Part2: GD?

241 17 5
                                    

Kolumu tutan kişiye bakmak için uğraşıyordum ama göremiyordum. Sonunda durmuştuk. Nefes almaya çalışıyordum. Hayatımda ilk defa Usain Bold gibi koşmuştum. Suratına baktım. Şapkasını çıkardı ve saçlarını ittirdi.

-Sen ne yaptığını sanıyorsun?

-Hey! Neden bu kadar tepki veriyorsun?

-Sen kimsin de beni kaçırıyorsun?

Dedim kafasına vurarak. O da elleri ile korunmaya çalışıyordu.

-Yah! Hem seni kaçırmadım,kurtardım! Sen böyle mi teşekkür edersin?

-Bir de benden teşekkür mü bekliyorsun?

-Evet?

-Aishh! Sen cidden! Kendini ne sanıyorsun?

-Benim kim olduğumu bilmiyor musun?

Dedi. Baş parmağını kendine tutarak. Sonra bana tuttu parmağını.

-Ben GD'yim GD!

-GD mi? Tabi ya bende Jennifer Lawrence tanıştığıma memnun oldum.

Dedim gülerek. Sinirle şapkasını ve güneş gözlüğünü çıkardı. Aman Tanrım bu G-Dragon aptal Gijeog! Budalasın sen! Nasıl hayran olduğun idol'ü tanımazsın? Aptal Gijeog! Salak Gijeog! Akılsız Gijeog! Cidden ben ne yapıyorum? Kendimle sonra kavga ederim ama bu GD gıcık biri! Ne diyorum ben? Çok tatlı şaşırınca ki hali aah! Çok sevimliydi! Tamam Gijeog Kendine gel! Yoksa GD'nin 'sen deli misin?' Bakışlarından kurtulamıyacaksın. Kendime geldim ve rol yapmaya başladım.

-GD mi? Tanımıyorum.

Dedim numara yaparak. Ama inanmamış gibiydi. Sonra ağzını kapatıp.

-G-Dragon ve Bigbang tanımıyor musun huh?

-Hayır.

Dedim. Ağzı iki kat açıldı. Kapat ağzını yoksa yiyeceğim seni! Öhöm öhöm tamam kendime geldim.

-Peki, Bay GD tanıştığımıza memnun olmadım! Umarım bir daha karşılaşmayız!

Dedim ve arkamda şaşkın bir GD bırakarak gittim...

Hana ve SaengHwal beni bir cafe'ye çağırmışlardı. Onları beklerken GD'yi düşündüm. Acaba şimdi ne yapıyordur? Hana ve SaengHwal gülerek yanıma geldiler ve oturdular.

-Unni!

Dedi Hana sevinçle. SaengHwal ise telefondan müzik dinliyordu. Ben Wooyoung fanı, o ise Taecyon fanıydı. Hana'da Nickhun ve Jun su'yu beğenirdi.

-Ben acıktım ne sipariş etsek?

Dedi SaengHwal kulaklıklarını çıkarmadan.

-Ben bir latte ve çikolatalı pasta istiyorum.

Dedi Hana. Boş boş gezinen garsonu çağırdı.

-Biz üç latte, iki çikolatalı pasta ve bir meyveli pasta istiyoruz.

-Peki, hemen geliyor efendim.

Dedi ve gitti. SaengHwal'ın yanına geldim.

-Ne dinliyorsun?

-Sence?

Dedi gülerek.

-2Pm.

-Bingo!

Dedi ve kulaklığın birisini bana taktı. Hana dudaklarını büzdü.

-Siz zaten hep ikiniz takılın! Beni hiç aranıza almayın!

Dedi sevimli bir şekilde. Aigoo! Kıyamam ben Hana'ma ve SaengHwal'ıma. Hana'nın isminin anlamı Su, SaengHwal'ın isminin anlamı Yaşam demekti.

-Gel buraya sevimli bebek!

Dedim gülerek. Yanımıza geldi. Kulaklığımı çıkarıp Hana'ya taktım. Ve GD'yi düşünmeye başladım...

I believe in miraclesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin