Bitmeyen kabus

90 3 0
                                    

'' Hayatım harika gidiyordu taa ki rüyamdaki portala girene kadar''

Camdan dışarıya bakıyordum.Etrafımda o kadar çok güzellik vardı ki...Yaşadığım hayat için
her gece şükrediyordum.Kendimize ait bir villamız,sadık çalışanlarımız ve en önemlisi yanımdan hiç eksik olmayan bir ailem vardı.Resmen cennette yaşıyordum.Parmağımı şıklattığım an sıcak kahvem yanı başımda olur,uykum geldiğinde kendimi yumuşak yatağımda bulurdum.Hayatım boyunca her alanda şanslı olduğumu hissediyordum.Bu 15 yaşıma kadar böyle devam etti.Zaman geçtikçe insanlar şımarığın teki olmamdan yakınıp durmaya başladı...

Artık 18 yaşındaydım...Harika hayatıma rağmen artık hiçbir şeye şükredemez olmuştum.Depresyona girmiştim.Lüks bir hayata o kadar alışmıştım ki...

Bir gece aniden hayatım değişti...

Geç yatmıştım.İzlediğim aşk filminden sonra gözlerim şiş bir şekilde yatağa girmiştim.Gene anlamsız rüyalarımdan birini görüyordum.Ama bunun rüyadan daha farklı bir şey olduğunu sonradan anlamıştım.Rüyamda ,karşımda beş tane portala benzeyen delik vardı.Her deliğin önünde beş kişi sırada olacak şekilde bekliyorduk.Toplam 25 kişiydik.Benim bulunduğum sıra beşinci deliğin önündeydi.her portalın üstünde farklı bir kelime yazıyordu.Birinci portalda ''aşk'' yazıyordu.Sırada bekleyen bu beş kişi birbirinden güzel/yakışıklıydı.İkinci portalda ''Sağlık'' yazıyordu.Sıradaki bu beş kişi çok dinçti.Üçüncü portalda ''şans'' ,dördüncü portalda ''zeka"ve beşinci portalda ''para'' yazıyordu.Sıramdaki bu beş kişininde kıyafetleri kusursuzdu.sırada bekleyenlerin hepsi benim yaşlarımdaydı.Herkes sırayla kendi portalına doğru ilerliyordu.Sıradan kimse çıkamıyordu.Sanki bir iple portala doğru çekiliyorduk.portala girdiğimizde beyaz bir boşluktaydık.Önümüzden eşyalar geçiyordu.karşımızda portalın çıkışı vardı.Tam portalın ortasına geldiğimizde yanımızdan tıpa tıp aynılarımız ama üstlerinde yırtık pırtık kıyafetleri olan insanlar bizim girdiğimiz kapıya doğru sürükleniyorlardı.Bizse onların geldiği kapıya doğru sürükleniyorduk.

Aptal rüya sonunda bitmişti.Yumuşak yatağımdan kalkıp tuvalete gitmeliydim.Bir saniye ! Yatağım taş gibiydi.yerlere bastığımda tahtalar gıcırdıyordu.Neredeydim ben ?Herhalde hala rüyadaydım,uyanınca herşey normale döner diye sert yatağa geri döndüm ve uyudum.

Sabah olmuştu,sanki odamda perde yokmuş gibi gözüme güneş vuruyordu.Gözlerimi açtığımda gerçektende perdenin olmadığını farkettim.duvarlar kirli ve çatlak,parkeler eskimiş,yatağım bir kaç tahtanın üst üste konulmasıyla yapılmıştı.Çok geçmeden yan odalardan birinden kalın bir ses geldi.''Sana kaç defa kahvaltıyı ben kalkmadan önce hazırlayacaksın dedim'' bu sesle birlikte odaya bir adam girdi ve saçlarıma yapıştı.Şok olduğumdan dolayı hiç bir şey yapamadım.Ağzımdan sadece "sen kimsin " sorusu çıkabildi.Bu sorumun ardından adam iyice delirdi ve suratıma bir şaplak indirdi.Etraf dönmeye başladı.Bu rüya fazla uzamıştı.Uyandığımda yerde kan damlaları vardı.Burnum kanamıştı.Bir süre yerde bekledikten sonra ayağa kalktım ve yandaki odaya girdim.Odada yüzü morarmış bir kadın kucağındada uyuyan bir bebek vardı.Kadın beni gördüğünde çocuğunu kanepeye bıraktı ve üstüme yapıştı ve "Sen babanı katil mi yapmak istiyorsun,ne bu rahatlık azcık kendine gel" diye azarlamaya başladı.Bende hala rüyada olmanın rahatlığıyla "burda yanlış bir anlaşılma var,o benim babam değil,burası benim evim değil,sende bu mantıkla benim annem değilsin" dedim,kadında bu sözlerimin arkasında bana bir tokat indirdi ve odadan çıktı.canım çok acıyordu,hemen bu lanet evin dışına çıktım.Karşımda fakir bir mahalle duruyordu.İnsanların üstünde paçavra kıyafetler,mahalle kenarlarında oturan kirlenmiş küçük çocuklar oyun oynuyorlardı.Birden sırtımda bir el hissettim ve arkama döndüm.Karşımda yeşil gözlü esmer bir kız duruyordu.Üstünde pembe yırtık bir elbise vardı.Çok geçmeden bana "haydi Roxane tarlaya geç kaldık'' diyor ve ben dahada çaresiz kalıyordum.Bu rüya aşırı gerçekti,bu benim canımı sıkmıştı.Karşımdaki yeşil gözlü kıza bağırmaya başladım,'' Bak,benim adım Rebecca,Roxane değil ne tarlasından bahsediyorsun,kimsin sen ? bu rüya canımı sıkmaya başladı artık''.Karşımdaki kız kahkahalarla gülmeye başladı ve ''Anlaşılan baban sana gene şaplatmış Roxane ne saçmalıyorsun sen '' dedi.Ben artık bu rüyada delirmeye başlamıştım.Gözlerimi bir kaç saniyeliğine kapattım ve evimde olmayı hayal ettim.Ancak gözümü açtığımda hala aynı yerdeydim ve insanlar bana dalga geçer bir şekilde bakıyordu.İyice köpürdüm ve bana bakan insanlara saldırmaya başladım.Bir kaç insan telefonlarıyla bir yerleri aradı.Öbürleride bana engel olmaya çalıştı.Sinirden ağlamaya başlamıştım.Kısa bir süre sonra siren sesleri duyulmaya başladı.Dahada çıldırmaya başladım ve en sonunda kolumda bir acı hissettim...

uyandığımda kendimi bir hastanenin odasında buldum.İşin ilginç yanı hala aynı rüyadaydım.Sandalyede iki doktor bulunuyordu.Uyandığımı gördüklerinde ''Geçmiş olsun,bir kaç saat önce sinir krizi geçirdiniz ve sizi buraya getirmek zorunda kaldık,bize neden sinir krizi geçirdiğinizi söyleyebilir misiniz ? diye soru sordular.Bir süre onlara cevap vermedim daha sonra '' ben şu anda rüyadayım bu yüzden biraz sonra burdan kurtulacağım'' diyebildim.Adamlar bana şaşkınlıkla bakakaldılar ve bir tebessümle ''rüyada mısınız ?'' diye sordular. Bende ''Bakın daha dün yumuşak yatağımda uyuyordum ama şimdi fakir bir mahallede hergün dayak yediğim bir ailede yaşıyorum,sizcede bu mantıksız değil mi ? üstelik adımın Roxan olduğunu söylüyorlar ancak benim ismim Rebecca.'' Adamlar birbirlerine baktılar ve ''Sizinle aynı durumu yaşayan bir hastamız daha var,bugün onunla birlikte terapiye gireceksiniz,belki bu size iyi gelir'' diyerek beni hastane koridoruna çıkardılar.Gözüm birden yandaki aynaya ilişti.Üstümde yırtık kahverengi bir elbise ve plastik bir ayakkabı vardı.Sarı saçlarım yıpranmış,yüzüm kirden koyulaşmıştı.Bu ben olamazdım.Evet,Bu bir kabustu.Çok geçmeden beyaz bir odaya girdim.Odanın içinde oturmuş benim yaşlarımda bir erkek vardı.Üstü başı benim gibi pasaklıydı.Karşısındaki sandalyeye oturdum.O sırada doktorlardan birisi ''birazdan piskoloğunuz gelicek lütfen bir yere gitmeyin'' dedi ve odadan çıktılar.Odada yanlızdık,Karşımdaki çocuk doktorlar gittikten sonra ''benim piskoloğa ihtiyacım yok '' diye mırıldandı ve bir anda gözleri bana doğru kitlendi.Ağzı açık kaldı.Bende bu kahverengi saçlı mavi gözlü çocuğa bakakaldım.Bana çok tanıdık gelmişti.Evet bu portal sırasında önümde duran çocuktu.İkimizde aynı anda birbirimize '' sen portaldakisin '' dedik....

PARALELOKAOSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin