açıldı. Beyaz asker kapıda belirdi elinde dirseğinden parmak ucuna kadar olan uzunlukta bir silah tutuyordu. Yakında olunca kim olduğunu anladım. Ama şaçmaydı. O sadece bir kitaptı... Bir barışkoruyucusu. Ama Açlık Oyunları sadece bir kurguydu. Barışkoruyucusu bize baktı sonra silahını indirip bileğindeki alete konıştu:"Üst kat hedeflerimizin lokasyonu alt katların imhası bittiğinde gereklileri alabiliriz". "Anlaşıldı." diye karşılık geldi cihazdan. "Gerekli derken? Hem alt katlardakiler ne olucak?" diye atıldı arkadaşım. Cesur ama aptalcaydı. Asker silahın önündeki nalmuyu çevirip arkadaşıma doğrulttu." Orası sizi ilgilendirmez haraçlar. " dedi ve mavi bi dalga ile arkadaşımı bayılttı. Sonra nalmuyu bizlere çevirdi. Sonrasını hayal meyal hatırlıyorum .

Çifel: Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin