Bizimle arkadaş olmak ister misin?

1.3K 129 27
                                    

10 yıl önce
Yazarın ağzından:

Seokjin ve namjoon sürülerinden biraz nefes almak ve dilediklerince oynamak için uzaklaşıp tarafsız bölgeye geldiler.

"Çok sıkıldım Namjoonie; Öğretmenimden,ailemden,yapmam gerekenlerden... Bende sizinle birlikte eğitim almak istiyorum!"

Namjoon, elinden bir şeyin gelmemesinin verdiği üzüntüyle konuştu. "Biliyorsun Jinnie, yavru omegalar yaşlı omegalardan evde ders alırlar. Eskiden gelen bir kanun olduğu için bir şey diyemeyiz." Jin somurttu.

"Kurallardan nefret ediyorum Namjoonie!"

"Bende jinnie." bende safkan omegaların sadece alfalarla olması kuralından nefret ediyorum dedi namjoon. Son kısmı cesaretsizliğinden sesli söyleyememişti. Seokjini kaybetmeyi göze alamıyordu.

Namjoon ve seokjin konuşurlarken hemen arkalarındaki çalıda vücudu morluklarla kaplı olan kokusuz çocuğu fark etmemişlerdi. Çocuk onlar geldiğinden beri fark edilmemek için özen gösteriyordu.

Kimsenin onu morluklarıyla görmesini istemiyordu fakat içlerinden birinin yumuşak kokusu dikkatini dağıtmıştı. Çalılarda kıpraşmış ve yeri ifşa olmuştu.

"Hey! Sen de kimsin?" Taehyung kadifemsi sesle kafasını kaldırdığında elleriyle çalıları açıp ona bakan güzel yüzlü çocuğu gördü.

Gördüğü güzellikle adeta sarhoş olan Taehyung yüzündeki ve vücudundaki morlukları unutup kaçmaya çalışmadı.

"B-ben Taehyung." Jin, Taehyungu kokusu olmadığı için insan sanmıştı.

"Bende Seokjin ama Jin diyebilirsin!" Seokjin taehyungun yüzündeki morlukları görünce endişeli bir halde sordu.

"Yüzüne noldu?" Taehyung her ne kadar tiksinsede yalan söylemek durumundaydı.

"Merdivenlerden düştüm." Seokjin yakından görmek için yüzünü Taehyungun yüzüne yaklaştırdığında Taehyung kalp atışının hızlandığını hissetti.

"Bizimle arkadaş olmak ister misin? Ben ve..." Seokjin Namjoonun biraz uzakta tavşan sevdiğini fark edince gülümsedi ve rahatsız etmek istemeyip önüne döndü.

"Senin adın ne?" Taehyung az önceki ürkekliğini yeni birini tanımanın verdiği merak duygusuna bırakmıştı.

"Ben de Taehyung. Memnun oldum." Jin kalkması için Taehyunga elini uzattı. Taehyung eli tuttuğunda hissettiği kıvılcımla irkildi.

Ağaçların gölgesinden farkedilmese de ilk o zaman dönmüştü açık kahveden delici kırmızıya Taehyungun gözleri.

***
Taehyungun ağzından:

Evime dönerken yolda gördüğüm beyaz zambaklarla duraksadım. İçimden bir ses omegamın bu jesti seveceğini söylüyordu. Zambağı koparıp güzelliğinin 1-2 günde solmasına neden olmak istemiyordum. Onu uzun süre yaşatmalıydım. Yakındaki dekorasyoncudan saksı ve kürek alıp seçtiğim zambağı özenle köküyle birlikte topraktan çıkarttım ve saksıya koydum.

Evde birinin beni bekliyor olması beni çocukça bir neşeye boğuyor, adımlarımı hızlandırmama sebep oluyordu.

Kapıyı açıp seslendim. "Omega, sana bir hediye getirdim." Karşılık alamayınca odaları teker teker dolaştım fakat omegamı bulamadım.

Youngjaenin odasındaki pencerenin kırık olduğunu fark ettiğimde hissettiğim dehşetle saatlerdir özenle taşıdığım zambağı yere düşürdüm.

Omegam bana bunu nasıl yapardı?Hiddetle kükredim -bir insanın kükremesinden ziyade vahşi bir hayvanın acı nidası gibiydi.-

İhanet affedilemezdi.

***

Jinin ağzından:

Yalnız kaldığım bir anı kullanıp ailemin evinden nasıl kaçtıysam tutsak kaldığım evden de öyle kaçmıştım.

Ormanda ilerlerken önüme sürekli Taehyungun kırmızı gözleri geliyordu. Gitmesi için başımı iki yana sallayıp duruyordum.
"Omegam" Taehyungun sesini işittim. Kulaklarım bana ihanet ediyordu. Kafamın içindeki sesten kaçmak için daha hızlı koşmaya başladım.

"Benim kokum yok. Ailemin yüz karasıyım."

"KAPA ÇENENİ!" Kaçamamanın verdiği perişanlıkla yeri boyladım. Gözlerimden akan yaşlara rağmen hala o kırmızı gözlerden kurtulamamıştım.

Ben...
Ben ona bağlanamazdım,değil mi?

***
Yoonginin Ağzından:
"En güçlüler en arkada olmalı. Öne zayıfları koyup onları yormalıyız. Sonrasında onların yorgun askerleri bizim güçlü askerlerimiz karşılayınca neye uğradıklarını şaşıracaklar "
Hiddetle konuştum."O zaman çocuk ve çömezleri ölüme göndermiş olmaz mıyız?" Babamın kulağına yaklaşıp sessizce söyledim.

"Hem ordu için biraz erken değil mi? Daha bir hafta bile olmadı." Babam aptalmışım gibi baktı.

"Jini mühürlenmeden geri almayı amaçlıyorum görmüyor musun?"

"Baba, yasaları en iyi sen biliyorsun. Bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Jin onların bölgesine kendisi girdi." Babam sırıttı ve daha kısık seste söyledi.

"Ama bunu ittifaklarımızdan kimse bilmiyor." Kendimi kontrol etmeye çalışıyordum. Çok sinirlenmiştim.

"Öğrenecekler."

"Bu fikirlerini değiştirmeyecek oğlum. Seokjin sadece bir bahane. Farkında değil misin?" Etrafıma baktım.

Kimsenin kardeşimi düşündüğünü düşünmüyordum. Para ve güç istiyorlardı. Kan dökülmesini istiyorlardı.

Çabalarımın hiçbir yere varmayacağını anladığımda geri çekildim. Bunu durdurmam gerekiyordu.

Buradaki bencil yaratıklara hiçbir şey olmazdı ama masum bir sürü kurdun kanı toprağa karışırdı.

Toplantı odasından çıkıp Hoseoku buldum.

"Kardeşimin yanına gitmeliyiz. Bu savaş olmamalı." Hoseok umduğum gibi desteklercesine omzumu sıkıp gülümsedi.

"Ben de ne zaman gideceğiz diye bekliyordum."

Tatilde yazdığım için hatalar olabilir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Tatilde yazdığım için hatalar olabilir. Okuduğunuz için teşekkür ederim💜❤

KOKUSUZ ||TaejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin