(Jongdae)
İşten çıkar çıkmaz soluğu Han Nehri'nde aldım. Joon beni burada bekleyeceğini söylemişti. Etrafta onu göremeyince ilk tanıştığımız yere koştum. Bankta birileri oturuyordu.
Çimlerin üzerinde oturanları görünce, ben de kendime bir yer bulup oturdum. Bugün onun için epey yoğun geçiyor olmalıydı. Dünya bu haldeyken, uçurumdan döndüreceği çok insan olmasına şaşmamalıydı.
"Ben geldim!"
"Hoş geldin, neredeydin?"
"Küçük bir kız vardı. Kendini arabanın altına atacaktı."
"Yetişebildin mi?"
"Evet, son anda yetiştim."
Hüzünle gözlerime baktı. Sonra bakışlarını bedenimde gezdirdi.
"Ne oldu?"
"Sen... Hala öyle mi düşünüyorsun?"
"Ruhum acıyor Joon. Nedenini bilmediğim bir acı bütün benliğimi sardı. Sen bana yaşamak için umut veriyorsun, ama içimdeki bu hissi söküp atamıyorum."
"Öyleyse onu asla düşünmemeye çalış, olur mu?"
"Deniyorum..."
Joonmyeon, üç aydır arkadaşımdı. Tanıştıktan sonra onunla ilgili her şeyi öğrenmiştim. Onun diğer insanlara görünemeyen cezalı bir ruh olması umurumda değildi. Beni anlayan ve karşılıksız yanımda kalan tek kişiydi.
Benden herhangi bir şey bekleyemezdi. Yemiyor, içmiyor ve uyumuyordu. Ona verebileceğim bir şey yoktu. Buna rağmen daima gülümsemem için çabalıyordu. Tüm gün umutsuz insanların içlerindeki intihar dürtüsünü siliyor, günün sonunda yanıma geliyordu.
"Eğer insanlar beni görebilseydi, sana hediye almak isterdim."
"Onun yerine evime gelir misin?"
"Evine mi? Uyumadığımı biliyorsun."
"Birlikte televizyon seyrederiz."
"Yıllardır televizyon seyretmemiştim."
"Gerçekten mi?"
"Bir evim yok. Yaşarken vardır tabi, ama ben nerede olduğunu bilmiyorum."
"Neden?"
"Anılarım... Sanırım yavaş yavaş kayboluyor. Uzun zamandır evimi hatırlamaya çalışıyorum. Fakat hafızamda evime dair bir iz yok."
Yıllar önce kalbim durduğunda hayata dönmeseydim, ben de yaşadığı zamanları unutan çaresiz bir ruh olacak mıydım? Ben de böyle bir cezayla dünyaya hapsolacak mıydım? Bu yalnızca bir ceza değil lanet gibiydi. Sanırım onun ruhu benimkinden daha fazla acı çekiyordu.