***Merhaba, yeni bölüme başlamadan önce kısa bir açıklama yapma gereği duydum; başta belirtmedim ama isminden anlamışsınızdır ki bu hikayede bi kurgu yok, belli bi konuda yok.Tamamiyle bir delinin günlüğünden ibaret :) hikeyedeki karakter yerine kendinizi koyarak okumanızı istiyorum, inşallah içinde kendinizden bir şeylere rastlarsınız.Şimdiden tüm okuyanlara teşekkür ediyorum :) yorum ve vote bekliyorum :) iyi okumalar...***
Bugün farklı bir gün olacağını sabahın ilk ışıklarıyla hissetmiştim.Gün boyu yüzümdeki tebbesüm hiç eksilmedi,bonkör günümdeydim anlaşılan.Tabi bunda bir haftadır görmediğim arkadaşlarımı görmenin,onlarla vakit geçirmiş olmamında payı büyüktü.
Yanınızda sizi anlayan yüzünüzde tebessüm tomurcuklarini açtırıp güllere dönüştüren sizi kahkahalara boğan arkadaşlarınızın olması güzel bir şey.
Sevilenin gitmesiyle oluşan boşluk dostların sevgi ve muhabbetleriyle hoşluğa dönüşüyor sanki.Belkide ben bir hoşum bu ara,bilemiyorum.Kalbimi bu düşüncelerle oyalıyorum.Ne de güzel oyalanıyorsun kalbim.
Gün boyu herkesi dinliyormuş gibi yapıp saf saf gülümsedim,onlarla vedalaşarak günün yorgunluğunu giyindim ve yatağıma uzandım.
Gecenin siyah kadifesini üzerime örttüm ve düşünce tüylerinden doldurulmuş yastığıma kafamı koydum.
Çok geçmeden senli düşünceler pencereden izlediğim yıldızlar arasında gezinmeye başladı.Kafamda sana hak verip beni köşeye sıkıştırmaya çalışan onlarca soruya kaçamak cevaplar verip kendimi haklı çıkarmaya başladım,her gece yaptığım bir duygu antrenmanıydı bu.Ruhumu rahatlatıp kalbimi kandırma oyunlarımda denilebilir.
Ben bunlarla meşgul iken aklıma wattpad'te okuduğum hikaye geldi.Güzel bir kaçış yoluydu,saniye düşünmeden uygulamayı açtım ve son okumalardan onu bulup okumaya başladım..
" Pamuk şekerinden hayaller kurdunuz mu hiç ? Ya da gözleriniz pembe lenslere büründü mü ? Evet aşık olup olmadığınızı soruyorum.Nasıl oluyor peki bu aşk? Anlatayım; Birgün evden dışarı çıktığınızda tüm dünyanızın değişmiş olduğunu, herşeyin tatlı sevimli haller ve edalara bürünmüş olduğunu görüyorsunuz.Buz mavisi gökyüzü pamuk şekerinden bulutlarla süslenmiş ,denizle birleştiği noktada sanki şekerin bir kısmı erimiş ve uçsuz bucaksız deniz ilk defa hiç olmadığı kadar mavi.
Doğadaki tüm sesler ise birleşip eşsiz bir müzik ziyafeti sunmakla meşgul.Kulaklığına artık ihtiyacın yok.Göz kapaklarını kaldırıp etrafı seyre dalsan ayrı zerafet,göz kapaklarını kapatsan ayrı ziyafet alemindesin şuan.Yürüyorsun ve ayaklarına sonbahara inat tüm güzelliğiyle açmış bir papatya takılıyor, koparmak için eğiliyorsun aklına aşıklar familyasının zalim oyunu geliyor.Hani şu seviyor-sevmiyor diyerek sadistçe papatyalara kıyılan oyun.Sonra papatyanın asil olduğu kadar zerafetli duruşuna hayran kalıyorsun, ona tatlı bir tebbessüm yollayıp bi anlık tefekkür ediyorsun; Sen bu kadar güzelsen tasarımcın,seni yaratan kim bilir nasılda güzeldir? işte bu düşünceyle artık sen ilahi aşk ruhuyla kutsanıyorsun, dünyavi mahbublardan geçip en hakikiyi tatmış durumdasın.Evet dediğim gibi aşkın gözü pembe lensli ve bunlar pamuk şekerinden hayaller...''
''Vayy'' dedim kendi kendime,ne de güzel anlatmıştı aşkı.. büyülenmiştim sanki.Kendimi düşündüm, ben artık aşık değildim ve haberim olmadan bu hislerim gelip geçmişti belkide.Sadece alıştım ona, sevmemiştim ki.. Telefonumun zil sesiyle düşüncelerimden sıyrılıverdim zaten elimde olan telefonu yüzüme yaklaştırdığımda ekranda gördüğüm numarayla donakaldım, sahiden o mu arıyordu ? Bu saatte hemde ? Nasıl bir tevafuksun sen ?.. Kalbimin ritmi sesi zil sesimle yarışmaya başladı , içimdeki ses ''Aç hadi..'' diyordu ''Aç, durma!'' Parmaklarımı ekranda kaydırırıp zil sesini sustururken aynı anda diğer elimle kalbimin ritmini susturdum, zira duyarsa anlayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Delinin Günlüğü
SpiritualBir Kafka değil ve bir Milena da içermiyor delinin biri kuyuya bir taş attı neyse ki ayı kurtardık evet okuyun.