quarantine | jikook ✔️

day1 - hard feelings

  • smut içerir.
  • uke jk!!
yorum yapsanız hoş olur🥰

      " Öğlenin ikisinde sarhoş gezmen benim suçum değil Jimin." demişti menajer. Huysuz bir Jimin'le dakikalardır mücadele vermek zorunda kaldığı için yorgun ve oldukça bitkin hissediyordu. " Dün haberlerde yayınlandı sokağa çıkma yasağının olacağı ayrıca."

     Yayınlanmasına yayınlanmıştı fakat Jimin iki gündür ne telefonuna bakıyordu, ne televizyona. İki gündür saatlerce uyuyor ve çalışmadığı sürelerde de bir şeyler içip küvetinde dergi okuyordu. Bir daha sokağa çıkma yasağı olacağından haberi dahi yoktu.
" Sadece arabaya binip evimin önünde ineceğim hyung! Ne kadar zor olabilir?"

   Menajer sesli bir nefes verdiğinde Jimin gözlerini devirerek bu evden çıkamayacağını anlamış ve üzerindeki montun fermuarını indirmişti. Gözlerini kısıp memnuniyetsizce etrafı süzmüştü. " Jimin düşmanının evinde mahsur kalmadın. Jungkook'la sorunlarınızı çözmeniz için harika bir fırsatın var. Dört gün, dört gün dayan sadece. Artık kapatıyorum, kızımla yapboz yapacakken uğraştığım şeye bak."

      Jimin yüzüne kapanan telefonu koltuğun üzerine attıktan sonra çıkardığı montunu askıya asmıştı, takıntılı ve aptal sevgilisi evi dağıttığını görürse kafayı yerdi. " Manyak piç." diye mırıldanmıştı Jimin ayakkabılarını çıkartıp girişe yerleştirirken.

     Jungkook'un evinde kalan tabletini ve şarkıların olduğu flashbelleği almak için gelmiş, onları ararken epey zaman kaybetmişti çünkü hem uykusuz hem de sarhoştu. Dışarı çıktığında kapının önündeki koruma dışarı çıkmasına izin vermeyince küçük bir sorun çıkartmıştı. Ve evet, dört gün süren sokağa çıkma yasağında iki aydır bırakın sevişmeyi düzgün bir konuşma yaşayamadığı sevgilisinin evinde girmişti.

    Salonun düzenli hali sinirlerini bozarken gözlerini tekrar devirmişti. Sevgilisi, herkesin hasta olduğu Jeon Jungkook yakışıklı bir idol olmanın yanı sıra düzen ve temizlik takıntısı olan manyağın tekiydi ve bu Jimin'e oldukça batmaya başlamıştı. Evde dağınık duran tek bir eşya yoktu, televizyon ve klima kumandası bile aynı sırada, birbiriyle aynı hizada duruyordu. Jimin uzattığı ayağıyla kumandaları dağıttı. Ayrıca evi tertemiz kokuyordu, dıştan bakan biri için güzel şeyler olsa bile Jimin'in sinirleri bozulmuştu.

     Birkaç dakika sonra gözlerini tekrar devirmişti, ayılmaya başlamıştı ve bu dört günün böyle geçmeyeceğinin farkındaydı. Ayağa kalkıp büyük bir umutsuzlukla birlikte mutfağa yöneldi, bulabileceği herhangi bir alkol onu şimdilik idare edebilirdi fakat burası Jungkook'un eviydi. Dolapta yeşil sebzeler,  muzlu süt ve et dışında hiçbir şey yoktu neredeyse. Jimin tekrar yüzünü buruşturdu ve ayaklarını sürüyerek kapıya yöneldi. Koruma yüzünü ekşiterek ona baktığında onun için de gözlerini tekrar devirdi.
" Markete gitmeniz gerek." demişti dikleşerek. Bir yandan yenilgiyi kabul ettiği için sinirlenmişti. Korumaysa duyduğu cümleyle gülümsemiş ve telefonunu çıkartmıştı. " İki tane kırmızı şarap, birkaç tane da altılık biralardan al. Altı yedi tane çikolata çeşidi, birkaç tane de atıştırmalıklardan istiyorum. Kuruyemiş de olur. Birkaç tane de hazır tatlı alabilirsiniz. Çok pahalı şeyler istemiyorum, o marketlerdekilerde satılanlar yeterli."

     Telefonuna hızlı not alan adam kafasını salladıktan sonra Jimin kapıyı kapatmış ve tekrar ayaklarını sürüye sürüye üst kata çıkmıştı. Jungkook odasında uyuyordu, ne kadar derin uyuduğunu bilmiyordu fakat üzerindeki kot pantolonla daha fazla oturamazdı. O yüzden sessizce yatak odasına sızdı.

     Bu eve gelmeyeli aylar olmuştu, Jimin bir an için çok yabancı hissetti. Birkaç ay önce sevgilisinin kucağında zıpladığı yatak, üzerinde seviştikleri büyük şifonyer ve koskoca dolabı yabancı gelmişti bir an. Kendini garip hissetse bile bir yandan pantolonun kemerini açarken, yorganı burnuna kadar çeken sevgilisine baktı. Şu an bile odanın hiçbir yeri dağınık değildi, her yer bembeyaz ve tertemizdi. Jimin kafasını duvara vurmayı isterken biraz daha eğilip sevgilisinin dağılmış saçlarına ve güzel gözlerine baktı.