"Buğulu mavi bir sis içinde yürüyorum..elimle sanki yapabilecekmişim gibi sisi ötelemeye çalışıyorum,olmuyor.Sis yavaş yavaş yere yaklaşıp tüm zemini kaplamaya başlıyor ve birden kendimi uçsuz bucaksız bir denizin ortasında buluyorum.Garip olan denizin üzerinde hala sabitçe durabiliyorum, gülümsüyorum.Kafamı kaldırıp sisten temizlenmiş gökyüzüne bakıyorum üç tane gümüş kanatlı mavi gagalı kuş bana doğru uçuyor. kafamın üzerinde büyülü bir ahenkte raks ederek uçmaya devam ediyorlar.Gülümsemem tüm yüzüme yayılıyor, mutluyum.Dokunmak istiyorum, elimi hafifçe kaldırıp birine değdirmemle cam kırığı sesine benzeyen bir ses kulaklarıma hücum ediyor.Ellerimle kulaklarımı tıkamaya çalışırken kuşların yok olduğunu ve denizin tekrar sise dönüştüğünü görüyorum."Hayır! dur! Lütfen korkuyorum.." diye bağırıyorum ama sisin umrunda değil."üşüyorum lütfen dur, sarma bedenimi ..." sesim gittikçe duyulmaz oluyor sanki.. bağırıyorum tüm gücümle ama ağzımdan sadece ıslık sesleri duyuluyor..."
- kızım uyan , kızıım .. hey ! duymuyor musun beni ?..
Yavaşça gözlerimi aralarken, annemi karşımda endişeli bir surat ifadesiyle bana bakarken buldum.Elleriyle gözümden süzülen yaşları silerek " kötü bi rüya gördün sanırım, ağlamışsın bile.. iyi misin?" diye sordu.Rüya mıydı yani? "Mavi gagalı kuşlar" dedim " şarkı söylüyorlardı, sonsuzluk denizinde özgürce uçarak hemde..O kadar mutluydular ki resmen mavi gagalı üç minik kuşu kıskandım.O kıskançlıkla belkide dokunup tüm büyüyü bozdum, gümüş kanatları kırılıp toz bulutu halinde sise karıştı.. artık onlarda özgür değildi, sisin esiriydi.İçimdeki mazoşist çocuğu mutlu etmiştim yine.
Zihnimdeki mavi sisten kurtulup yatağın içinde doğruldum. Penceremden odama sızan güneş ışığına bi tebessüm yollayıp geri kalan ömrümden ilk günümü selamladım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Delinin Günlüğü
SpiritualBir Kafka değil ve bir Milena da içermiyor delinin biri kuyuya bir taş attı neyse ki ayı kurtardık evet okuyun.