Anneleri gittikten sonra kızlar herkese örnek gösterilecek kadar iyi davrandılar. Herkes âdeta melek gibiydi. Birbirleri için çırpınıyorlardı. Babalarının sağlığının iyiye gittiğini öğrendikleri için moralleri yerine gelmişti.
Bayan March gideli on gün olmuştu. Beth, "Meg, bugün Hummel'lere sen gider misin?" diye sordu. "Biliyorsun, annem onları unutmamamızı tembih etmişti."
Meg sallanan sandalyeye kurulmuş, hafif hafif sallanarak dikişini dikiyordu.
"Bugün gidemem, çok yorgunum," dedi.
Beth, "Sen gider misin Jo?" diye sordu bu kez.
"Dışarısı çok rüzgârlı, ben de nezleyim."
"İyileştiğini sanıyordum."
"Laurie ile gezecek kadar iyileştim ama Hummel'lere gidecek kadar değil." Aslında bu söylediğinden kendisi de utanmıştı.
"Neden sen gitmiyorsun Beth?" diye sordu Meg.
"Ben her gün gidiyorum. Yalnız küçük bebekleri çok hasta ve ne yapmam gerektiğini pek bilemiyorum. Bayan Hummel işe gidince bebeğe Lottchen bakıyor ama bebeğin hastalığı gün geçtikçe ilerledi. Onun için sizlerden birinin gitmesinin çok uygun olacağını düşündüm."
"Ben seve seve giderdim ama yeni bir hikâyeye başladım. Onu bitirmeden hiçbir yere kıpırdamamaya karar verdim."
"Benim de başım ağrıyor ve hâlsizim. Bu yüzden birinizin gideceğini ummuştum," dedi Beth.
Beth ablalarından hayır gelmeyeceğini anlayınca pelerinini giydi, sepetine biraz yiyecek doldurdu ve dışarı çıktı.
Akşam eve döndüğünde kimseye görünmeden odasına kapandı. Yarım saat sonra Jo bir şey almak için annesinin odasına girdiğinde onu ilâç dolabının önünde buldu. Beth dalgın dalgın oturuyordu. Gözleri kıpkırmızıydı. Elinde de bir ilâç şişesi vardı.
"Neyin var Beth?" diye sordu Jo, telaşlanarak.
"Sen kızıl geçirmiştin değil mi Jo?" diye sordu.
"Evet," dedi Jo, "yıllar önce hem ben hem de Meg kızıl olmuştuk."
"O halde söyleyeyim. Ah Jo, bebek öldü!"
"Hangi bebek?"
"Bayan Hummel'ın bebeği. Kadın daha eve gelmemişti. Bebek benim kucağımda öldü."
"Aman Tanrım zavallı bebek!" diye bağırdı Jo. "Ne korkunç bir şey bu. Oraya seni göndermemeliydim, ben gitmeliydim!"
Sonra Beth'i kucağına alarak annesinin koltuğuna oturdu.
"Korkunç değildi," dedi Beth, "yalnız çok acı bir olaydı. Bakar bakmaz bebeğin durumunun çok kötü olduğunu anladım. Lottchen, annesinin doktoru çağırmaya gittiğini söyledi. Ben de onlar gelinceye kadar dinlenmesi için Lottchen'ı gönderdim. Bebeği kucağıma alıp oturdum. Uyur gibiydi ama birden küçük bir ses çıkardı, sonra şiddetle titredi. Sonra da öylece kaldı. Kıpırdamıyordu. Ben ayaklarını ısıtmaya çalıştım. Lottchen de süt getirdi ama faydası olmadı. Bebek ölmüştü."
"Ağlama canım. Sen ne yaptın peki?"
"Bayan Hummel gelene kadar bebeği kucağımda tuttum. Doktor Bangs bebeğin ölmüş olduğunu söyledikten sonra Heinrich ile Minna'yı da muayene etti. Boğazlarına baktı ve annelerine, 'Kızıl olmuş bunlar. Beni niye daha önce çağırmadınız?' diye çıkıştı. Bayan Hummel, çok fakir oldukları için bebeği kendisinin tedavi etmeye çalıştığını söyledi. Ne yazık ki artık iş işten geçmişti. Öbür çocukları kurtarması için doktora yalvarmaya başladı. Doktor da yumuşamaya başlamıştı. Ben kadının haline çok üzüldüğüm için ağlamaya başladım. Doktor birden beni fark etti. Hemen eve dönüp söyleyeceği ilacı içmemi söyledi. Yoksa ben de kızıl olurmuşum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Kadınlar
Historical FictionLouisa May Alcott'ın 1868'de yayımlanan ölümsüz yapıtı Küçük Kadınlar'ın kuşaklar boyu her yaştan okuru büyülemesinde, aile hayatını idealleştirmesinin ve her çağda geçerliliğini koruyan evrensel temaları kucaklamasının rolü vardır kuşkusuz. Sevgi...