➱ 𝑨𝒍𝒕𝒊𝒏𝒄𝒊 𝑩𝒐𝒍𝒖𝒎

20.3K 683 246
                                    


12 Şubat 2008

'Jimin hadi tatlım giy şu üzerini.'

'Istemiyorum ben annemi istiyorum.'

'Üzgünüm annen gelemez.'

'Noona annem ben çirkin olduğum için mi beni bıraktı?'

'Hayır tatlım böyle şeyler düşünme. Hadi gel şimdi üzerini değiştirelim yeni bir arkadaş gelmiş hem onunla oynarsınız.'

Jimin asık suratıyla kadının üzerini değiştirmesine izin verdi. Hazır olunca yurdun ikinci katındaki odasından dışarıya bakti.

Kar yağıyordu. Karı her zaman sevmişti. Oyun oynamayı da kardan adam yapmayı da.

Noonası onu elinden tutup oyun odasına getirdi. Jimin kapıdan içeri girer girmez gözüne masada tek başına oturan daha önce hiç görmediği çocuk takıldı.

Başını eğmiş elleriyle oynuyordu. Diğer çocuklar onu umursamıyordu bile tıpkı kendisine yaptıkları gibi davranıyorlardı.

Jimin noonasinin elini bırakıp çocuğun yanına gitti. Konuşmak istiyordu ama en az o da onun kadar utangaçtı.

Yinede küçük parmaklarıyla omzuna dokundu. Çocuk ona dönüncede gözlerini kocaman açıp gülümsedi. 'Merhaba ben jimin.'

Susmuştu. Önüne dönüp elleriyle oynamaya devam etti. Jimin hiçbir şey soylemedi. Adını demese de olur. 'Seninde mi annen gitti.'

'Hayır gitmedi! Benim annem yarın gelicek.'
Jimin, bağırmasına karşı korkmuştu. Gözlerinden birer damla akınca elinin tersiyle sildi. 'S-sadece arkadaş olmak istemiştim.'

'Ben istemiyorum. Senin gibi eziklerle konuşmuyorum.' Jimin ona ezik diyen çocuğun yüzüne bir tane vurdu. 'Ben ezik değilim sen çok kötüsün!'

Yanından gidip köşedeki başka masaya oturdu. Onunla hiç konuşmamalıydı. Kötü bir çocuk diye geçirdi içinden.

Masaya yaslanıp gözlerini kapattı. Bugün kendini yorgun hissediyordu bu yüzden uyuması uzun sürmedi.

...

Jimin burnunu çekerek uyandı. Gözlerini açtığında ilk gördüğü şey kocaman çekik gözlerdi.

Bu yeni gelen çocuktu. Onun gibi sıraya yaşlanmış Jimin'e bakıyordu. 'Neden yanımdasın.'

'Ben sadece özür dilemek istiyorum.' Jimin doğrulup çocuğa döndü tekrar. 'Kaba davrandığım için ozür dilerim.'

'O zaman bende yüzüne vurduğum için özür dilerim.'

'Jungkook. Adım Jungkook.'

'Memnun oldum Jungkook. Benim arkadaşım olur musun?'

'Olurum Jimin.'

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Gözlerimi açtığım anda bedenimi saran acıyla yüzümü buruşturdum. Ne olmuştu bana böyle?

Odamdayım. Olanlar bir bir aklıma gelince korkarak ayağa kalkmaya çalıştım.

Jungkook beni vurdu silahla beni vurdu. Benim ölmem gerek. Peki neden hayattayım? Yoksa çoktan öldüm mü? Gördüklerim hayal mi?

Omzuma vuran ağrıyla yatağa geri yattım. Neden öldürmedi beni. Yaptığı işkenceler yetmedi mi?

Ağlamaya başlayınca odanın kapısı açıldı hızla ve jungkook geldi. 'Uyandın.' 'Sen çok iğrenç bir insansın. Tanrı belanı versin senin!'

'Konuşma ve uyu.'

'Neden beni öldürmedin neden yaptın bunu ha!'

'Canım istedi.'

'Bana daha fazla acı çektirmene izin vermeyeceğim.'

Yanıma geldi ve çenemi tuttu. 'Mercimek kadar aklınla yapamayacağın şeylerin hayallerini kurma.'

Sertçe geri bıraktı. Şu halimde bile bana zarar vermekten çekinmiyor. Son kez baktıktan sonra çıktı odadan. Ben ise arkasindan yine döktüm göz yaşlarımı.

...

Iki gündür şu yataktan hiç çıkmadım. Tanımadığım bir kadın odama yemek bırakıp gidiyordu her defasında. Hiçbirine dokunmuyordum.

Artık onun gibi gaddar bir adımın malına eşyalarına ihtiyacım yoktu. Ya gidicem buralardan ya da ölücem kendim yapıcam bunu.

Yavaşça doğruldum. Omzumu kolumu hareket ettiremiyorum. Keşke kalbime gelseydi o kurşun. Daha az acı çekerdim.

Ayağa kalkıp pencere kenarına geçtim. Yağmur çok şiddetli yağıyor. Tıpkı göz yaşlarım gibi sular seller olmuş.

Evin girişine baktım. Üç dört tane koruma var. Kaçmayayım diye koymuş olmalı. Bu halde bir yere gidemem zaten. Buna gücüm yetmez.

Odamın kapısı tıklanmadan açıldı. 'Ne yapıyorsun sen?' Yine o tiksindiğim aslında eskiden hayran olduğum sesi duydum. 'Kaçmaya mı çalışiyordun?'

'Bir yere gittiğim falan yok.' 'Aklina öyle bir şey getirme imkansız zaten.' Aklimdaki tek soruyu sordum tüm cesaretimi toplayarak.

'Neden beni hala burda tutuyorsun. Ben ne işine yarayacağımki.'

Güldü sessizce. Yavaştan gözlerimi cama vuran damlalardan çekip jungkook'a getirdim. 'Haklısın şu halinle hiçbir işime yaramazsın. Çöp gibisin şuan gözümde.'

Gözumde çöp gibisin dediğinde içimde bi burukluk hissettim. 'Ama...' Bir iki adım daha atıp karşıma geçti. 'Kendine geldiğinde hala eskisi gibi sex partnerim olacaksın. O zaman seni zevkle sikeceğim.'

Gözümden bir damla dudağıma düştü ordandan da yere. Hâlâ seksten bahsediyor şerefsiz. Yanıma gelecekti ki sağlam kolumu durması için kaldırdım.

'Yaklaşma!'

'Sen benim malımsın. Sadece bana aitsin. Benden başka kimse....'

Eliyle boynumda çizgi çizdi. 'Bu tene dokunamaz. Yakarım.' 'Sen psikopatsın!' 'Öyle veya değil. Buna alış. Benden kaçamazsın. Şimdi otur ve getirilen yemekleri ye.'

'İstemiyorum.'

'Anlamadım!'

Sinirli bir şekilde gözlerime bakarken korktuğum için başımı salladım. 'Güzel. Otur ve yemeğini ye. Uslu durursan belki iyi anlaşırız.'

İyi anlaşmak mı? Biz mi? Bu imkansız geliyor. 'Odada kamera var gizli. Yediğini yemediğini her hareketini izliyor olacağım.'

'Anladım.'

'Aferin.' dedi ve cıktı odadan. Nefret ediyorum jungkook senden! Nefret! Içimdeki aşk nefrete döndü.

Yatağa oturup tek kolumla yiyebildiğim kadar çorbamı içtim. Üzerine de su ile hapı içip uyumak için uzandım.

Bana bu acıyı unutturacak tek şey derin bir uykuydu.





_________________________________________

Bazı bölümlerde küçüklük anıları olucak yine.

Bölumü nasıl buldunuz?

Oylarsanız sevinirim :D

ˢᵉˣ ᵖᵃʳᵗⁿᵉʳ ˉ ʲⁱᵏᵒᵒᵏ❅᭄Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin