Hayatımdaki boşluğu temiz, beyaz bir sayfada mürekkebin bıraktığı izler şekillendiriyor. Bir düşüncenin zihindeoluşması ve onun mürekkepten kâğıda akması, bütünleşmesi ölü düşüncelerin canlanmasını sağlıyor ve yeni bir hayat ortaya koyuyor. Kendimi yazmaktan geri alamıyorum. Dolup
taşan düşüncelerimin, duygularımın dışa akmasının tek çıkış kapısı.Eski yıpranmış ahşap masamın üstünde yine onun kadar eski duran daktilo, kenarında, görevini tamamlamış bir şekilde notlar alınmış birkaç buruşuk kâğıt öylece bekleyerek duruyorlar. Elimde sürekli kaynatılmaktan kapkara olmuş çayla odanın ortasında bir aşağı bir yukarı geziniyorum. Dü-
şüncelerimin, yeni kurduğum hayatın en mükemmel olmasa da mükemmelliğe yakın kelimelere dönüşmesini bekliyorum. Ancak öyle başlayabilir ve kâğıda dökebilirim; çünkü kurduğum, yazdığım şeyin en doğru kelimelerle anlatılması gereki-
yor. Buna her ne kadar kurgu da desek oradaki karakterlere saygı açısından önemli. Onlar kendilerinin en iyi şekilde anlatılmasını ister. Ben onları karakterlerinin dışında, farklı bir şekilde anlattığımda sanki karşıma çıkıp “Hey sen ne hakla
bizi böyle sunuyorsun! Bizi sen yazıyor olabilirsin. Ama bu demek değil ki bizi olmadığımız bir şekilde yazacaksın. Görüyorsun ki bize kurduğun hayatta birçok zorlukla mücadele ediyoruz ve duygularımız, karakterlerimiz bu duruma göre
şekilleniyor. Sense bunu hiç göz önüne almadan bizi oradan oraya sürükleyebileceğini sanıyorsun. Bu yaptığın düpedüz bencillik, bunu yapmaya hakkın yok!” deyip hesap soracaklar. Bu yüzden en doğru kelimeleri seçmem lazım onlar için.
Bir yandan çayımı yudumluyor, bir yandan hala geziniyorum. Masanın üstünde sigara paketi gözüme çarptı. Paketten bir sigara alıp yaktım. Derin bir yudum çektikten sonra pencereye doğru yaklaşıp camdan dışarıyı seyre koyuldum. Sanırım gezinmekten yorgun düştüm. Gecenin yukarıdan
bastırdığı karanlığıyla sokak lambalarının saçtığı cılız ışıkların mücadelesi gözüme çarpıyor. Sokaktan geçen tek tük ayak sesleri ve belirli zaman aralıklarıyla geçen araba seslerinden başka yankılanan bir ses yok. Bu sessizlik içinde yazacağım ilk cümle gürültülü bir şekilde zihnime hücum etti. Hemen
masaya doğru gelip sandalyeyi çekip elimdeki çayı masaya, sigarayı da çayın içine atarak oturdum. Zihnimde duran cümle yerini kaybetmeden kâğıda geçirip başladım. Her cümle başka bir cümleyi çekiyor. Tıpkı bir zincirin makarada dönmesi gibi peşin sıra ilerliyorlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ KALEM BİR RUH
General Fiction"İki kalem bir ruh romanı bir yazarın yazma sürecindeki sancılarını ve bu süreçte oluşturduğu karakterlerin ete kemiğe bürünüp hayat bulmasını muhteva ediyor. Romandaki yazar yazdıkça karakter romana müdahale etmeye, romanın seyrini değiştirmeye çal...