Kar lapa lapa yağıyor, bembeyaz masum bir yer sunuyordu bize. Meriçle yürüyorduk. Nedense konuşmuyorduk. İçimden bir konu açmak gelmiyordu açıkçası. Böyle sessiz sessiz onunla yürümek zaten yeterince güzeldi.
İkimizde kar ve siz yüzünden yürümekte zorluk çekiyorduk. Düşmemek için ellerimizi iki yana açmıştık. Meriç öksürerek konuya girdi."hey! sen penguen gibi yürüyorsun" Dalga çer ses tonu beni gızık etmişti. İşte bu duyguya bayılıyorum. Sinirli gibi gözüküp alttan alta kahkaha atmama sebep olan bu çocuğa aşığım ben işte." sen kendine bak bence. En aznından yürüyüşüm bir şeye benziyo. seninki tanımlanamayacak kadar komik" Durdu. "ben farklıyım unuttun mu?"
ikimizde hunharca güldük. Kendini beğenmiş tavırları hoşuma gitmiyo değildi. Seviyordum işte. Tanımlanamayacak kadar çok seviyorum. "çok komiksin ya! Sen mi farklısın şimdi?" Şimdi dalga geçme sırası bana geçmişti. Ama haklıydı. Gerçekten farklıydı o.
.Kafasını bana doğru çevirdi. İntikam almak için hazırlanıyor gibiydi. "öyle mi küçükperi?" Durdum. arkamda kalmıştı. Ona doğru döndüm."Öyle bey efendi"
Tekra önüme dönüp yürümeye başladım. Arkamdan hızlıca gelip belime sarıldı ve beni havaya kaldırdı. Beklemiyordum bunu yapacağını. "imdat! yardım edin kaçırılıyorum" Hayatı yaşıyorduk şu an. Sadece ikimiz vardı. Bu durum rüyadan farklıydı. Rüya kadar bile gerçek değildi. Beni hiç bırakmasını istemezcesine kurtulmak için çırpınıyordum. Aynı zamanda karların havadaki danslarına kahkahalarımızla eşlik ediyorduk. Beni yere indirdi. "ikimizde deliyiz. " Saçalrımı düzelttim. Yere düşen şapkamı alıp kafama geçirdim."Hatta bizim psikolojimiz bozuk" Yere oturdu.Oturmam için eliyle yeri işaret etti."hatta kesinlikle doktora gözükmeliyiz" gözlerine baktım. "Bize doktorda çare bulamaz" başımı salladım güldüm. Yine gamzelerini çıkartı. Eminimki beni gızık etmek için yapıyo. ya çocuk çıkartma şu gamzelerini. İkimizde yan yana uzandık. Gökyüzünden düşen karı izlemeye başladık. Birbirimize baktık. Meriç "hatta..." sözünü kestim "Hatta bence bu kadar yeter. Deliyiz" Gözlerindeki tebessümü gördüm o anda. En büyük korkumdu o benim. Onu kazanmadan kaybedecektim ama artık şu rüyaya bir son vermeliydim. Gittikçe işler çığırından çıkıyor ve ona daha çok bağlandıımı fark ediyordum. Gözlerimi kaçırdım. Aklımda dönüp dolaşan soryu tekrar soracaktım. Hazırlandım. Nefesimi tazeledim."Meriç söyle arrtık kimi seviyorsun?"
Cevabı duymak için hazırladım kendimi. 'Alev' diyecekti eminim. Keşke bu yaşadığımız rüyadan sonra artık o kız her kimse sevmediğini söylese. Ne de güzel olurdu. Bunları düşünürken kim olduğunu o anda söylemiş oldu. Olamaz! "Elçin". Nasıl ya? O kız benim en yakın arkadaşım. Üstelik geçen sene başka bi liseye geçmişti. O zamandan beri de çok sık konuşmuyoruz. Ama nasıl olur? Meriç onu uzun zamandır mı seviyor yani? Peki uzun zamandır seviyorsa neden şimdi? Bu soruları teker teker sormak istedim. Eğer ağzımı tek bir kelime söylemek için açarsam sesimin titremesini gizleyemezdim. Biliyorum. Sonrada hıçkırarak ağlamaya başlardım büyük ihtimal.
Dişlerimi sıktım. Gözümden süzülen yaşı gizlemek istedim. Meriç ne tepki vereceğimi merak edercesine gözlerini dikmişti. Yüz üsrü döndüm. Kafamı kara soktum. Meriç'in sesini duymamak elde değildi "ayla! Kızım sen cidden delisin. Çıkar şu kafanı kardan. yüzün felç kalıcak. Ayla delisin gerçekten kafa gitmiş senin" Bu uyarıları yaparken anneme benziyordu.
Sabah okula gitmemek için ısrarlarıma karşı, yataktan beni kazıma planları yapan anneme benzetince gözümden gelen yaş gülümsememe engel olamadı. Kafam hala karın içindeydi ve yüzüm donuyordu. Kendimi sıkmayı bıraktım. Yaşların gözümden süzülmesine izin verdim Meriç hala inat ediyordu. Beni karın içinden çıkarmak için yaptığı çabalar ona karşı inatlaşmamı arttırıyordu. Etraftan geçen biri görse kesin deli sanardı.
Sonunda başımı karın içinden çıkarmayı başaran Meriç'in surat ifadesi görülmeye değerdi. Bu sefer onun yüzündeki ifadeye gülmeden edemiyordum.
"Meriç tuzlu turta gibisin"
ifadesini hiç bozmadan "o ne ya"
"Ben buldum"
"çok zekisin. alkışlıyorum. sende kırmızı turta gibisin"
Ne olamaz. Kesin çok çirkinimdir. Hay aksi! "Noldu yüzüme? Olamaz ya o kadar kötü mü?
Eliyle ağzını kapatarak güldü. "Deli! kafanı karın içine gömdün. başka ne bekliyodun?"
Yüzümü kapattım. "Dur sakın dokunma. bakma ya çok çirkinim"
Eliyle kolumdan tuttu. Bu seferde elimi yüzümden çekmek için inatlaştı. Yine başardı. Artık ders verme zamanı gelmişti. "Keçi misin? "
Ayağa kalktı. "evet itirazın mı var"
sinir bu çocuk. tabi tatlı sinir orası ayrı. şimdi yüzüne kar topu yeme sırası gelen güzel yüzlü Meriç hazır olsa iyi olurdu. Ayağa kalktım ve yerden elime gelen karı top haline getirme gereği bulmadan üzerine savurdum. Bir şeyler diyordu fakat olayın heyecanına kendimi kaptırmıştım, duymuyordum.Daha yüksek sesle "dur!" elimdeki tüm karı bıraktım. Şaşkın şaşkın Meriç'e bakmaya başladım. "ne oldu?" Yaklaştı. elimi dudağıma koydu. üstünden bastırdı. Dayanılır bi acıydı ama can yakıyordu. "Dudağın kanıyor. ne yaptın böyle?" Tahminimce 'Elçin' ismini duyunca olmuştu. Sesssiz kalmayı tercih ettim. Yalnız kabul etmeliyim ki biraz fazla sıkmıştım dudağımı. Meriç'in yüzünü kırıştırmasından açık ve net belli oluyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEKİ SEN BENİ SEVMEZSEN?
ChickLitBu yazıyı sevdiği kişi tarafından sevilmeyen bir kızın hissettiği aşk acıyla yazdım. Eğer bir kız sevdiği erkek tarafından sevilmezse hissettiği duygular ... Düşünün ve öyle okuyun